Adnan Kaya

Ağaçlara fısıldayan adamlar

10 Ekim 2014

EGE’nin son 30 yılına damga vuran kuşkusuz sayısız isim var.
Ancak, iki kişi var ki, sanayiciliklerinin bile ötesine geçen çevreci kimlikleriyle bir adım daha öne çıkıyor.
Bunlardan biri, Cem Bakioğlu...
Bakioğlu Holding Yönetim Kurulu Başkanı...
Öyküsü 1995’te başlıyor.

Bir gün uçakla İzmir’e inerken, yanındaki eşi, “Buraları ağaçlandırsak olmaz mı?” deyince hemen kolları sıvıyor.

Yazının Devamını Oku

Kadına 3 dakika yetiyor

9 Ekim 2014

DÜN tanıştırdığım ‘Emlak Gurmesi’ Serdar Dağıstan’la sohbetimiz bugün de devam ediyor.
www.emlakgurmesi.com ve www.evlenmeuniversitesi.com bloglarıyla meraklıları için gayrimenkul sırları, tavsiyeleri ve ipuçları veren Serdar Bey, “Eğer bir kadın bir evi istiyorsa bir şekilde alınıyor. En rütbeli askerden kalın kemerli en maçosuna kadar birçok erkek müşteri gördüm, eşine danışmadan, ‘Tamam evi alıyoruz’ deyip sonra boynu bükük tıpış tıpış arabasına binip sözünü afiyetle yiyen” diyor.
Peki, kadına mı ev satmak zor, erkeğe mi?
Uzun yıllar yaşadığı Amerika dönüşü kız kardeşiyle CDS Yapı’yı kuran, İzmir’in en eski inşaatçılarından Ege Yapı’yla birlikte ‘Palmiye Park’ markasını yaratan Serdar Bey’in ona da cevabı hazır:
“İkisi de çok farklı şeylere bakıp aynı kararı vermeye çalışıyor.
Kadınlar ziyaretlerinin ilk 3 dakikası içinde karar veriyor.

Yazının Devamını Oku

‘Emlağın da gurmesi mi olurmuş?’ demeyin, çünkü var...

9 Ekim 2014

SERDAR Dağıstan, Boğaziçi mezunu bir inşaat mühendisi.
Sonrasında Chicago Northwestern Üniversitesi’nde yüksek yapmış.
Yetmemiş, aynı üniversitede bir de işletme yüksek lisansı bitirmiş.
Mezuniyeti takiben 75 yıllık bir İtalyan inşaat şirketi olan Valenti Builders’da çalışmaya başlamış.
İş geliştirme direktörü iken, 10 senelik Amerika macerasını bitirip 2006 Eylül’de vatana dönmüş.
“İzmir’de ne yaparım, nasıl yaparım?” derdine düşmüş.
Doğal olarak, eğitimini aldığı ve bildiği işi yapmak için kız kardeşiyle CDS Yapı’yı kurmuş.

Yazının Devamını Oku

Hırdavatla başladı madenle büyüdü

6 Ekim 2014

HAKİM baba, ev hanımı annenin oğlu olarak dünyaya geldi. İlk, orta ve liseyi Gemlik’te okudu. Üniversite eğitimini Marmara İşletme’de tamamladı. Siyasal mezunu kardeşi Bülent’le İstanbul’da, dedesinin Adapazarı’nda yaptığı hırdavat işinin devamını getirerek iş hayatına atıldı. Keskin zekası ve engin öngörüsüyle doğru zamanda doğru işler yaptı. Orman ve bahçe makineleri ithalatı ve akıllı gayrimenkul yatırımlarıyla başarı basamaklarını hızla tırmandı. Soyadlarını taşıyan Çullas’ı kısa sürede Türkiye’nin seçkin gruplarından biri yaptı. Bu arada bir bayisi aracılığıyla perlit madenciliğiyle tanıştı. Tamamen yabacıların elinde olan bu sektör ilgisini çekti. Milliyetçi duyguları kabardı. Gitti, Türkiye genelindeki 10 perlit sahasının işletme hakkını aldı. Yaklaşık 10 yıl önce de Bergama’da Türkiye’nin tam otomasyona sahip perlit kırma-eleme ve genleştirme tesisini inşa etti. Geniş kullanım ağına sahip perlitin potansiyelini değerlendirmek için Ar-Ge çalışmaları doğrultusunda ‘Ekokat’ markasıyla yapı malzemeleri sektörüne kaliteli ve dayanıklı yalıtım ürünleri üreten, ihracata da başlayan Çullas Grup Yönetim Kurulu Başkanı Levent Çullas, enerjiyi optimum kullanma gerekliliğinin tüm dünyada önem kazandığı günümüzde işlenmiş ürün satarak ülkemize döviz kazandırmanın haklı gururunu yaşıyor. Yakın çevresinin, ‘orijinal adam, ‘iyi niyetli insan’ diye tanımladığı Çullas, iş dışı yaşamının kapılarını Sıradışı’na açtı.

KİMDİR?
Adı: Levent Çullas
Doğum yeri ve yılı: Adapazarı, 1954
Eğitimi: Marmara Üniversitesi İşletme
İşi: Çullas Grup Yönetim Kurulu Başkanı

Yazının Devamını Oku

Tasarımcılık hamurunda var

28 Eylül 2014

TASARIMCI olmayı daha 5 yaşındayken aklına koyan Övge Yıldızhan, önce İzmir Anadolu Meslek Lisesi Moda Tasarımı Bölümü’nü, sonra Ege Üniversitesi Emel Akın Meslek Yüksekokulu Hazır Giyim Bölümü’nü bitirdi. Ardından da tasarımcı adaylarının vazgeçilmez kenti Londra’ya gitti. Portsmouth Üniversitesi’nde tekstil, Southampton Üniversitesi’nde uluslararası pazarlama, yöneticilik ve markalaşma okudu. Eğitimini tamamlayıp İzmir’e döndü. Halen çalıştığı ABD’li gelinlik üreticisi Enzoani ile yolu çakıştı. Son 5 yıldır bu firmanın Türkiye ve Ortadoğu ofisi. 1 senedir de kendi abiye markası ‘Noor’, yani ‘Işık’ı piyasaya sürmek için uğraş veriyor. Erkek egemen sektörde, çocukluk hayalinin peşinde başarı basamaklarını emin adımlarla tırmanıyor. Zaman zaman firmasının katalog çekimlerinde mankenlik de yapıp müşterilerini şaşırtan Övge Yıldızhan, “Gece geç yatıran, sabah erken kaldıran bir hedefi olmalı insanın” hayat felsefesiyle yolun başındakilere ışık tutuyor. Koç burcu. Hırslı ve idealist. Ancak burcunun aksine saldırgan ve kıskanç olduğu söylenemez. Güne sade filtre kahveyle başlayanlardan. Suböreği ve içli köftede iddialı.

HAYAT FELSEFESİGece geç yatıran, sabah erken kaldıran bir hedefi olmalı insanın...

OTOMOBİL
İçinde sigara içirtmem

* İlk arabam 2000 model, gri renkte bir Ford Focus’tu. Şimdi gideceğim yere göre Kia Sorento ve Citroen C6 kullanıyorum. Kendi kendime kaldığım, deşarj olduğum tek zaman araba kullandığım zamanlar oluyor. Kendim kullanmaktan hoşlandığım gibi arka koltukta oturmaktan hiç hoşlanmıyorum. Bir arabadaki en büyük beklentim güvenli olması ve içeride sigara içilmemesi. Uzun süre yurt dışında araba kullanmış biri olarak ister istemez daha sakin ve dikkatli bir sürücü haline geldim. Emniyet kemerini takmadan asla araba kullanmam. Korna sesinden nefret ederim. Yayalara her fırsatta yol veririm.

Yazının Devamını Oku

7/24 yazar

20 Eylül 2014

MEVLÜT Kaplan, günümüzde sayıları giderek azalan, ülkemizi aydınlık yarınlara taşıyan köy enstitülü bir büyük eğitimci, yazar ve yayıncı. Eğitimde yaptıklarıyla binlerce öğrenci ve öğretmenin yüreğinde abideleşmiş bir isim. Yıllarca öğretmenlik, milli eğitim müdür yardımcılığı, müfettişlik, uzmanlık, yayın danışmanlığı yaptı. Adı, mesleğe başladığı ilk yıllarda ölümsüzleşti. Baktı ki sınıf dar geliyor, tüm yurdu sınıf belledi. Sonra çok sevdiği mesleğinden emekli oldu, daha büyük işe soyundu. Yazarlığa başladı. Yazdı, yazdı, ürettikçe üretti. İşte o günden günümüze kadar tam 615 kitabı kaleme aldı. Ülkemizin bir ucundan öte ucuna kadar kitaplarıyla çocuklara aydınlık meşalesini sundu, ışığı bulmalarını sağladı. Yeni yazmaya başlayan yazarların da elinden tuttu. Bu yıl 16’ncısı düzenlenen Mevlüt Kaplan Ödülleri’ni yaşama geçirdi. Günümüzde üne kavuşmuş pek çok şair-yazar bu yarışmalarda ehliyet aldı. 10’u aşkın eseri değişik dillere çevrilerek basıldı. Ayrıca, değişik yayınevlerinde ve Kültür Bakanlığı’nda basılmış 8 kitabı mevcut. Oturduğu sokağa adı verildi. Söke’de adına kitaplık kuruldu. Yazdığı özgün ve çeviri yaparak dilimize kazandırdığı, yayımladığı kitap sayısı 25 milyondan fazla çocuk ve gence ulaştı. Yazdığı kitaplar nedeniyle yurt içinde 16, uluslararası ise 3 ödülü var. Resmi ve özel kurum-kuruluşlardan 300 civarında ödül, başarı belgesi, teşekkür aldı. Azerbaycan Devlet Pedagoji Üniversitesi’nden fahri doktora unvanı mevcut. Hala tüm yaşantısı yazma üzerine. Kemeraltı’nda 1964’te kurduğu Özgür Eğitim adlı yayınevinde her sabah başladığı yazma işi geç saatlere kadar sürüyor. Burası yazarların da buluşma yeri. Konak’a inip de yanına uğramayan yok gibi. Aynı zamanda neşeli. Gülmeyi seviyor. Nüktedan. Hemşehrisi olduğu Nasrettin Hoca gibi. İzmir’in iyi ki Mevlüt Kaplan’ı var!

HAYAT FELSEFESİ
Ünlü bilimci Descardes’e göre, düşünmek var olmanın kanıtıdır. Var olmanın işlevi herkesin yeteneğine göre kendine, ailesine, çevresine ve içinde yaşadığı topluma hizmet sunmaktır.

OTOMOBİL
O, ailemizin ‘Koç’u

* İlk arabam beyaz renk Anadol’du. Yıl 1973’tü. Ona ailecek ‘Koç’ adını vermiştik. Şimdi yine beyaz, 2013 model Mercedes kullanıyorum. Ona da ‘Koç’ diyoruz. Her aracın kullanışlı, sağlam ve ekonomik olmasına önem veririm. Şehir içinde toplu taşımayı yeğlerim. Trafikte kurallara uyarım. İyi bir sürücü olduğum söylenir, ama ben kendimi yeterli bulmuyorum.

BESLENME

Yazının Devamını Oku

Hayatta hep bir ‘B’ planı olmalı

14 Eylül 2014

MÜJDE Tönbekici, Şirince’nin adının duyulmasında emeği geçen önemli isimlerden. Rehber ve yazar... Kardeşi Mutlu Tönbekici ile yazdığı “Küçük Oteller” kitapları serisini duymuşsunuzdur. Ayrıldığı eşi Sevan Nişanyan’la uzun yıllar önce açtıkları Şirince’deki Nişanyan Oteli şimdi o işletiyor. Nişanyan Oteli huzurlu, cennet gibi... Müjde Tönbekici ise bir o kadar iyi bir ev sahibi. 3 çocuğunun da desteği ile harika bir işletme anlayışı ortaya çıkarmışlar. Tönbekici’nin mutfak workshopları da otele başka bir özellik katıyor. ‘Sıradışı’ tanımlaması belki de tam onun gibi bir kadına yakışır. Renkli, hayatın her anının tadını çıkaran, hem işe, hem de çevresindeki herkese paylaşacak zamanı bulabilen bir kadın...
Enerjisi mıknatıs gibi çekiyor. Her şeyden önce çok zevkli. Bu zevki işlettiği oteline de yansıtmış zaten. Doğadan otele bir sürü dekor malzemesi çıkarmış. Bahçedeki, terastaki, tepsideki, odadaki ayrıntıları ve incelikli düşünceleri tek tek hazırlıyor... Kendine has çizgisi kıyafetlerinden otelinin dekoruna kadar ilk görüşte fark ediliyor. Kendisinin de söylediği gibi hayatta hep bir ‘B’ planı var!

BESLENME
Yemek kursları veriyorum
Oldukça geç saatte olmak kaydıyla her gün kahvaltı yaparım. Kekikli domates üzerine bol zeytinyağı, yanına zeytin, roka ve yumurta. Bir de çeyrek dilim ekmek, beyaz - esmer fark etmez. Öğlenleri genelde 15.00 gibi ne bulursam atıştırırım. Dostlarla beraber görsel zenginliği olan bir akşam yemeği, yanında da bir kadeh içki beni çok mutlu eder. Her şeyden yerim ama çok az. En beğendiğim lezzetler her gıdanın öz tatları. Fazla soslanmış, prosesten geçmiş yemekleri pek sevmem. Tek yiyemediğim, etin yağ kısımları. Annem hamileyken tiksinmiş. Kendi otelimizde (Şirince’deki Nişanyan Evleri) yemek kursları veriyorum. Yani yemekle profesyonelce bir ilişkim var. Odun ateşinde pişmiş ve taş fırında fırınlanmış konyaklı kuzu inciğim meşhurdur.


Yazının Devamını Oku

35 yıldır konuklarını kapıda karşılayıp kapıda uğurluyor

6 Eylül 2014

DİYARBAKIR’dan kalktı geldi, Savaştepe’de öğretmen okulunda okudu. İdealistti, hayalleri, hedefleri vardı ama o günün koşulları yüzünden sadece iki yıl yapabildi. 1978’de tatile geldiği Çeşme’de turizmle tanıştı, kendi ifadesiyle ‘hastası’ oldu. Bir gömlek, bir pantolonla girdiği Turban’da bulaşıkhaneden adım attığı sektörde görev yapmadığı birim kalmadı. Başarı basamaklarını adeta tırnaklarıyla kazıyarak birer birer tırmandı. Bugün Sheraton olarak hizmet veren tesisin en tepesine, genel müdürlük koltuğuna yükseldi. Bu, 35’inci yılı. Turizm sektöründe aynı tesiste bu kadar uzun süre çalışan yoktur sanırım. Zaten kendisi de, ‘Türkiye rekoru bende’ diyor. Söylememe gerek var mı bilmiyorum, işine aşık. İşiyle yatıyor, işiyle kalkıyor. En tepede ama karınca misali yerinde duramıyor. Konuklarını memnun edebilmek için ekibiyle birlikte canla başla çalışıyor. ‘Ben genel müdürüm’ demiyor. Makamla, mevkiyle işi yok. Aşmış hepsini! Her birini misafiri olarak gördüğü müşterilerini tam 35 yıldır kapıda karşılıyor, kapıda uğurluyor. Abdullah Aküzüm, “Misafirlerimiz ve çalışma arkadaşlarım benim için çok değerli. Birinin burnu kanasa ölürüm. Eşim bazen akşam eve geldiğimde, ‘Üzerini değiştirme istersen, her an bir telefon gelebilir’ der. Kimin bir sıkıntısı oldu, hemen gider hallederim. Mesaiden sonra bana bir şey söylemeye korkarlar. Çünkü rüyama girer uyuyamam” diyor. Dostluğa büyük önem veriyor. ‘Onlar benim en büyük sermayem, trilyonlara bedel’ diye konuşuyor. Özüyle, yaşadıklarıyla, tarlada çalıştığı, ayağına kıymık battığı günlerle gurur duyuyor. 10’uncu Cumhurbaşkanımız Ahmet Necdet Sezer’in Diyarbakır’da görev yaptığı dönemde verdiği 5 öğüdü de hiç ama hiç aklından çıkarmıyor: “Pişman olup geri dönme, kötüye bile iyilik yap, paran yoksa evde oturmasını bil, iyi giyin kimse sırrını bilmesin, dostun hakkında peşin hükümlü olma, biri araya girip bozmasın.” Hayatında özünden asla ödün vermeyen, ilke gereği bir yakınını yanında çalıştırmayan Aküzüm’ün ‘Sıradışı’ öyküsüyle sizleri baş başa bırakıyorum...

KİMDİR?
Adı: Abdullah Aküzüm
Doğum yeri ve yılı: Diyarbakır, 1960
Eğitimi: Savaştepe Öğretmen Okulu
İşi: Çeşme Sheraton Genel Müdürü

Yazının Devamını Oku