Cem Keçe

İnanışlarınızı yoklayın

15 Şubat 2015
Toplum içinde kulaktan kulağa yayılan ve bir süre sonra ‘doğru’ kabul edilmeye başlanan inanışlar, çiftlerin cinsel yaşamını olumsuz yönde etkiliyor.

Sağlıklı bir cinsel yaşam için hurafeler yerine bilimsel gerçekleri esas almak gerekiyor. Cinsel mit deyince akla cinsel konularda toplumun genelince doğru kabul edilen, toplumun fertlerinin birbirine aktarmasıyla yayılan, abartılı ve yanlış inanışlar geliyor. Çünkü cinsel mitler, gizli kalmış ve kapılar ardındaki kaygıları, korkuları, endişeleri veya yargıları yansıtır ve bir istihbarat teşkilatı gibi beyinde örgütlenir. Toplumun hayal gücü etkisiyle biçim değiştiren gerçek bilimsel verilerle bağlantılı olmayan cinsel mitler, olumsuz düşünceler, yalan ve yanlış algılardır. Bu nedenle cinsel mitlere halk deyimiyle cinsellikle ilgili “uydurma”, “hurafe” veya “kurmaca” denir.

ERKEKLER HER ZAMAN HAZIR MI?

Erkeklerin; her zaman, her yerde, her koşulda sevdiği, beğendiği ya da hiç tanımadığı seksi bir kadını görür görmez penisinin hazır konumuna geçeceğine inanılır. Bu inanış, erkekleri, hacıyatmaz türü bir penise indirgemekten başka bir şey değil. Bu inanışla büyüyen erkek, her daim uyarılmadığı için cinsel bir sorununun olduğunu düşünüyor ve kendine olan güvenini yitiriyor. Bu bilgiye haiz olan kadın da kendi seksapelinden emin olmak için erkekten her daim onay bekliyor. Bu onay her zaman, her yerde ve her koşulda gelmediği için kendine olan güvenini yitiriyor. Erkeğinin kendini beğenmediğini, çekici bulmadığını düşünüyor. Bu bilgi, bazı kadınlar için, erkeklerinin kendilerini her zaman, her yerde ve her koşulda aldatabileceği anlamına geliyor.

SEVİŞMEYİ BAŞLATAN KADIN AHLAKSIZ MI?

Erkek-kadın ilişkilerinde erkek, kadın ile sevişiyor. Kadının iyi sevişmesi bekleniyor, bir de orgazm olursa erkek bunu kendi zaferi olarak görüyor. Tüm bunlar gösteriyor ki kadın, sevişmenin bir parçası. Kadının erkeği ile sevişmesi ve orgazm olması çok doğal. Buna rağmen sevişmeyi kadının başlatması ahlaksızlık olarak görülüyor. Bu inanış nedeniyle birçok kadın, ilk adım erkeğinden gelmediği sürece cinsel isteğini baskılamak zorunda kalıyor. Kadının erkek isteyene kadar ahlaklı olması, erkek istediğinde ise birden ahlaksız olması bekleniyor. Oysa kadının, kendinin de bir parçası olduğu bir eylemi başlatması kadar doğal bir şey yok.

Yazının Devamını Oku

2015 seks trendleri

8 Şubat 2015
İnsanoğlunun daha mutlu yaşama ve keyifli cinsellik deneyimleme konusundaki arayışları sürüyor.

Moda sektörü başta olmak üzere sürekli olarak kendini yenileyen hemen hemen tüm sektörlerde kullanılan bir ifade olan “trend” kelimesi güncel, moda olan, moda, eğilim, akım, gidişat anlamlarına geliyor ve günümüzde en popüler olan nesneleri belirtmek amacıyla kullanılıyor. Bu nedenle moda, yeme-içme, gece yaşamı, hatta dekorasyon alanındaki trendler seks hayatına da yansıyor. Peki, 2015 yılında sekste ve yakın ilişkilerde nelerin öne çıktığını biliyor musunuz? İşte, 2015 top 10’da yer alacak seks trendleri...

70’LERE DÖNÜŞ

Sekste 70’li yılların jartiyerli ve dantelli iç çamaşırlarına dönüş yaşanıyor. Partnerle birlikte sabah duşunu alıp ve günün geri kalanını çıplak bir şekilde geçirme modası aşk hayatında monotonluk yaşayan birçok çiftin gözdesi olmaya devam ediyor. 2015 yılında erkeklerin sekste daha pasif bir rol oynaması, hayatın her alanında giderek daha fazla söz sahibi olan kadınların sekste daha ön planda olması, yatakta daha açık sözlü, sert ve arzulu olması bekleniyor. Seksteki etkilerini hissettirmeye başlayan bu trend, sosyal yaşamda kazanılan kadın-erkek eşitliğinin uzantısı olarak karşımıza çıkıyor.

ALTIN SEKS TERCİHİ ARTIYOR

Her çiftin seks ihtiyacı zamana ve koşullara göre değişebiliyor. Çiftler seks yapma rutinlerini değiştirerek ve farklı şeyler deneyerek, daha renkli ve tutkulu bir ilişkiye sahip olabiliyor. ‘Altın seks’ adını verdiğimiz kaliteli seks ortalama iki saat sürüyor. Erkekler genellikle boşalmaya yönelik düşündükleri için, seks konusunda eşlerine en kısa yoldan en fazla zevki vermeye çaba gösteriyor. Bu nedenle erkekler, kadın doyum noktasına yaklaşırken, bir an önce doruğa tırmanabilmesi için ellerinden geleni yapıyor. Oysa kadınlara daha fazla zevk vermenin sırrı, doyum noktasına yaklaştırdıktan sonra, yavaşlamak ve aynı hareketleri yinelemekte yatıyor. Kadını böyle iki ya da üç kez doyum noktasına yaklaştırıp, enerjisini tüketmeden önce biraz yavaşlamasını sağlamak aldığı zevki kat kat arttırabiliyor. Altın seks için ön sevişmeye ve aşk oyunlarına daha uzun zaman ayırmak ve önce kadının doyuma ulaşmasına dikkat etmek gerekiyor.
AKŞAM YEMEĞİ ÖNCESİ YAKINLAŞMA

İş çıkışı eve gitmeden önce arkadaşlarla bir şeyler içmek, birçok çiftin yorgunluklarını unutma ve hayatlarına renk katma davranışı olarak biliniyor. Ancak 2015 yılında iş çıkışı dışarıda bir içki yudumlamak yerine evde seks yapma fikri ön plana çıkacak gibi görünüyor. Yemekten sonra televizyondaki dizilerin bitmesini ve saatin gecenin yarısı olmasını beklemek ve rutine teslim olmak yerine artık harekete geçme zamanı... Bunun için işten eve dönerken partneri ateşleyecek mesajlar atılması, romantik jestler yapılması ve farklı mekanlarda, farklı seks yapılacağına dair imalarda bulunulması önem taşıyor. İş çıkışı seks, hem evlilik ve ilişkiyi hem bireysel anlamada moral ve motivasyonu hem de iş hayatındaki verimi artırabiliyor, seks hayatını renklendirebiliyor, monotonlaşmış ve alışkanlıklarla dolu olan ilişkide farklı heyecanlar yaratabiliyor.

Yazının Devamını Oku

Maço mu romantik mi

1 Şubat 2015
Erkeklerle ilgili olup neredeyse son 20 yıla damgasını vuran ve bir türlü orta yolun bulunamadığı bir soru var:

“Maço erkek mi romantik erkek mi?” Kadınlara “Hangisini tercih ederiniz?” şeklinde, erkeklere ise “Hangisisiniz?” şeklinde sorulur. Bu soru toplumun bir kesimine pek de anlamlı gelmez. Sorunun anlamsızlığı bu iki kelimeyi gerçek anlamlarıyla karşılaştırdığımızda ortaya çıkıyor. Bunun için öncelikle “Maço” nedir, romantik nedir?” sorularına cevap vermek gerek. “Maço” kelimesinin etimolojik anlamına dair internette bir araştırma yaptığımızda kelimenin İspanyolca’dan İngilizce’ye, İngilizce’den de Türkçe’ye geçtiğini görüyoruz. İspanyolcada macho, “erkek” anlamına geliyormuş. İngilizce’de ise “İspanyol erkeği gibi” ve “kabadayılık taslayan erkek” anlamlarında kullanılıyormuş. Kelimenin Türkçe’deki karşılığı ise şöyle: “Sert ve kaba erkek. Görgüsüz, kadını küçümseyen erkek.” “Romantik” kelimesi ise Fransızca’dan Türkçe’ye girmiş ve her iki dilde de aynı anlamlara gelen bir karşılığı var: “Hissi, duyarlı ve hassas.” Sanırım bu sorunun, bazılarına neden anlamsız geldiği şimdi anlaşılmıştır. Zaten soruyu duyduklarında “Kötü olanı kim ister ki!” tavrıyla cevap verir bu kişiler ve “Elbette romantik erkek!” deyip noktayı koyarlar, çünkü kendilerine kaba davranılmasındansa hassaslığı isterler ya da kadınları küçümseyen, kaba bir erkek olarak anılmaktansa duyarlı ve hassas bir erkek olmak isterler.

ERKEK EGEMEN DÜŞÜNCE

Tabii bir de bu iki kavramı toplumun diğer kesiminin onlara yükledikleri anlam bakımından değerlendirmek gerek. Maço erkek; maçoculuğu yaşatan erkektir, yani “erkeğin toplumsal bakımdan kadına egemen olduğu düşüncesi ile hareket eden erkek”tir. Birçokları için bu düşüncenin hiçbir sakıncalı ve yanlış tarafı yoktur. Onlara göre erkek kadına egemendir, egemen olmalıdır. Yani erkek dediğin kadına üstünlük sağlar, erkek dediğin kadına sözünü geçirir, erkek dediğin kadına sahip olur, erkek dediğin kadına bağımlı olmaz, erkek dediğin hükümrandır, kadının hâkimidir. Maçoculuğu makbul bulanlar için maço erkek; evin reisidir, bu yüzden kararları sorgulanmaması gerekendir, her şeyi halledebilendir, kadını koruyandır, kadından daha iyi düşünebilendir, bu yüzden kadınına bağırmaya hakkı olandır, kadını aciz bulandır, dolayısıyla kadının üzerinden sorumluluk alandır, kadını rahat ettirendir, restoranda hesabı ödetmeyendir, kadınını delicesine kıskanandır, bu yüzden kadınının ne giydiğine ve nereye gittiğine karışmaya hakkı olandır, bir kavga ortamında deli cesaretiyle ortaya atılabilendir, yumruğu pek olandır, genelde kara kaşlı ve kara gözlüdür, güçlüdür, sert bakışlarıyla oldukça seksidir, erkeksidir, erkektir (bakınız: İspanyolca karşılık), “daha ne olsun”dur.

DUYGULARI TEMSİL EDİYOR

Gelelim toplumun bu kesimindeki romantik erkek imajına. Romantik erkek narindir, duygusaldır, aşırı duyarlıdır, incedir, zariftir. Romantik erkek; baş döndürücü aşk sözcükleri söyleyebilen, aşk dolu bakabilen, kadının ruhunu okuyan ve okşayan, kadını en güzel duygulara boğabilen, mum ışığında yemek organize eden, keman eşliğinde evlenme teklif eden, ön sevişmeyi uzun tutan, önemli günleri hatırlayıp kadınına sürpriz yapan, slow dans edebilen, kadınına çiçek alan, kadının en beğendiği ayakkabıyı tahmin edip hediye eden, sesi belli bir desibelin üzerine çıkmayan erkektir. Toplumun bu kesimi için maço erkek, gücü; romantik erkek ise, duyguları temsil eder ve güç, duygulara üstün gelir. Ne de olsa güç, erkeksidir; duygu, kadınsıdır. Kadın iki iltifat duyacak, kadınlığı okşanacak diye diğer taraftaki sert erkeğin koruyup kollamasından mahrum kalamaz. Ayrıca kıskançlık yapıp har gür çıkarmak en büyük sevgi göstergesidir, toplumun bir kesimine göre.

KADIN RUHUNDAN ANLAYAN AKILLI VE GÜÇLÜ ERKEK

Soruyu tekrar soralım ve verilmesi gereken cevabı verelim: Erkekler maço mu olmalı yoksa romantik mi? İlkel toplumların maço erkeği güçlü, atılgan, girişken, korkusuz ve avdan en fazla payı elde edebilen erkekti. Modern toplumların romantik erkeği ise kadını anlayan, onun duygularına hitap eden, romantizme yatkın ve şiirsel iltifatlar eden erkektir. Sadece maço olduğunuzda kadının ruhunu ve duygularını boşlamış olursunuz. Sadece romantik olduğunuzda ise kadının ihtiyacı olan gücü gösteremez, güven duygusunu hissettiremezsiniz. Bu nedenle erkek her iki kavramın da iyi özelliklerini taşımalı, kötü özelliklerine ise bulaşmamalı. Erkek elbette kadınını koruyup kollamalı, sahiplenmeli, kıskanmalı ve kadınına gücünü hissettirmeli; fakat maçoluğun gerektirdiği kabalığı ve sertliği kadına göstermemeli. Kadını üstün gelinecek, hükmedilecek bir varlık olarak görmemeli. Erkek elbette kadının duygularından anlamalı, kadına hassas davranmalı, kadının ince bir ruh taşıdığını unutmamalı; fakat bu duyarlı ve narin tutumu hayatının her alanına taşımamalı. Erkek işinde tuttuğunu koparan, girişken, gerektiğinde sesi yükselebilen biri olmalı. Tüm hayatı kadının etrafında dönmemeli, tek çabası kadını mutlu etmek olmamalı. Erkek dışarıda maço, kadının yanında ise romantik olmalı. Avdan getirdiğiniz et ile kadının bedenini, bir çift güzel söz eşliğinde sunduğunuz çiçek ile de ruhunu doyurmalısınız.

Yazının Devamını Oku

Şehir efsanesi penis captivus

25 Ocak 2015
Cinsel birleşme esnasında, yani penisin vajina içinde olduğu anda yaşanabilecek en büyük cinsel sorunlardan biri olan penis captivus, kadının vajina kaslarının kasılıp penisi kilitlemesi ve penisin vajinadan çıkışını engellemesi durumu olarak biliniyor.

Yani cinsel ilişki sırasında kadının vajina kasları penisin etrafına kenetleniyor, çiftin bütün çabalarına rağmen penis vajina içinden kurtulamıyor. Son derece ürkütücü bir durum olan ‘penis captivus’un çok iyi bir özelliği var; o da gerçek olmayışı!

EN YAYGIN CİNSEL MİTLERDEN BİRİ

Vajina kilitlenmesi veya seks yaparken kilitlenip kalma bilimsel olarak gerçekten tespit edilmemiş, kesinlikle doğrulanmamış bir durum. Bu durumun tıp çevrelerince ‘penis captivus’ olarak adlandırılmasında ilginç bir metafor var; vajina kilitleyen, penis ise kilitlenen olarak düşünülüyor. Yani vajina hapse, penis ise tutsağa benzetiliyor. En yaygın cinsel mitlerden (doğru bilinen yanlış, hurafe) biri olan penis captivus, ürkütücülüğü nedeniyle vajinismus (seks yapma korkusu) gibi cinsel işlev bozukluklarının sebeplerinden biri olarak dikkat çekiyor.

GERÇEKTE NE OLUYOR?

Gerçekte, penis vajina tarafından sadece birkaç kere kenetlenip bırakılıyor. Bu bir tutsaklıksa, bu tutsaklıktan iki taraf da zevk alıyor. Kadının boşalmasından önce, vajina kasılmaya başlıyor. Vajina ağzı, kasılmalara bağlı olarak kısa zaman aralıklarında yarı yarıya daralıp genişliyor. Erkeğin en heyecanlı anında penisin çapı daha da genişliyor. İşte, penisin vajinaya birkaç saniyelik tutsaklığı o anda gerçekleşiyor. Vajina ağzının bu şekilde kasılarak daralıp genişlemesi, sekse çok düşkün olanlarda daha da uzun sürebiliyor ve tecrübeli çiftler bu kasılma anını hissedebiliyor. Sonuçta alınan keyif artmış oluyor.

HURAFELERİN GÜCÜ ADINA

“Hurafelerin gücü adına... Güç vajinada.” Penis captivus; sadece bir hurafe, bir düşünce ürünü. Belki de penisinin hiç küçülmediğini, vajina tarafından çok arzulandığını ve vajinanın zorla penisini alıkoyduğunu hayal eden bir erkeğin fantezisi. Gelin görün ki kanın hücum etmesiyle büyümüş ve şişmiş olan penisin bir daha küçülmemesi ve birkaç kasın var olduğu vajina duvarının ezici bir güce sahip olması imkânsız. Şimdiye kadar ispatlanmış, bir vaka olarak yayını yapılmış, seksoloji kongrelerinde sunulmuş, fotoğrafı veya videosu çekilmiş bir penis captivus olayı hiç görülmedi ama bununla ilgili birçok şehir efsanesi var.

EFSANELERDEN BİRKAÇI

Yazının Devamını Oku

Sıra dışı bir film: Fetişizm

11 Ocak 2015
Cinsel sapkınlık hatta sapıklık olarak kabul edilen fetişizm, fetişistler tarafından bir hastalık olarak görülmez.

Onlar kendilerine en büyük hazzı tattıran fetişlerini çok seviyorlardır. Ayak, kulak, saç, deri eldiven, kalem, bilezik, sütyen... Hemen her şey fetiş olabilir; bu, fetişistin çocukluğundan bu yana hafızasının en gizli klasöründe taşıdığı hatıralarına bağlı.
“Üzerindeki iki minik kumaş parçasını da atsa çıplaklıktan çırılçıplaklığa terfi edecek olan seksi dansçı; kendini pürdikkat izleyen erkeğin masasına çıkar, erkeğin içkisini alır ve dizinden aşağıya döker. Ayak parmakları erkeğin ağzındadır. Bir şişeden dökülüp, bir bacak ve ayak boyunca yol kat edip erkeğin midesine inen ucuz içki bahanedir. Asıl lezzet; erkeğin dili ve dudaklarıyla iyice kavramış olduğu, kendini yeryüzü cennetindeymiş gibi hissettiren ayak parmaklarındadır.”
* “Siyah küt saçlı, düzgün fizikli genç kadın odanın ortasında dikilir. Çıplak olduğu bellidir. Ellerinde bileklerine kadar uzanan siyah deri eldivenler... Elleri belinde, karşısında uzanan erkeğin haz dolu bakışları kadının eldivenlerinde...”
* “Pahalı olduğu aşikâr olan gri takım elbiseli, sert bakışlı, karizmatik erkek bir odaya girer. Üzerini değiştirecektir, soyunmaya başlar. Ceketi, gömleği, çorapları derken pantolonunu da yatağa fırlatır; gizlice sakladığı yüksek topuklu kırmızı renkteki kadın ayakkabısını yalamaya başlar ve topuklarını bacaklarına batırırcasına kendine acı ve zevk verir, an akıp gider.”
* “Otuzuna yakın bir erkek, genç bir kıza ait olduğu belli olan bir odaya hırsızlık yapacakmış gibi girer. Beyaz çekmeceleri sessizce çeker ve geri iter. Bir çekmeceyi açtığında gözbebekleri büyür, kalbi hızlanır. Kendince dünyanın en anlamlı hazinesine elini uzatır, bir tanesini alır ve dünyanın en müthiş kokusunu içine hapsetmek istercesine koklar; elindeki beyaz bir kadın külotudur. Bir avuç da olsa paha biçilemez hazzını cebine koyar ve odadan çıkar.”

BEYAZPERDEDEN KÜLT SAHNELER

Her biri Amerika ya da Avrupa filmlerinden aktarılan kült sahneler...

Yazının Devamını Oku

Narsistik kişilik üzerine yanlış bilinenler

4 Ocak 2015
Nergis çiçeğine adını veren Narkissos’un mitolojik hikâyesinden adını alan narsisistik kişilik bozukluğu, halk arasında “kendini beğenmişlik, insanlara yüksekten bakma, kendini sevme ve kendine âşık olma” olarak biliniyor.

Oysa ki aslında narsisistik kişilik bozukluğu kendini sevmekten değil, özde kendini sevmemekten, kendini beğenmişlikten değil özde kendini değersiz hissetmekten veya kendine aşık olmaktan değil özde kendinden nefret etmeden kaynaklanabilen psikolojik bir bozukluk olarak tarif ediliyor.
Narsisistik kişilik bozukluğu olan kişi genellikle insanların takdirini, onayını, sevgisini, beğenisini ve hayranlığını kazanmanın peşinde koşuyor, duygusal yaşamı sığ oluyor ve duygusal derinlikten yoksun bir yaşam sürüyor. Yani gerçekten, yürekten ve derinden sevemiyor ya da üzüntü duyamıyor. Dışarıdan soğuk, mesafeli, kibirli, kendini beğenmiş ve çekici görünen bu kişinin, bu görüntüsünün altında, aslında incinmeye karşı aşırı derecede duyarlı, kırılgan, kendine güveninde ve kendine verdiği değerde eksiklikler bulunan bir yapı gizleniyor.

YÜZDE 80’İ ERKEK

Narisistik kişilik bozukluğu tanısı alan kişilerin yüzde 80’i erkek... Bu kişiler genellikle tedaviye derin bir boşluk duygusu, can sıkıntısı, iç daralması, hayattan keyif alamama, anlamsızlık ve umutsuzluk şikâyetleriyle başvuruyor. Erken boşalma, sertleşme sorunları, cinsel yönelim karmaşası, prtnere karşı cinsel soğukluk, sık mastürbasyon yapma, hiperseksüalite veya sapkın cinsel fanteziler en sık yaşadıkları cinsel sorunlar olarak biliniyor. Narsisistik kişilik bozukluğu olan kişiler cinselliği, hazzın paylaşılması, sevginin ifadesi ya da partneriyle ruhunun ve bedeninin bütünleşmesi olarak yaşayamıyor. Cinsellik ruhun ve bedenin paylaşılmasıdır, ancak bu kişiler için cinsellik bir savaş veya mücadeleye dönüşüyor. Çünkü yalıtkan, kendini beğenmiş, empati, vicdan ve samimi nezaket eksikliği içinde bir duygusuz olan bu kişiler, genellikle yapışkan, kontrolsüz, yalnız kalmaktan çok korkan, ya hep ya hiç tarzında düşünen ve gel-gitleri olan duygusal kişilerle ilişkide olmayı seçiyor. Çocukluklarından itibaren içlerinde var olan boşluğu cinsellikle doldurmaya çalışan bu kişiler, partnerlerini kendilerinin ihtiyaçlarını karşılamakla sorumlu biri olarak görüyorlar. Partnerlerinin duyguları, düşünceleri, istekleri onlar için önemli değil gibi bir izlenim yaratabiliyorlar. İlişkinin başlarında cinsel arzusu yüksek, hiperseksüel kişiler olarak görülebilen bu kişilerin ilişkileri ilerledikçe bu ilgileri azalıyor ve cinsel sorunlar ortaya çıkabiliyor. Mastürbasyon ve sıra dışı cinsel fanteziler onların cinselliğinde önemli bir yer tutabiliyor.

ANNE BABA OLMAK SORUMLULUK İSTİYOR

Belli düzeyde her insan kendini beğenmeli ve değerli bulmalı, bu kişinin iş ve sosyal başarısı için güdüleyici olabiliyor. Ancak kendini beğenme ve değerli bulma belli bir düzeyin üzerine çıktığında bir sorun olarak görülüyor. İnsanın kişiliğinin temeli 0-3 yaş döneminde atılıyor. Çocuk 3 yaşına kadar ne yaşıyorsa, anneden ve babadan neler öğreniyorsa, annenin ve babanın davranışlarından nasıl etkileniyorsa hayatının geri kalanını da bu öğrendikleri üzerine inşa ediyor. Çocuğun anne-baba ilgisinden yoksun olması kadar ihtiyaçlarının fazlaca doyurulması da ileride sorun yaratabiliyor. Bu nedenle anne-baba olmak ve bir insanı yetiştirmek kolay bir sorumluluk değil... Bu sorumluluğun en iyi şekilde yerine getirilebilmesi anne-baba olmayı düşünen çiftlerin de bir eğitimden geçirilmesi gerekiyor. Böylece ruhen daha sağlıklı nesiller yetişebiliyor.

Yazının Devamını Oku

Günümüzün sosyal vebası porno

28 Aralık 2014
Dünya genelinde porno için saniyede 3 bin 75 dolar harcandığı bilinen bir gerçek.

Saniyede 28 bin 258 kişi porno sitelerde dolaşıyor. Her saniye 372 kişi internet üzerinde pornografik içerik arıyor. 39 dakikada bir Amerika’da yeni bir porno video kaydı gerçekleştiriliyor. İnternette pornografik içerikli bilinen 4 milyon 200 bin web sitesi var. İnternet üzerinde gün içerisinde yapılan aramaların yüzde 25’lik bölümü porno... Dünya genelinde gün içerisinde yollanan ortalama 2 milyar 500 bin mailin yüzde 8’i porno içerikli... Çalıştıkları ortamlarda pornografik içerikli web sitesi görünteleyen erkeklerin oranı yüzde 20, kadınların ise yüzde 13... Görüldüğü üzere korkunç bir tablo ile karşı karşıyayız...
Bazı alışkanlıklar insanda zamanla bağımlılık haline gelebiliyor. Porno bağımlılığı son dönemlerde danışanların cinsel terapistlere en çok başvurduğu konuların başında geliyor. Akıllı cep telefonları, internet, Whatsapp, Instagram, Twitter, MSN ve Facebook gibi sosyal medya araçlarının yaygınlaşmasıyla birlikte internet başında geçirilen vakit her geçen gün artıyor. Bu durum insanların cinselliği internette daha çok aramasına yol açıyor. Kültüre, aile değerlerine, ilişki standartlarına, konuşulan dile, cinsel ve romantik ilişkilere nüfuz eden ve günümüzün sosyal vebası olarak görülen pornografi; çoğu zaman zararsız bir eğlence olmasına rağmen, insanlar üzerinde ciddi negatif etkiler yaratabiliyor. Çünkü erkekler zamanla kadınlara yakın olma yetilerini kaybedebiliyor ve gerçek bir kadınla birlikte olunca endişe yaşayabiliyor. Kadınlar da pornoyu daha çok erkeklere ait bir şey olarak kabul ediyor ve birlikte oldukları erkeğin kendileri yerine pornoya vakit ayırmasından çok fazla rahatsızlık duyuyor ve değersizlik hissediyorlar. Kendilerini sanal ortamdaki kadınların vücutları ve performanslarıyla kıyaslıyorlar, erkeklere çekici gelme kabiliyetlerini yitirmekten korkuyorlar ve genelde de korktukları başlarına geliyor. Yani birçok ilişki pornografinin dayanılmaz ağırlığı altında eziliyor ve zamanla yıkılıyor.

AZI KARAR ÇOĞU ZARAR

Aşırı pornografik yayın seyretmek beynin sinirsel yollarını yeniden oluşturarak, daha önce uyarı veren sahnelerin ve davranışların zamanla uyarı veremez bir hale gelmesine yol açabiliyor. Çift zamanla cinsel deneyimlere karşı duyarsızlaşabiliyor. Porno materyallerindeki çekici kadınları gören erkek eşini beğenmeyebiliyor ve zamanla ondan uzaklaşabiliyor. Aşırı beklentinin yarattığı performans anksiyetesi de (başaramama korkusu) cinsel ilişkiye girememe ve cinsel isteksizlik gibi cinsel sorunların, depresyon, kaygı bozuklukları ya da yetersizlik hissi gibi psikolojik problemlerin ortaya çıkmasına yol açabiliyor.

SEYRETMEK HASTALIK MIDIR?

Porno filmler fantezi aracı olarak kullanılabiliyor ve çiftin cinsel hayatını renklendirebiliyor. Bu açıdan ele alındığında porno film izlemek bir hastalık değil... Hatta zaman zaman kişi cinsel ilişki kurmak yerine, porno izleyerek kendini tatmin etmeyi tercih edebilir ya da cinsel hayatına renk katmak için porno filmi bir fantezi aracı olarak kullanabilir, belli bir dozda olduğunda bunun sakıncası yok... Ancak kişi tüm vaktini internet başında geçirmeye başladıysa, tek başına kalmayı tercih edip odasından çıkmaz hale geldiyse, partneriyle ya da çocuklarıyla iletişimi çok azaldıysa, partneriyle seks yapmayı bıraktıysa, mastürbasyonu cinsel ilişkiye tercih etmeye başladıysa, sosyal hayattan koptuysa ve hatta işini bile aksatır duruma geldiyse bağımlılığa varan bir davranış bozukluğundan söz edilebiliyor.

TEDAVİ EDİLEBİLİR Mİ?

Porno bağımlılığının tedavisinde cinsel terapi ve medikal tedavi birlikte kullanılabiliyor. Öncelikle sorunun neden kaynaklandığının bulunması gerekiyor. “Kişi hangi kişilik özelliğinden ya da hangi ihtiyaçtan dolayı pornoya yöneldi?” sorusunun yanıtı aranıyor. Erkeğin sorunu kabul edip tedaviye gelmesi zaman alabiliyor. Bu nedenle doğrudan porno bağımlılığı sorunu ile tedaviye başvurmak yerine depresyon ya da hayattan zevk alamama gibi sorunlarla tedaviye başvuruluyor. Porno bağımlılığı partner ilişkisini zedeliyor ve çoğu birlikteliğin sona ermesine yol açıyor. Bu nedenle tedaviye erken başvurulması önem taşıyor. Porno bağımlılığının nedenine göre, bireysel psikoterapi, medikal tedavi, cinsel terapi ve çift terapisinden hangilerinin uygulanması gerektiğine karar veriliyor.

Yazının Devamını Oku

Geç boşalma da büyük sorun

21 Aralık 2014
Yoğun stres, gerginlik, mükemmeliyetçi kişilik yapısı, suçluluk ve günahkarlık duygusu, bilinçli ve bilinçdışı düşünceler boşalmayı etkileyebiliyor ve geciktirebiliyor.

Erkeğin sürekli ya da yineleyici bir biçimde, yoğunluğu ve süresi yeterli bir cinsel birleşme sırasında boşalamaması, ancak ilişki sırasında ya da sonrasında yapılan oral seksle veya mastürbasyonla boşalabilmesi durumuna boşalma yetmezliği veya geç boşalma adı veriliyor. Sürekli geç boşalan erkeklerin genellikle sertleşme kusuru veya cinsel isteksizlik problemleri olmuyor. Dolayısıyla problem direkt olarak sertleşme sorunu ile alakalı değil...

NADİR GÖRÜLÜYOR

Geç boşalma; boşalmanın hiç olmaması (mastürbasyon, uyku ve cinsel birleşme sırasında), kısmen boşalmanın oluşması (mastürbasyonda oluşan ancak cinsel birleşme sırasında oluşmayan) ya da oldukça uzun süren bir uyarılma sonunda oluşan boşalma biçiminde gösterebiliyor. Erkeklerin katı dini inançları ve cinsel mitler nedeniyle mastürbasyon yaparak boşalmaması uykuda boşalmalarına yol açabiliyor. Ancak zamanla cinselliğe karşı sergilenen katı tutumlar bilinçdışı bir ketlenmeyi de beraberinde getirerek uykuda bile boşalmama durumunu ortaya çıkartabiliyor. Geç boşalmanın bir türü olan bu durum çok nadir görülen cinsel işlev bozukluklarından biri...

NEDEN OLUYOR?

Erkeklerde orgazm bozukluğu sınıflamasında yer alan bu durum genellikle katı dini kurallara bağlı, kadınlara karşı cinsel isteksizlik duyan, cinsel travma geçmişi olan, aşırı kontrollü, kendini cinselliğe bırakmakta güçlük çeken, anneden ayrılamayan ve bu nedenle de diğer kadınlara bağlanmakta güçlük çeken, acı veren, cezalandırıcı ve partneri üzerinde kontrolü elinde tutan eşi olan, gebe bırakma korkusu olan ve partnerine düşmanlık duyguları yaşayan erkeklerde görülen bir bozukluk olarak karşımıza çıkıyor. Bazı ilaçların kullanımı (antidepresanlar ve tiyoridazin gibi nöroleptikler) boşalmayı geciktirebiliyor. Ayrıca erkeklerin cinsel ilişkiyi bütün gece sürdürmesi ve iki tarafın birlikte orgazm olması gerektiği şeklindeki cinsel mitler (hurafeler) veya tüm kadınlara yetebilme düşünceleri geç boşalmaya neden olabiliyor. Prostata yönelik ameliyatlar, Parkinson hastalığı, aşırı alkol alımı ya da kan şekerinin yüksekliği ve bazı ilaçlar da bu soruna yol açabiliyor. Ayrıca kadınlara duyulan kızgınlık, kadınların fahişe olduğuna dair yanlış inanışlar ve takıntılar, annesi tarafından terk edilme veya aldatılma durumları da geç boşalmaya nedenleri arasında sayılabiliyor.

TEDAVİSİ MÜMKÜN

Geç boşalmanın tedavisi diğer cinsel işlev bozukluklarına göre daha karmaşık, daha uzun süreli ve başarı oranı daha düşük olabiliyor. Bu nedenle cinsel terapinin deneyimli ve daha önce bu tür vakalar almış bir cinsel terapist tarafından yürütülmesi gerekiyor. Ayrıca tedavi için, erkeğin birlikte düzenli bir cinsel yaşam sürdürebileceği bir partnerinin olması çoğu zaman zorunlu... Tedavi sürecinde (1) erkeğin kendi duygularına ve sevişmenin verdiği hazza odaklanarak boşalmayı bir hedef olmaktan çıkartması, (2) kontrolü kaybetmekten korkmaması, (3) ön sevişme döneminde erotizmi arttırması, (4) partnerini mutlu etmeye çalışma takıntısını bir kenara bırakması, (5) gevşeyip rahatlatması önem taşıyor. (6) Ardından partnerinin yanında mastürbasyon yapması ve bunu bir oyun gibi eğlenceli hale getirmesi, bir sonraki sefer mastürbasyon sırasında partnerinden biraz yardım alması, daha sonra partnerinin vajinasının içine boşalmayı denemesi gerekiyor. (7) Bu arada partnerine cinsel fantezilerinden bahsetmesi ve güçlü erotik cümleler kurması daha uyarıcı olabiliyor. Ayrıca (8) cinsel ilişki sırasında boşalmayı takıntı haline getirmemesi, boşalmaya odaklanmak yerine sevişmenin her anından zevk almaya çalışması boşalmayı kolaylaştırabiliyor.

Yazının Devamını Oku