Adnan Kaya

Her günü yeni bir başlangıç

11 Ağustos 2014

HANİ bazı insanlar vardır. Çocukluktan itibaren öne çıkan özellikleri onların gelecekte seçecekleri mesleklere ilişkin size önemli ipuçları verir. MG Sigorta’nın kurucusu Kutan Güneren de böyle bir isim. Sohbetimizde bahsettiği ayrıntıyı bir hayvansever olarak burada başa taşımak durumunda olduğumu hissediyorum. Güneren henüz 11 yaşında bir çocukken Boxer cinsi köpeği Topsi’yi sigortalatarak Türkiye’de bir ilke imza atmış, gazetelere haber olmuş. Sigortacı olmak çocukluk hayali olmasa da kurduğu MG Sigorta’yla bugün özellikle seyahat ve seyahat sağlık sigortaları alanında farkındalık yaratmayı ve toplumsal bilinci artırmayı hedefliyor. Spor onun vazgeçilmezi. Çok güçlü bir damak zevki olduğunu söyleyebilirim. Çay tiryakisi. Kayak yapmayı seviyor. Plak, gözlük ve saate de özel merakı var.

OTOMOBİLArabalarla çok ilgili değilim

* İlk arabam beyaz bir Broadway’di. Şu an yine beyaz Corsa’m var. Otomobille çok ilgili değilim. Önemli olan beni bir yerden bir yere götürmesi. Sakin ve dikkatli bir sürücüyüm, kurallara uyarım. Araba alırken dikkat ettiğim temel unsur güvenli olması. Bununla birlikte işim gereği sürekli telefon görüşmesi yaptığım için teknolojiye uyumlu araçları seviyorum.

BESLENMEGerçek bir çay tiryakisiyim

* Kahvaltı yapmadan çıkmam. Yumurta ve zeytin iki olmazsa olmazım. Bununla birlikte gerçek bir çay tiryakisiyim. Farklı çay çeşitlerini hazırlayıp içmeyi severim. Öğlenleri sebze ve zeytinyağlıları tercih ederim. 15.30’da enerjimi toplamak için bir şeyler atıştırırım. Akşamları et ve sebze ağırlıklı beslenirim. Haftanın 2 günü ise mutlaka balık tüketirim. En sevdiğim yemekler zeytinyağlı fasulye, taskebabı, fener şiş ve nuar.

MEKANSessiz olması ilk sırada gelir

* İzmir’de Sakız Restoran, Balık Pişiricisi Veli Usta, House Cafe, Floryalı ve Çeşme Ferdi Baba en çok gittiğim mekanlar arasında. İstanbul’da Şenol Kolcuoğlu, Suadiye Miller, Nusr-et ve Mia mutlaka uğradığım yerler. Bir mekanda aradığım en temel özellik sessizlik. Bununla birlikte mutfak ve servis kalitesi de önemli.

Yazının Devamını Oku

Bir Alaçatı masalı

10 Ağustos 2014

ATİLLA Sezginer, dönümlerce alan içindeki erik, kayısı, şeftali ve asırlık zeytin ağaçları ile bezenmiş, dalından koparılıp sofranıza getirilen organik domates, biber, salatalık ve diğer sebzelerle hazırlanan kahvaltıların, yemeklerin sunulduğu Alaçatı’daki Zeytinaltı Restoran’ın sahibi. Eşi Yasemin Hanım psikolog, Almanya’da aile-eş terapistiliği ve göçmenlere mesleki danışmanlık yapıyor. Oğulları Cemil Devin dünya tatlısı bir çocuk. Sezginer’in çok renkli, hareketli bir hayatı var. Kışın Frankfurt’ta, yazın Alaçatı’da yaşıyor. Aslında doğma büyüme Alaçatılı. Bu yüzdendir ki turizme yönelmiş, pansiyon, restoran, bar işletmeciliği yapmış. Almanya’da ise organizyon ve catering işlerini devam ettiriyor. Müzik, spor, doğa tutkunu. İngilizce, Almanca, Fransızca, İsveçce ve Arnavutça olmak üzere 5 dil biliyor. Hayattan keyif almayı, dolu dolu yaşamayı seviyor. Kendi mütevazılığını kız kardeşleriyle birlikte işlettiği muhteşem doğası ve lezzetleriyle öne çıkan restoranlarına da yansıtmış. Hamakların, minderlerin üzerinde kendinizi evinizdeymişcesine rahat hissedeceğiniz Zeytinaltı’nda dost gülümsemesiyle bizi karşılayan Atilla Sezginer’in bu renkli ‘Sıradışı’ hayatını mercek altına aldık.

HAYAT FELSEFESİ
Herkesle ve hayatla barışık olmak.

OTOMOBİLHayata saygının da gereği

* İlk arabam sarı renkli askeri Willys marka bir jeepti. Şu anda iş amaçlı kullandığım Opel Astra’m var.
* Herkes gibi benim de bir otomobilde önceliğim dayanıklılık ve konfor.

Yazının Devamını Oku

Gönül insanı

2 Ağustos 2014

BUGÜN sizleri Urla Özbek’e götüreceğim. Köşemin konuğu ise çok özel biri. 73 yaşında olmasına rağmen hala çalışmadan duramayan, kıpır kıpır, ailesine düşkün, dürüstlükten asla ödün vermeyen, kalbi temiz, paylaşımcı, inatçı, içkiyi ve muhabbeti çok seven, çocukla çocuk, büyükle büyük olmayı başarabilen bir gönül insanı. Şartları nedeniyle okuyamamış ancak hayat mektebinden çok ders çıkarmış, neşeli, esprili, her söze şiirle yanıt veren babacan bir adam. Öyle ki, tatlı sohbetini duyan siyasetçisinden iş insanına, sporcusundan sanatçısına yüzlerce ünlü sima masalarına davet edip saatlerce bırakmamışlar. Hatta Müjde Ar o kadar hayran olmuş ki, “Seni İstanbul’a davet edip orada güzel bir gece yaşatacağım” demiş ama ne yazık ki sözünde durmamış. (Kimbilir, belki bu yazıyı okur da hatırlar ve sözünü tutar!) Yıllar önce, sonradan dönemin genel kurmay başkanı ve 4 kuvvet komutanı olduğunu öğrendiği 5 kişinin duydukları memnuniyet nedeniyle, “Dile bizden ne dilersen” sözüne, “Bırakın çalışayım, başka bir şey istemem” diyecek kadar alçak gönüllü. Hırslarından arınmış. Kanaatkar. Alının terinin dışında bir şey istemeyen, kimseye minnet etmeyen biri. 73 yaşında deniz kabuklarından 200 parçalık sergi açacak kadar yaratıcı ve sanatkar. Hayatta yaşadığı ve yaptığı hiçbir şeyden pişmanlığı yok. “Çoğunun doğru olduğuna inanıyorum. Çünkü şu anda dünyanın en mutlu ve huzurlu insanıyım” diyecek kadar da kendinden emin. O, Akın Kuşcan. Özbek’in Akın Amcası. Yaklaşık yarım asır önce derme çatma bir barakada başladığı lezzet yolculuğunda bugün Avrupa standartlarında hizmet veren Akın’ın Yeri’nin kurucusu. Her dem taze deniz ürünleri ve birbirinden leziz mezeleriyle artık bir marka haline gelmiş olmasının sırrını daha ilk adımınızı attığınızda hissediyorsunuz. Buram buram aile sıcaklığı, birliği, sevgi paylaşımı sizi sarıp sarmalıyor. Sanki lokantaya değil de bir eve gelmiş duygusuna kapılıyorsunuz. Zira bir müşteri olarak değil, konuk gibi karşılanıyorsunuz. Ailenin kadınları mutfakta kendilerine pişirir gibi yemek yaparken, erkekler de arı hızı, karınca titizliğiyle sunumunu üstleniyor. Sevgi ve paylaşımın sonucu ortaya çıkan lezzetler “Sanki anne eli değmiş” dedirtiyor. Akın’ın Yeri, sevgi ve saygı temeli üzerine inşa edilmiş tam bir ataerkil işletme. Yarım asırlık lezzet durağının kökü bu işin mimarı Akın Kuşcan, dalları da güçlerini ondan alan ve beslenen çocukları. Akın Amca’nın anılarla dolu hoş hayat öyküsüyle sizleri baş başa bırakıyorum.

KİMDİR?
Adı: Akın Kuşcan
Doğum yeri ve yılı: Özbek Urla-İzmir, 1941
Eğitimi: İlkokul
İşi: Akın’ın Yeri Balık Restoran’ın kurucusu

Yazının Devamını Oku

Gümüşpala'yı Gümüşyalı yapmaya talip

30 Temmuz 2014

AİLESİYLE birlikte yeni bir hayat kurmak için 16 yaşında Almanya’ya giden Seydi Eker, Bosh gibi önemli kuruluşlarda işçi olarak çalıştıktan sonra kendi işini kurmaya karar veren güçlü, cesur ve atılımcı bir kişilik. Almanya’da çok önemli işlere imza atmış. Kendi yazlım ve telekominikasyon firmalarını kurarak işçi olmak üzere gittiği yerde patron olmuş, yüzlerce kişiye iş imkanı sağlamış. İnşaat sektöründe yeni yatırımlara imza atan bir iş insanı olarak da 4 yıl önce İzmir’e yerleşip Sedi Yapı’yı kurmuş. Şimdi ise en büyük ideali yıllarca eşsiz konumu gözardı edilen Gümüşpala’yı Gümüşyalı’ya dönüştürmek. Birinci proje tamamlanmış, ikinci proje Atrium da kısa sürede hayata geçirilecek. Muhteşem Körfez manzarasına, yaşam alanlarına ve modern mimariye sahip projeleriyle yepyeni bir cazibe merkezi yaratan Eker, böylece İzmir’in kentsel dönüşümüne de katkı sağlamayı hedefliyor. Almanya’da işçilikle başlayan serüvenini aşığı olduğu İzmir’de güzel işlerle sürdüren Seydi Eker’in hayatındaki ‘Sıradışı’ izleri takip ettik.

MODA

Eşimin zevkine güvenirim

Hafta içi daima takım elbise, hafta sonu da spor giyinirim. Takımda koyu renk, gömlekte açık mavi ve beyaz tercihimdir. Eşimle birlikte alışveriş yapmaktan hoşlanırım, onun zevkine güvenirim. Saat tutkum var, değişik marka saatler takmayı seviyorum.


TATİL

Yazının Devamını Oku

İki tek arası sohbet

29 Temmuz 2014

Kimi insanlar vardır, isimleri yerine yaptıkları başarılı işleri öne çıkararak tanınırlar. İşte, Berti Palambo da bunlardan biri. Son yılların belki de en yaratıcı ve keyifli mekanlarından birinin, tek atımlık içkilerin, yani ‘shot’ların yeri olan Tektekçi’nin yaratıcısı. Maden mühendisi olmasına rağmen çok uzun yıllardır eğlence-organizasyon sektörünün içinde. Lise son sınıfta yılbaşı partisi için bilet satarak girdiği bu alanda ses getiren birçok önemli etkinliğe imza attı. 2002’de Unigroup’u, 2010’da Unigroup’un da bir departmanını oluşturduğu Ajan İstanbul’u kurdu. 2011’de ise ortağıyla Tektekçi’yi hayata geçirdi. (İstanbul’da ilk olarak Beyoğlu’nda açıldı. Sonra Bebek, ardından Ankara, Alaçatı, Beyoğlu’nda farklı iki bar, Alsancak derken, bu sezon açılan Port Alaçatı, Flyyinn ve Ramo Beach’le birlikte toplam 10 farklı lokasyonda hizmet vermeye başladı. İstanbul’da doğmasına rağmen İzmirli olmaya doğru adım adım ilerleyen bir marka.) Organizasyonun ne olduğunu çok iyi biliyor. O yüzdendir ki, onu tanıyanlar, ‘Daha iyi eğlence arıyorsanız Berti’ye gidin. Çünkü zehir gibi fikirleriyle eğlencenin anahtarı onda’ diyor. Yeniyi denemekten hiç ama hiç korkmuyor. İnatçı değil ama kararlı. Çalışanları ve müdavimleriyle adeta bir aile kurmuş. Eğlenmeden çalışamıyor. İnsanlara değer veriyor ve onları oldukları gibi kabul ediyor. Eğlence hayatına yeni ve yankı uyandıran bir konsept sunmasına rağmen, “Hayattaki en büyük başarım Bozcaada’da gördüğüm anda çarpıldığım ve peşini bırakmadığım eşimle evlenmek oldu” diyen Berti Palambo’yla bu kez işini değil, çok bilinmeyen iş dışı yaşamını konuştuk!

HAYAT FELSEFESİ
Eğlenerek çalışmak, adil olmak ve insanlara değer verip onları oldukları gibi kabul etmek.

OTOMOBİL
Sinirlenmem, korna çalmam

* İlk arabam, ailemin desteği, biraz da kendi biriktirdiğim paralarla lise son sınıftayken aldığım 2000 model su mavisi bir Fiat Brava’ydı.

Yazının Devamını Oku

Dededen toruna

27 Temmuz 2014

ÇEŞME Çarşısı’nda 1945’ten beri hizmet veren Rumeli Pastanesi, ‘sakızlı dondurma’nın doğduğu yer olarak biliniyor. Mübadeleyle göç eden Selanikli Osman Mersin’in, Çeşme’de tanışıp evlendiği eşi Şadiye Hanım’ın çeyiz olarak getirdiği masa ve birkaç sandalyeyle açtığı o tatlı ve dondurma dükkanı günümüzde bir yandan dededen toruna geleneksel damak lezzetini yaşatırken, bir yandan da genç kuşağın yenilikçi fikirleriyle büyümeye devam ediyor. Çarşıdaki tek katlı taş binaya bu yıl Ilıca, Alaçatı ve Dalyan Yolu’nda üç şube daha ekleyen Rumeli Pastanesi’nin işletmecisi Hüseyin Mersin, uzun süre babasıyla birlikte yürüttüğü işi şimdilerde biri İngilizce işletme, diğeri gıda eğitimi alan ama mesleklerinin yerine dedelerinin izinden gitmeyi tercih eden oğullarıyla sürdürüyor.
Hüseyin Bey, 56 yaşında, ama kıpır kıpır. Çıraklık yıllarından kalma alışkanlıkla hala her sabah 06.00’da kalkıyor, gece 01.00’e kadar çalışıyor. 4 saat uyku ona yetiyor da artıyor. Bütün gün ayakta. Kah imalathanede, kah şubelerde. Enerjisine yetişmek neredeyse imkansız. Bir dakika olsun oturmuyor. Zorunlu kalmadıkça arabaya binmiyor, yürüyor. İşine aşık. Sır gibi sakladığı babadan kalma formüle sevgisini katarak yaptığı ürünlerle insanlara eşsiz lezzetler sunmanın mutluluğu yüzünden okunuyor. Üretimden sunuma kadar tüm emek sürecinde aile geleneğini sürdüren Mersin, Çeşme’nin simgesi haline gelen, uzun kuyruklara neden olan bu tadı ilçe dışına taşıyıp Türkiye’de sakızlı dondurma ve tatlılarda bilinen bir marka yaratmayı hedefliyor.
1945-2005 yılları arasında dondurmayı servis ettikleri el yapımı kaşığa gözü gibi bakan ve çerçeveletip dükkana asan Hüseyin Mersin, “Ressam Kamil imzalı 69 senelik ilk tabelamızı da çürüme ve tahtakurusuna önlem olarak içine iğneyle koruyucular enjekte ettirdim” diyor. Renkli kişiliğiyle de gönüllerde taht kuran Mersin’in ‘Sıradışı’ öyküsü bakalım sizi nasıl etkileyecek!

KİMDİR?
Adı: Hüseyin Mersin
Doğum yeri ve yılı: Çeşme İzmir, 1958

Yazının Devamını Oku

O bir ‘Cevher’

26 Temmuz 2014

İZMİRLİ dünyaca ünlü Cevher Grubu’nun yönetim kurulu başkanı Özyavuz, yoğun iş temposuna rağmen hobilerine de zaman ayırmayı ihmal etmiyor. Kendisi mütevazı davranıp ‘Daha değil’ dese de ‘Gurme’ olarak tanınıyor. Mutfak hakkında neredeyse her detaya hakim. 35 yıllık lezzet ustası. Mutfak Dostları Derneği, Rotisörler Zinciri Derneği, Chaîne des Rôtisseurs İzmir üyesi de olan Özyavuz’un hayalinde bir gün hobi amaçlı bir restoran açarak farklı tatları İzmirlilere sunmak, yıllar itibariyle oluşan zengin arşivini bir kitaba dönüştürerek yeme içme dostlarıyla paylaşmak da var. Fast food yerine yöresel mutfakların bayraktarlığını yapan Haluk Özyavuz şimdilerde gastronomi yolculuğunu ‘Gevrek&Ginger’ adlı internet sitesinde paylaşıyor. Aynı zamanda tam bir müzik aşığı. Gençliğinde başlayan bu sevgi onu zamanla müzik yapmaya, DJ’liğe bile taşımış. Günümüzde 3 bin long play ve 10 binin üzerinde CD’den oluşan arşivi var. 80’li yılların başından beri amatör olarak uğraştığı bu alanda hala yeni şeyler keşfedip müzik yapmayı sürdürüyor. Günde en az 1 saatini bu tutkusuna ayırıyor. Hatta bunu önümüzdeki yıl bir hayır derneği yararına çıkaracağı CD ile taçlandırmayı arzuluyor. Özyavuz bunların yanı sıra çeşitli dergilere viski, şarap, puro, tekne ve otomobiller üzerine yazılar yazıyor. Pirelli takvimleri, restoran menüleri, puro yüzüğü, tespih, dolmakalem, dünyadan çeşitli otellerin kapı kartları, şampanyaların mantarındaki metal kapaklar gibi ufak şeyler biriktiriyor. Ayrıca, dizaynını bizzat yaptığı puroseverlere özel kül tablaları var. “Geçmişi olmayan, geleceğini planlamayan ve de gülümsemeyi bilmeyen dolu bir hayat yaşayamaz” diyor. Haluk Özyavuz, renkli dünyasının kapılarını ‘Sıradışı’na açtı...

HAYAT FELSEFESİ
Geçmişi olmayan, geleceğini planlamayan ve de gülümsemeyi bilmeyen dolu bir hayat yaşayamaz.

OTOMOBİL
Taciz etmeyen bir sürücüyüm

* İlk arabam 1969 model, koyu yeşil bir Volkswagen kaplumbağaydı. Şimdi, otomotiv yan sanayi sektöründe olduğum için müşterilerimin birçok farklı modelini kullanmaktayım. Özel hayatımda spor arabalarımı kendim kullanırım. Ancak iş hayatı için makam şoförüm var. Bir otomobilde benim için en önemli unsur güvenlik ve yüksek performans. Trafikte taciz etmeyen bir sürücüyüm. Özellikle otoyollarda sağ şerit boş olmasına rağmen, ısrarla ortadan giden ve trafiği tehlikeye sokan sürücülerden nefret ederim.

Yazının Devamını Oku

HIZLI VE GÜZEL

23 Temmuz 2014

AHMET Atabey, 2001’de İzmir’deki küçük bir sanayi dükkanında 5 kişiyle başladığı cam mozaik üretiminde 13 yılda Avrupa’nın 1, dünyanın 5 numarasına yükselerek gerçekten ‘Sıradışı’ bir yolculuk gerçekleştirdi. Ona göre bu baş döndürücü çıkışın ardındaki tek gerçek, bir işi ‘hızlı ve güzel’ yapabilme yeteneği. “Eskiden büyük balığın küçük balığı yediği bir ekonomik düzen vardı. Oysa şimdi avantaj ve güç hızlı balıkta” diyen Atabey’in sahibi olduğu MCM Mozaik, 350 çalışanı, yurt geneline yayılan 600 bayisi ve 25 ülkeye ulaşan ihracatıyla güzel İzmir’in yüz akı sanayi kuruluşlarından biri haline geldi. Seramik dekor üretiminde de aynı ‘hızlı’ ve ‘güzel’ çıkışı gerçekleştirmek için kolları sıvayan genç işadamıyla ‘Sıradışı’ bir röportaj yapıp ortaya ‘Sıradışı’ bir öykü çıkardık...

HAYAT FELSEFESİ
İyi insan olmak kolaydır, asıl zor olan adil olmaktır.

OTOMOBİLKonfor ve güç ararım

* İlk arabam 1980 model Tofaş Şahin’di. Şimdi Range Rover Vogue ve Maserati kullanıyorum. Bir otomobilden beklentim konfor ve güç. Trafikte hızlı ama dikkatliyim.

BESLENMESeyircilikten öte değil

* Kahvaltımı hiç aksatmam. En az 2-3 çeşit peynir ve zeytin mutlaka olsun isterim. Öğlenleri işyerimde yerim. Fazla yağlı yemek varsa ustamız bana özel ızgara yapar. Akşamları, öğle menüsüne göre değişiyor. Eğer öğlen et tükettiysem akşam sebze yeyip dengelerim. Ara öğün olarak kraker, süt, ayran ve fındık alırım. Bamya hariç yemek ayırmam. Neden bilmiyorum ama bamyayla aram hiçbir zaman iyi olmadı. Mutfakla aram iyi bir seyirci ve yiyici olmaktan öte değil. Her Türk erkeği gibi ızgara-mangal yaparım tabi, bir de menemenim meşhurdur, hepsi bu kadar.

Yazının Devamını Oku