Kanserle savaşırken depremle de mücadele ettiler

Kocaman bir felaketin ortasında kalmak yeterince zor. Ancak daha da zoru var. Özel bakım gerektiren bir hastalıkla mücadele ederken hijyene, iyi gıdaya, temiz içme suyuna ulaşamamak ve tedaviye ara vermek zorunda olmak...

Haberin Devamı

Kanserle savaşırken depremle de mücadele ettiler

Depremin yıktığı şehirlerde yaşamı devam ettirmek yeterince güçken, bir de o koşullarda özel bir hastalığınız olduğunu düşünün... Bu durumda aksayan tedaviniz savaştığınız hastalığın tekrar güç kazanmasına yol açabiliyor. Yaşadığınız üzüntü ve stres vücut direncinizi düşürerek hastalığa karşı zırhınızı zayıflatabiliyor.

Güçlü kalmanız için iyi besinler, hijyenik yaşam koşulları ve temiz içme suyu gerekli ancak şartlar buna imkân vermiyor. Almaları gereken yaşamsal desteğin bile lüks görülebildiği bir felaketin ortasında kalan kanser hastaları, depremle mücadele ederken şüphesiz diğer birçok kişiden çok daha ağır bir süreç yaşıyor.

Kanser tedavisi gören kişilerden evde ilaç kullanarak hastalığı kontrol altında tutabilenler Türk Eczacıları Birliği’nin sahra eczanelerinden ilaçlarını birkaç gün gecikmeyle de olsa temin edebildi. Bazı hastalarsa kemoterapi, hedefe yönelik ajanlar veya immünoterapiler gibi, damar yolundan sistemik tedaviler alıyordu. Bu hastaların tedavilerinde Kahramanmaraş ve Hatay’da hastanelerin de depremden etkilenmesi sonucu aksamalar yaşandı. Ancak tedaviyle ilgili en büyük sorun radyoterapide oldu. Onkoloji hastalarının yüzde 50’sinden fazlası hayatlarının bir evresinde radyoterapiye ihtiyaç duyuyor. Radyasyon onkolojisi hem hastalığın tedavi edilmesinde hem de ağrıyı dindirmek, kanamayı durdurmak, hastalığın beyne yayılmasını önlemek gibi amaçlarla kullanılıyor. Tedavide radyasyon üreten cihazlardan yararlanılıyor. Bu nedenle de güvenli, zırhlı odaların olduğu özel merkezler gerekiyor. En büyük hasarı gören illerden Hatay’da çalışan bir radyoterapi merkezi kalmadı. Hastaların orada tedavi alabilmesi mümkün değil.

Kahramanmaraş’ta tedavi verebilecek merkez vardı ama sağlık personelinin kendisi de depremzedeydi. Tedavide kullanılan cihazların kontrolü ve sağlıklı çalışıp çalışmadığını tespit etmek de çok önemliydi. Bu nedenlerle tedaviler biraz sekteye uğrayarak başlayabildi. Bu iki ildeki hastaların büyük çoğunluğu, çevre illerdeki hastanelere gidebilmeleri halinde tedavilerine devam edebildiler. Tüm bu bilgileri Türk Radyasyon Onkolojisi Derneği Başkan Yardımcısı Prof. Dr. Banu Atalar’dan öğreniyorum. Atalar “Bir tedavinin etkinliği için ilacın düzenli olarak alınması çok önemli. Eğer araya hastanın ilacı alamadığı bir zaman girerse hastalık tekrar büyümeye ve yayılmaya başlayabiliyor. Şu anda kaç hastanın mağdur olduğu veya tedaviye ulaşamadığıyla ilgili net veriler yok. Çünkü can kayıpları bile hâlâ kesinleşmiş durumda değil” diyor.

Deprem ve sonrasında yaşananlar, hastaların yaşadığı kayıplar vücut dirençlerinin düşmesine yol açabiliyor. Bu da hastalıkla savaşmayı zorlaştırabiliyor. O nedenle bölgedeki kanser hastalarının sosyal hayatlarını destekleyecek, moral ve
motivasyonlarını arttırmalarına yönelik projelerin geliştirilmesi gerekiyor. Sadece bu da yeterli değil. Prof. Atalar “Bu hastaların iyi ve kaliteli besine ulaşabilmeleri, dengeli beslenmesi, temiz su içebilmesi yaşamsal ihtiyaçları. Bizim bu hastaların tüm sistemlerini çok iyi desteklememiz lazım. Bu noktalarda çok daha hassas olmamız gerekiyor” diyor.

Haberin Devamı

Kanserle savaşırken depremle de mücadele ettiler

Yazarın Tüm Yazıları