'Üç Güzeller'in arkasında kim var

Türk resminin büyük ustası İbrahim Çallı’nın şimdiye kadar yapılmış en kapsamlı sergisi açıldı İzmir’deki Folkart Gallery’de.

Haberin Devamı

‘Türk Resminin Bohem ve Asi Fırçası: İbrahim Çallı’ adlı sergide sanatçının çeşitli koleksiyonlardan derlenen 80 resmi bir araya getirilmiş. Başta Atatürk olmak üzere İsmet İnönü, Keriman Halis gibi önemli portreleri, natürmortları, manzara resimleri yer alıyor.

Serginin ilginç eserlerinden biri ‘Üç Güzeller’ adını taşıyor.

Üç Güzellerin arkasında kim var

Eserde Çallı’nın imzası bulunmuyor. Ancak onu İbrahim Çallı’ya ait kılan o kadar çok veri var ki. Bunların başında tabii ki gerçek imzası sayılan üslubu geliyor.

Üç Güzellerin arkasında kim var

Sergide belirtilmese de katalogda görülüyor ki bu iki taraflı bir tablo. Kontraplak üzerine 150x100 santimetre ebatlarında yağlıboya tablonun arkasında ayrı ayrı eskizler çalışılmış. Bunlardan en önemlisi Çallı’nın ünlü İnönü tablosu. Kim bilir hangi nedenle açıkça ortaya çıkmış bu resmi yarım bırakıp üzerine başka bir resim çalışmaya başlamış. Sonra ondan da vazgeçip diğer tarafına bu ‘Üç Güzeller’ tablosunu yapmış. Özel bir koleksiyona ait tablonun sahibi aslında yarım bir İnönü portresinin de sahibi.

Haberin Devamı

SANATTA ÇIPLAK MESELESİ YOKTUR

Bunun nedeni büyük ihtimalle tablonun yapıldığı 40’lı yıllarda sanatçının çektiği malzeme sıkıntısı. Başlayıp bitiremediği tuvalin arkasını çevirip başka bir esere çalışmış.

Eserin İbrahim Çallı’ya ait olduğunun en önemli kanıtı ise bir gazete kupürü. İnönü’nün damadı Metin Toker, henüz genç bir gazeteci iken İbrahim Çallı ile röportaj yapıyor Cumhuriyet Gazetesi için. Atölyede çekilen fotoğrafta ‘Üç Güzeller’ bugünkü haliyle sanatçının arkasında duruyor.

‘Üç Güzeller’ tablosunda üç kadını resmetmiş Çallı. Ortadaki üstü çıplak bir dansçı. Döneminde nü çalışmaları nedeniyle eleştirilen Çallı’nın bu eleştirilere verdiği cevap sergideki ‘Üç Güzel’e eşlik ediyor:

“Bence sanatta açık, çıplak meselesi yoktur. Bu böyle bir iddianın mevzubahis olduğu devirlerde yaşayan heyeti içtimaiyenin telakkisi meselesidir, Allah bile Âdem ile Havva’yı çıplak, olduğu gibi yaratmış.”

Haberin Devamı

NEŞEYLE BENİ YÂD EDİN

Geçen hafta sonu sergiyi görmek için Folkart’ın davetiyle İzmir’e gittik. Üstadın salonun duvarına da nakşedilmiş bir vasiyeti vardı. “Ağlayan, sızlayan insanlardan bana ne hayır gelir. Benim arkamdan gülün, eğlenin, neşeyle beni yâd edin” diye. Eserleriyle ve sergisiyle bize bu fırsatı verdi ve vasiyet ettiği gibi kendisini yâd ettik.

EDEBİYAT TARTIŞMASI KANLI BİTER Mİ

HABER
eski aslında, 2014 yılından. Rusya’nın Sverdlovsk’un Irbit kentinde yaşanan olayda, iki arkadaş arasında başlayan ‘Şiir mi daha üstündür, yoksa düzyazı mı?’ tartışması cinayetle sonuçlanmış. 53 yaşındaki emekli bir öğretmen olan şiir tutkunu kişi, alkolün de etkisiyle düzyazının daha üstün olduğunu savunan arkadaşını bıçaklayarak öldürmüş. 67 yaşındaki düzyazı savunucusunu öldürdükten sonra kaçan emekli öğretmen, başka bir arkadaşının evinde saklanırken yakalanmış.

Haberin Devamı

‘Gerçek Edebiyat’ adlı internet sitesinin arşivindeki haberi yazar ve çevirmen Osman Akınhay “Şiir mi üstündür, düzyazı mı, aman ha!” diye Twitter hesabından paylaşınca tekrar gündeme geldi.

Olayın üzerinden yılların geçmesinin pek de bir önemi yokmuş. Paylaşıma yapılan yorumları görünce tartışmanın tüm canlılığı ile kaldığı yerden devam ettiğini gördüm.

Yorum yapanlardan biri “Hiçbir düzyazıcı şiirci kadar fanatik değildir. Sorsalardı şiirci bıçaklamış derdim ve bilirdim” derken bir diğeri “Bıçaklayanın şiir meftunu olması şaşırtmadı” diyor.

Başka bir yorum ise olaya son noktayı koyuyor ve sanki elinde bir bıçak varmış gibi meydan okuyor: “Bir Rus’un farkı bilmemesi imkânsız... O yüce kültür de yozlaşmış demek... Şiir matematik demektir.”

Haberin Devamı

Olayı ve yorumları okuyunca Türk entelektüeli ne büyük bir badire atlatmış diye düşündüm. Ya Tanzimat döneminde Recaizade Mahmut Ekrem ve Muallim Naci arasında yaşanan ‘eski-yeni’ kavgasından başlayıp günümüze gelene kadar yaşanmış polemik ve tartışmaların her biri kanlı bıçaklı kavgalara dönüşseydi...

Okullardaki müsamerelerde bile gündeme gelen ‘Sanat, sanat için midir yoksa toplum için mi?’ tartışmasını düşünmek bile istemiyorum. Tam bir meydan muharebesi yaşanabilirdi.

Rusya’da daha önce de ünlü Alman filozof Immanuel Kant üzerine yapılan bir tartışmada bir kişinin arkadaşına silahla ateş ettiğini düşününce, Türkiye’de yaşadığımıza şükretmemiz gerekiyor.

Yazarın Tüm Yazıları