Dr. Gülseren Budayıcıoğlu
Dr. Gülseren Budayıcıoğlu
Dr. Gülseren BudayıcıoğluYazarın Tüm Yazıları

Terörün olumsuz etkilerinden nasıl kurtuluruz

Sevgili okurlarım...

Haberin Devamı

Öncelikle İstanbul’da yaşanan ve suçsuz, günahsız, masum insanlarımızın kanını akıtan hain saldırı nedeniyle ülkemize bir kere daha geçmiş olsun, hepimizin başı sağ olsun demek istiyorum. Bu saldırıda kaybettiğimiz altı vatandaşımızın hikâyesini sanırım çoğunuz içiniz burkularak okudunuz. Bir baba-kız, bir anne-kız ve genç bir çifti, hayatlarının baharında kaybettik.

Bu kardeşlerimizin kim bilir ne hayalleri, gelecekle ilgili ne planları vardı. Zaten biri babasıyla gezmenin tadını çıkaran küçücük bir çocuk, kızının elinden tutup onu keyifle gezdiren bir baba, biri annesiyle İstiklal Caddesi’nde gezen 15 yaşında bir genç kızla annesi, diğer ikisi de küçük çocuklarını yakınlarına emanet edip güzel bir sonbahar gününde karı-koca birlikte olmanın keyfiyle dolaşan genç bir çiftti.

Terörün olumsuz etkilerinden nasıl kurtuluruz

ACININ İZİ SİLİNİR Mİ

Haberin Devamı

Her ne kadar kaybımız altı kişi gibi görünse de kiminin çocukları öksüz ya da yetim kalırken, kimi anne baba acısı, kimi evlat acısı, eş acısı yaşadı. Kim bilir kaç aile, o ailelerdeki kaç insan bu olayın yüreklerinde bıraktığı izleri ömür boyu taşıyacaklar.

Yaralılarımız da var, kimi az, kimi çok ağır yaralandı. Ve yine kim bilir kaç kişi, kaç aile, olayda yaralanan yakınları için ne büyük acılar çekti, ne çok korktu ve endişelendi.

TOPLUMU YARALAR

Bunlar, kayıplarımızın ve yaralılarımızın kendilerinin ve yakınlarının yaşadığı acılar ancak bu tür terör olaylarında ateş sadece düştüğü yeri yakmaz, toplum olarak bizleri de derinden yaralar.

Olayı duyduğumda bir arkadaşımla yemek yemek üzere bir restorana gitmiş, yerimize yeni oturmuştuk. Telefonlarımıza bu haberin gelmesiyle birlikte ikimizi de derin bir korku ve endişe sardı. Sanki o bomba hemen yakınımıza düşmüş gibi heyecanlandık, rengimiz kızardı, kalbimiz çarpmaya başladı, yemek yemeyi filan unuttuk ve bir an önce olayla ilgili daha fazla haber almanın peşine düştük.

O AN YAŞANAN PANİK

Oysa bizler olay yerinden çok uzaktaydık ama o bomba sanki hemen önümüzde patlamış gibi bir panik başladı ikimizde de... İlk işimiz yakınlarımızı aramak oldu. Restoran kalabalıktı. Etrafıma bakınca gördüm ki herkesin elinde telefon, herkes aynı korku ve panikle birbiriyle konuşuyor ya da yakınlarını arıyor.

Haberin Devamı

İşte biz buna terörün toplumsal etkisi diyoruz.

Biliyorsunuz ülkemizde daha yeni bir maden ocağı patlaması yaşandı ve pek çok canımızı kaybettik. Ülke olarak olaydan her birimiz çok etkilendik, çok üzüldük, günlerce medyadan olayın ayrıntılarını takip ettik, her birimiz elimizden geldiği kadar olaya tepki gösterdik, ölenlere rahmet, yakınlarına baş sağlığı diledik.

Bu tür olaylara hiçbir zaman kayıtsız kalmayan, hep birlikte üzülen, derinden etkilenen bir toplumuz.

Ancak her birine çok üzülsek de konuyu günlerce gündemde tutsak, yazıp çizsek, bazen çok kızsak da hiç birinde Taksim’de yaşanan olayda olduğu gibi korkmadık. Terör olaylarının zaten en önemli özelliği insanların yüreklerine korku salması, güven duygumuzu zedelemesidir. Nerede, ne zaman geleceği belli olmayan ölümün kokusudur duyulan. Tıpkı panik atak gibi...

Haberin Devamı

HAYATİ BİR DUYGU

Daha önceki yazılarımda panik atağı ayrıntılarıyla yazmıştım. Bu tür ataklarda insanın içine aniden bir ölüm korkusu düşer. Ortada korkulacak bir olay yoktur, bedende aslında her şey yolundadır ama korku öyle derin ve öyle gerçektir ki doktorlar bedensel olarak son derece sağlıklı olduğunu söyleseler de, kişi buna inanmak istese de inanmaz. Ölümün kokusu adeta burnunun ucundadır.

Korku duygusu tüm canlılarda var olan ve onları hayatta tutmaya, gerektiğinde kaçmaya, tedbir almaya yönlendiren hayati bir duygudur ancak devamlılığında insanlarda hem bedensel hem de ruhsal sorunlara yol açar.

Özellikle savaşlar ve uzun süre terör olaylarıyla yaşamak zorunda kalan insanlar üzerinde yapılan araştırmalarla bu bilgiler kanıtlanmıştır.

Haberin Devamı

Korku, güvensizlik ve gelecekle ilgili kaygılar yaşayan insanların hayatlarının hemen her alanı, bundan etkilenir. Kişi, sadece kendisi için değil, çocukları, eşi, anne babası ve diğer tüm yakınları için de endişelenmeye başlar. Çoğu zaman gelecekle ilgili alacağı kararlar da bundan etkilenir. Yeni bir işyeri açacaksa, işini büyütmeyi düşünüyorsa, yeni elemanlar alacaksa, yatırım yapacaksa, seyahate gitmeyi planlıyorsa çoğu zaman bunları erteler. Hatta özel hayatıyla ilgili planları varsa, evlenmek, çocuk sahibi olmak, düğün dernek yapmak gibi planları genellikle bir süre askıya alır.

Para harcamak, yeni bir şey satın almak, alışverişe çıkmak, arkadaş ziyaretleri ve buluşmalar, dışarda yemek yemek, gezmek, dolaşmak, parklarda oturmak gibi çok rutin alışkanlıklarda bir gerileme olur.

Haberin Devamı

SAĞLIĞIMIZI BOZAR

Bu endişe, korku, kararsızlık, dikkat azalması, gerginlik, çabuk öfkelenme ve duyulan her türlü kaygı hem aile düzenini, hem onlarla olan ilişkileri, hem de işyerlerindeki ilişkileri olumsuz etkiler. Sık yaşanan kavgalar, geçimsizlikler, ani öfke patlamaları ve depresyonlar sırayla hayatlarımıza giriverir.

Bedensel olarak da etkileniriz. Ruhumuz karardıkça bağışıklık sistemimizde düşme başlar, başta mide, bağırsak sistemi sorunları olmak üzere pek çok hastalık girebilir hayatımıza.

Masum insanları, sivilleri hedef alan bu tür saldırılar dünyanın her yerinde, insan olan herkes tarafından kınanmalı, insanlık hiç olmazsa bu konuda birlik olabilmeli, terörün her türlüsüne karşı çıkmalıdır.

Şiddet de virüsler gibidir, sadece karşı tarafı değil, zamanla bunu uygulayanları, bu kararı verenleri de bulur ve vurur.

O ANI UZUN UZUN KONUŞMALIYIZ

SEVGİLİ okurlarım...

Bu tür toplumsal şiddet olaylarının etkilerinden nasıl kurtulabiliriz diye soracak olursanız:

Olaylardan bir süre sonra, yani ilk anda ortaya çıkan panik ve şaşkınlığı atlattıktan sonra konuyu yakınlarımızla, ailemizle, arkadaşlarımızla bol bol konuşup tartışmalı, o an, o gün ne yaptığımızı, neler hissettiğimizi, yazının başında benim size anlattığım gibi, ayrıntılarıyla uzun uzun konuşmalı, anlatmalı yani korku ve kaygılarımızı dillendirmeliyiz.

Korkular, kaygılar, acılar onlar dile döküldükçe, paylaşıldıkça azalır, eskir ve unutulmasa da zamanla renkleri solar, ışığı söner.

BİR DAHA YAŞANMASIN

Bizler, olaydan nasıl etkilendiğimizi görmeli ve bunu fark etmeliyiz. Fark etmek yani farkındalık geliştirmek, direksiyonu bilinçdışından alıp kendi ellerimizde tutabilmenin birinci ve en önemli basamağıdır. Fark ettikçe, tanıdıkça, anladıkça, olumsuz ruh hallerimizle başa çıkmanın da nasıl kolaylaştığını umarım hep birlikte görürüz.

Yine umarım ve dilerim ki bu tür hain saldırılar sadece bizim ülkemizde değil, dünyanın hiçbir yerinde yaşanmaz, hep barış içinde, sağlıkla, huzurla yaşarız.

Hoşça kalın, sevgiyle kalın.

gb@madalyonklinik.com

Yazarın Tüm Yazıları