Nâzım Hikmet’in kalbindeki son kadın Vera değil Adile miydi?

Bir müzayede kataloğunda rastladım Adile Hüseyinova’nın (Adilya Guseinova) fotoğrafına.

Haberin Devamı

Altında, “Nâzım’ın bilinmeyen sevgilisi-175 TL” yazıyordu. Ankara’da faaliyet gösteren Maarif Sahaf ve Mezat’ın düzenlediği müzayedenin ilk lotu olarak satışa sunulmuştu.

Peki kimdi bu gizemli kadın ve nasıl bir aşk yaşamıştı Nâzım Hikmet’le?

Nâzım Hikmet’in kalbindeki son kadın Vera değil Adile miydi

Fotoğrafı hatırlamasam da bu gizli aşkın hikâyesini hayal mayal hatırlar gibi oldum sonra. Tam 19 yıl önce, Nâzım Hikmet’in doğumunun 100’üncü yılının kutlanmaya hazırlanıldığı 2002’de yapmıştı açıklamayı Hüseyinova, “Bu sırrı mezara götürmek istemiyorum” diyerek.

O dönem gazetelerde de geniş yer bulmuştu bu sürpriz itiraf. Nasıl bulmasın, “Nâzım Hikmet eğer 3 Haziran 1963’te kalp krizi geçirip hayatını kaybetmeseydi Vera’yı terk edip birlikte yaşamak için benim yanıma taşınacaktı. Çünkü Vera onu eski eşiyle aldatıyordu ve o yüzden kalbi çok kırıktı” diye edebiyat tarihinin en büyük aşklarından birinin ihanetle sonuçlandığını açıklamıştı.

Haberin Devamı

‘ONU GÖRÜNCE AĞZIM AÇIK KALDI’

Hüseyinova ile Nâzım’ı, 1961 yılında yakın dostu hatta oğlu gibi sevdiği akademisyen Ekber Babayev tanıştırmış. Müzik eğitimi alan, Moskova’daki Lenin Kütüphanesi’nde çalışan ve bir yandan da edebiyat enstitüsünde öğrenimine devam eden Hüseyinova, Nâzım’ın da katıldığı bir toplantıya halk şarkıları söylemesi için davet edilmiş. Nâzım, Azeri kökenli şarkıcının babaannesinin Türk olduğunu öğrendiğinde onu ‘İstanbul kızlarını andıran Adile Hanım’ diye takdim etmiş. “Onu görünce ağzım açık kaldı. Çok yakışıklıydı. O da bana uzun süre şaşkınlıkla baktı. Yüzümü avuçlarının içine aldı, gözleri buğulandı. Sonradan anladım ki, Türk kadınına benzerliğim onu çok etkilemişti. Beni annesine de benzetirdi” diye anlatıyor ilk karşılaşmalarını Hüseyinova.

‘SENİ BAKÜ OTEL 209 NO’LU ODADA BEKLİYORUM’

Nâzım ve Hüseyinova’nın ilişkisi ölümüne kadar, yani 2 yıl sürmüş. İlişkilerinin başında iki kez Bakü’de buluşmuşlar sadece. “Seni İnturist (Bakü) Oteli 209 No’lu odada bekliyorum-Nâzım” yazılı telgrafı hayatının sonuna kadar saklamıştı Hüseyinova. Adile Hüseyinova, Nâzım Hikmet’in Vera ile birlikte yaşadığı evlerine defalarca gitmiş ancak evde birbirilerine asla yakınlaşmamışlardı. Ölümüne yakın günlerden birinde seyahat dönüşü Ekber Babayev’den adresini alarak evine gelmiş Hüseyinova’nın. Bitkin ve yorgun halde. Çünkü eşi Vera’nın eski kocasıyla gizlice görüştüğünü öğrenmiştir.

Haberin Devamı

‘EN KORKUNÇ ŞEY ALDATILMAK’

Nâzım, 31 Mayıs günü, ölümünden üç gün önce ikinci kez Hüseyinova’nın evine gelmiş. Hüseyinova, Nâzım’ın yine sustuğunu, hiçbir şikâyette bulunmadığını ve dalıp gittiğini belirtmiş ve o günü şöyle anlatmıştı: “Başımı göğsüne koydum. Çarpan kalbini duyuyordum. Onu küçük bir çocuk gibi bağrıma basmak, bütün sorunlarını unutturmak istiyordum. Bir süre sonra da ‘Yaşamdaki en zor, en korkunç şey aldatılmak. Daha zoru yok’ dedi. Bu sözleri işitmek çok ağırdı. Anladım ki artık geri dönüşü yoktu, Vera ile köprüleri atmıştı...”

Her iki taraf da bu ilişkiyi titizlikle sakladı. Hüseyinova’nın ne adı bilindi, ne de fotoğrafı görüldü. Nâzım, 1963’te öldü. Hüseyinova bu ilişkiyi yıllarca neden sakladığını ise o günlerde şöyle açıklamıştı: “Hiç kimsenin onun hakkında kötü düşünmesini istemedim. Vera da yaşıyordu. Ben bir Müslümanım ve Nâzım da evliydi. Bu aynı zamanda Nâzım’ın da sırrıydı. Bunu bozma hakkım yoktu. Şimdi açıklıyorum, çünkü yaşım 73... Yakında ölebilirim ve sırlarımı mezara götürmek istemiyorum.”

Haberin Devamı

Vera, Nâzım Hikmet’in ilham kaynağı ve son büyük aşkıydı.

Ebediyete kalbindeki bu aşkla intikal ettiği yazıldı edebiyat tarihlerinde.

Hüseyinova’nın 19 yıl önce yaptığı bu itiraflar kalbindeki o fotoğrafın değiştiğini ne kadar doğrular bilinmez. Ama bir şüphe bırakır yine de.

Vera’nın saman sarısı saçlı fotoğrafının yerini İstanbul kızlarını andıran Adile’nin bu siyah saçlı fotoğrafı almış olabilir mi?

SİNEFİLLİKTE SON NOKTA

İSVEÇLİ hemşire Lisa Enroth, salgın sebebiyle sinema salonlarında gösterilmeyecek Goteborg Film Festivali’nin 60 filmlik programının tamamını tek başına ıssız bir adadaki deniz fenerinden izleyeceği yarışmayı kazandı. Hemşire Enroth, yarışmada dünyanın dört bir yanından başvuran 12 bin kişiyi geride bıraktı. Enroth, İsveç’in Hamneskar adasındaki Pater Noster deniz fenerinde telefon, bilgisayar, kitap veya başka herhangi bir eğlence şekli olmadan bir hafta yalnız yaşayacak.

Nâzım Hikmet’in kalbindeki son kadın Vera değil Adile miydi

Haberin Devamı

Hemşire Lisa Enroth’u kıskanmadım desem yalan olur. Her ne kadar sinema tutkumun temeli ‘üç film birden’ zamanlarında atılmış, İstanbul Film Festivali’nde Fassbinder’in, 15 buçuk saatlik Berlin Alexanderplatz filmini izleme maratonuna katılmak gibi denemelere girmiş olsam da bu kadarı beni aşar.

Deniz fenerinde tek başına 60 filme gerek yok. İstanbul Film Festivali’nin ödüllü filmlerden oluşan Şubat Seçkisi’nin gösterimleri online olarak 5 Şubat’ta Oskar Roehler’ın ‘Yaramaz Çocuk’ filmiyle başlıyor. Seçki, prömiyerlerini Tallinn, Venedik, Berlin, Manchester, Cannes, Sundance film festivallerinde yapmış 12 filmden oluşuyor ve gösterimler filmonline.iksv.org adresinden çevrimiçi olarak gerçekleştiriliyor.

Haberin Devamı

Gerçi pandemide tek başına deniz feneri fikri fena görünmese de evdeki kanepede festival filmi izlemek de büyük fırsat. Hem 12 bin kişiyle yarışmak zorunda da değilsiniz!  

Yazarın Tüm Yazıları