Ne kadar düşük profilli?

Türk siyaset lügati Başbakan Ahmet Davutoğlu’nun gideceğini ilan etmesinden bu yana yeni bir deyim kazandı: “Düşük profilli başbakan”.

Haberin Devamı

Şimdiye dek siyasetçiler, ne kadar uzak görüşlü, ne kadar iyi eğitimli, ne kadar gözü kara, inisiyatif sahibi olduklarını, yani ne kadar “yüksek profilli” olduklarını kanıtlamaya çalışırlardı.

Profilin Türkçesi görünüm olduğuna göre, ne kadar önde ve önder göründüklerini anlatma gayretine girerlerdi.

Oysa şimdi adeta tersine bir yarış başladı.

Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ın 22 Mayıs’taki AK Parti olağanüstü kongresine “tek aday” olarak kimi işaret edeceği merak konusu.

CHP lideri Kemal Kılıçdaroğlu, 10 Mayıs’ta grup toplantısında ağır konuşmuştu: “Herkes bıyık bırakmaya başladı, ‘Ben düşük profilliyim’ diyor. Siz ülkeye başbakan mı, ülkeye uşak mı arıyorsunuz?” Kılıçdaroğlu dün, 11 Mayıs, TOBB Genel Kurulunda daha da ağır konuştu: “Bir kişi konuşacak, Türkiye susacak, (..) hâkim ona göre karar verecek, (..) ona göre milletvekili listeleri hazırlanacak. Böyle bir başkanlık sistemini kan dökmeden bu ülkede gerçekleştiremezsiniz".

Siyaset başkanlık sistemi tartışmalarıyla birlikte işte bu “düşük profilli” deyimi üzerinden de giderek sertleşiyor.

Başkanlık sistemi tartışmasına paralel olarak yürüyen bir de “partili cumhurbaşkanı” tartışması var. AK Partili Nurettin Canikli, bu konudaki anayasa değişiklik teklifini Haziran’da Meclis’e sunacaklarını açıkladı.

Anlamı şu: Erdoğan, seçilmiş cumhurbaşkanının sadece hükümet işlerinde değil, partisinin işlerinde de kontrolü elinde tutması gerektiğine inanıyor. Bu sistemde başbakana ya hiç yer olmayacak, ya da işgüder, ya da bakanlar kurulu koordinatörü işlevinde bir yer olacak.

Ama seçilmiş cumhurbaşkanı ve başbakanın ayrı partilerden olması ihtimali, Erdoğan’ın arzu ettiği tasarımda Fransız sistemindeki gibi işgüder başbakana değil, Amerikan sistemindeki gibi başkanla birlikte seçilecek başkan yardımcısına rağbet olduğunu gösteriyor. Tabii Amerikan sistemindeki güçlü Meclis, güçlü yargı gibi denge-denetleme mekanizmaları olmaksızın.

Dolayısıyla şu anda aranan başbakan, Erdoğan’ın istediği başkanlık anayasasının kabul edileceği –tabii eğer edilirse- zamana dek geçerli bir tür geçici, evet işgüder, ya da koordinatör başbakan olacaktır.

Burada bir soru var akıllara takılan. Tamam, aranan düşük profilli başbakandır ama ne kadar düşük profilli?

Çünkü bir yandan Erdoğan’ın tam onayı dışında hem hükümette, hem AK Parti’de siyaset üretmeyecek, kendisini fazla öne çıkarmayacak bir kişi olacak.

Aynı zamana bu kişi diğer bakanlar üzerinde ne de olsa bir koordinatör yetkisi kullanabilecek ve Meclis’teki geniş AK Parti grubunu, çatlaklara yol açmadan bir arada tutabilecek bir kişi olacak.

Yani fazla düşük profilli olması da acaba AK Parti grubu içinde Erdoğan’ın hoşlanmayacağı gelişmelere yol açabilir mi?

Bekleyip göreceğiz. Şunun şurasında 22 Mayıs’a kaç gün kaldı ki?

 

Yazarın Tüm Yazıları