Adnan Kaya

Acısıyla tatlısıyla

9 Ağustos 2015

HAYATIN içinde sevinç ve mutluluk da var; hüzün ve keder de... Taner Acı, genç yaşına rağmen her ikisini de yaşamış biri. Temmuz 2000’de Melek Hanım’la evliliğinin ardından yıllarca evlat hasreti çeken, Aralık 2013’te dünyaya gelen ve ‘Aydın Ata’ ismini verdikleri çocuklarıyla mutluluğu yaşayan, emsalsiz ve saygı değer bir iş insanı. Gönlünde insan sevgisi, günlük yaşamında yüzünden hiç eksik olmayan tebessümü ile dost canlısı bir beyefendi. Bu haftaki konuğum Egebella Kuaför & Kozmetik Ürünleri’nin kurucu ortaklarından Taner Acı... Üniversitede inşaat okumasına rağmen, henüz 21 yaşındayken kardeşi Türker Acı’yla birlikte kuaför malzemeleri ticareti yapmaya başlamış. Şimdi sektörde 25’inci yılını kutluyor. Ailesine çok düşkün. Koyu bir Fenerbahçeli ve aynı zamanda eski amatör sporcu. Okul yıllarında basketbol ve futbol oynamış, şampiyonluklar yaşamış. İşinin gereği dışında nezaketi, saygınlığı, karşısındaki insana verdiği değer ve çalışkanlığı onu topluma örnek bir birey yapıyor. “Çevrem tarafından iyi bir insan olarak anılmak isterim ve buna göre yaşarım” diye özetlediği hayat felsefesiyle de fark yaratıyor.

HAYAT FELSEFESİ

Hayatımda en önem verdiğim şeyler başta ailem, sağlığım ve işim. Bunun dışında çevrem tarafından iyi bir insan olarak anılmak isterim ve buna göre yaşarım.

OTOMOBİL

Sürat yapmam ama seriyim

* İlk arabam 1994 model bir Ford Taunus’tu. 1998’de almıştım. Yıllarca çok severek kullandım. Şimdi 2014 model bir Volvo XC60 var. Otomobilimi kendim kullanırım, büyük de keyif alırım. Trafikte olmayı seviyorum. Bir araçtan öncelikli beklentim güvenlik ve konfor. Trafikte hız yapmam ama seri bir sürücüyüm. Kurallara uymaya özen gösteririm. Özellikle emniyet kemerimi mutlaka takarım.

Yazının Devamını Oku

Bir turizm duayeni

2 Ağustos 2015

ÜNİVERSİTEDE iktisat okudu, mezun olduğunda bir bankada iş buldu. Ancak masa başında oturmayı sevmediği için bu macerası çok kısa sürdü. Kurulurken geçtiği Turizm Bakanlığı’nda görev yaptığı 30 yıl içinde tam 29 bakanla çalıştı. Türk turizminin bugünlere gelmesinin yolunu açan planlamalarda görev aldı. Antalya’ya ‘Turizmin başkenti’ ünvanını kazandıran 100’den fazla otelin tahsisine imza attı. 1989’da, “İstanbul, 25 tane 5 yıldızlı otele sahip olmadan turizmde dünya markası olamaz” dediğinde herkes gülmüştü. Bugün 56 tane 5 yıldızlı oteli olan İstanbul, 52 tane de 5 yıldızlı otel inşaatıyla onun bile hayallerinin üzerine çıktı. O, bir turizm duayeni. Güman Kızıltan... “Hayal etmeden turizm yapamazsınız. Benim ölçeklerime göre İzmir’de 10 tane 5 yıldızlı otel daha olmadan bu tekerlek kolay kolay dönmez” diyor. 1935 doğumlu olmasına karşın hala simsiyah olan orijinal saçları, bitmek tükenmek bilmeyen enerjisi, çalışkanlığı, sevecenliği, beyefendiliği, mütevazılığı, alçak gönüllülüğü, içtenliği, sıcaklığı, açık sözlülüğü ile dikkat çeken Kızıltan aynı zamanda örneği günümüzde pek bulunmayan, her daim görüşlerine başvurulan bir bilge kişi. Yılların deneyimini şimdilerde başkanı olduğu İzmir Büyükşehir Belediyesi Kent Konseyi aracılığıyla paylaşmayı sürdüren Güman Kızıltan’la keyifli bir sohbete ne dersiniz?

HAYAT FELSEFESİ

Başarısızlıkların olmaması. Hedefe kilitlenip sonuç alınması. Bilinmeyen konularda beyanda bulunulmaması. Millet, devlet ve aile menfaatlerinin öncelikli tutulması. İnsanlarla dostluk. Mutluluklarda paylaşım.

OTOMOBİL

Önce emniyet, sağlamlık

* İlk arabam 1964 model beyaz bir Volkswagen’di. Şimdi 2013 model beyaz Mercedes 180’im var. Bir otomobilde ilk önce emniyet ve sağlamlık ararım. Tabii güvenilir marka, görünüş, zarafet ve renk de önemli. “Trafikte oldukça dikkatli bir sürücüyüm” diyebilirim. Eğer yol müsaitse hızı severim.

BESLENME

Yazının Devamını Oku

Sanata farklı pencere açıyor

26 Temmuz 2015

“BİLDİĞİN değil, sevdiğin işi yap” derler. Bugün sizlere bu sözün hakkını vermiş bir ismi tanıştıracağım. Adı, Güniz Can. İzmir’in duayen sanayicilerinden Melih Gürsoy’un kızı. İyi bir eğitim aldıktan sonra aile şirketlerinde dış ticaret yöneticisi olarak yıllarca çalışmış. En büyük hobisi sanatla da bağlarını hiç koparmamış. Ailede de sanata karşı bir ilgi olduğundan sanat faaliyetlerini hep yakından takip etmiş. Ama en büyük hayali kültür ve sanatla ilgili bir iş yapmakmış. Onu da Alsancak Limanı’nın karşısında ‘Kedi Kültür Sanat’ ismini verdiği merkezle hayata geçirmiş. Şimdi sevdiği işi yapmanın mutluluğunu yaşıyor. Dünyaca ünlü yerli ve yabancı sanatçılar burada eserlerini sergiliyor, İzmir sanat hayatına farklı bir pencere açıyor. Uzakdoğu mutfağını seviyor. Yüzmekten çok hoşlanıyor. 1 haftadan uzun tatillerden sıkılıyor. Güniz Can, şimdilerde Kedi Sanat’ı kültür yönetimi mastırı yapan kızı Deniz’le birlikte yönetiyor.

OTOMOBİL

Hız yapmam, yavaş da kullanmam

* İlk arabam ikinci el beyaz renkli 1975 model bir WW Passat’tı. Şimdi yine WW ama bu sefer 2008 model bir Jetta ve rengi füme. Bir otomobilden beklentim içinde kendimi emniyette hissetmek. Bu nedenle Alman arabalarını seviyorum. Sağlam ve güçlüler... Trafikte dikkatliyimdir, hız yapmam ama yavaş kullanmayı da sevmem.

BESLENME

Yazının Devamını Oku

Dev filosuyla ‘Cirit’ atıyor

19 Temmuz 2015

TİCARET ve liderlik ruhunda var. Konuştukça anlıyorsunuz ki, sonsuza kadar da olacak! İş hayatına daha çocuk yaşta babasının yanında satış pazarlamayla başladı. Sürücülük, idari işler, muhasebe derken, kendini müdür koltuğunda buldu. Babasının işten çekilmesiyle de şirket kurucusu ve sahibi konumuna geldi. Çekirdekten yetişme kısacası... Şimdi turizm taşımacılığı ve gayrimenkul işi yapıyor. Aynı zamanda sektöründe birçok yeniliğin öncüsü. İşine aşık, ama bir o kadar da yaşamaktan keyif almayı biliyor. Otomobil kullanmaktan, iyi giyinmekten, ailesiyle zaman geçirmekten, seyahat etmekten ve kayak yapmaktan hoşlanıyor. “Ben hayat üniversitesini bitirdim. Hem de doktora yapıp kitabını yazarcasına yaşayarak okudum. Hala da okuyorum” diyen Cirit Turizm Otomotiv Taşımacılık İnşaat Yönetim Kurulu Başkanı İsmail Cirit, iş dışı yaşamının bilinmeyenlerini Sıradışı’na anlattı.

HAYAT FELSEFESİ

* Doğru ve dürüstlük ilkesiyle topluma faydalı olmak, neşe dolu bakmak.

OTOMOBİL

Bence kişinin aynası

* İlk arabam 1994 model beyaz bir Tofaş Doğan SLK idi. Şimdi 2011 model fuji renginde Maserati Granturismo S 4.7 Bianco’m var. Bence bir otomobil kişinin aynasıdır. O kişiyi yansıtır. Bu nedenle benim arabam spor, hızlı ve asil olmalıdır. Trafikte iyi bir sürücüyüm. Otoban dışında asla hız yapmam.

Yazının Devamını Oku

Sporculara fısıldayan kadın

12 Temmuz 2015

Seren Akıncı Özdurulmuş

ÇOCUKLUK hayallerinin peşinden koşup ülkemizin ilk klinik spor psikoloğu unvanına sahip oldu. İzmir’de yaşayıp Hacettepe’de doktorasını tamamlayabilecek kadar mesleğine ve gelişimine düşkün. Bugüne kadar yüzme, satranç ve genç milli futbol takımlarında görev yaptı. Bucaspor ve Altınordu Futbol Akademisi’nde spor psikoloğu olarak yıllarca çalıştı. Şimdi ise bir yandan Gediz Üniversitesi’nde ders veriyor, diğer yandan Türkiye Olimpiyatlara Hazırlık Merkezi bünyesinde İzmir’de 74 sporcuya danışmanlık yapıyor. Bu kadar mı? Tabi ki ‘Hayır’. Kendi ofisinde bireysel ve takım danışmanlığı yapıyor, geçen ekimden bu yana ise ‘Çocukus’ isimli hareket odaklı oyun merkezinin kurucu ortağı olarak çocukların hareket eksikliğinden kaynaklı odaklanma ve dikkat eksikliği sorunlarına çözüm üretiyor. Herkes onu “Sporculara fısıldayan kadın” olarak tanıyordu, artık çocuklara da fısıldıyor. Erkek egemen futbol ve spor sektöründe bu denli üst düzey görevlerde bulunun Seren Akıncı Özdurulmuş’u sizlere takdim ediyorum...

HAYAT FELSEFESİ

Hayallerimi hedeflere dönüştürür, pes etmeden çalışmaya devam ederim. “Neden olmasın?”, “Nasıl olmaz?”, “Mutlaka bir yolu vardır” cümleleri sürekli aklımdan geçer.

OTOMOBİL

O benim ‘Serçedes’imdi

* Üniversiteden mezun olur olmaz kendime bir ‘Serçe’ almıştım. Küçük, sevimli, renkli bir araba... O benim ‘Serçedes’imdi... Şimdi spor bir Renault’a biniyorum. Seri ve küçük otomobillerin kent trafiğinde çok daha kullanışlı olduğunu düşünüyorum. Ama gönlümdeki aslan Vosvos. O araba bana başka bir hayata aitmiş gibi geliyor hep. Şöyle üstü açık, sağlam bir Vosvos bulduğum anda hiç düşünmeden satın alacağım. Bir araçtan beklentim tek kelimeyle güvenlik. Trafikte saygısızlığa asla tahammülü olmayan biriyim. Aslında trafikte ben, ben değilim!

Yazının Devamını Oku

Hayallerini hep yüksek tuttu

10 Mayıs 2015

İZMİR’de sıradışı sportif deneyim yaşamak isteyenlerin son dönemdeki yeni adresi Carrera Fitness&SPA’nın başarısının arkasında, grubu kentte yatırım yapmaya ikna eden deneyimli bir turizmci ve halen bu önemli şirketin CEO’su Hüseyin Valentino Erikçi’nin büyük payı var. Öğrenciyken adım attığı sektörde 18 yaşında Türkiye’nin en genç ön büro müdürü unvanını kazanan ve 30 yıldır görev yapan Erikçi’yi yakından tanıyıp, İzmirle ilgili hedef ve hayalleri ile mutfaktaki yeteneklerini öğrenince sohbetimiz daha da keyiflendi. Gelin; Hüseyin Valentino Erikçi’yi, ‘Yaşa ve yaşat’ diye özetlediği yaşam felsefesi, bitmeyen enerjisi ve ayrılmaz parçası olan sporla bütünleşen kişiliğiyle biraz daha yakından tanıyalım.

KİMDİR?Adı ve soyadı: Hüseyin Valentino Erikçi
Doğum yeri ve yılı: Mersin, 1971
Eğitimi: Turizm ve otelcilik
İşi: Carrera Fitness&SPA CEO’su
Medeni durumu: Ayfer Erikçi’yle evli, ‘Yağmur’ adında (7) kız çocuk babası

HAYAT FELSEFESİ

Yazının Devamını Oku

TRT’den sanayiciliğe

29 Mart 2015

ELEKTRAL A.Ş. Yönetim Kurulu Başkanı Sayıl Dinçsoy, küçük hacimli ama ses getiren hepsi birbirinden ilginç icatlarıyla ünlü. Türkiye onu ‘alkolmetre’ cihazıyla tanıdı. Bu sayede vatandaşlar ‘Hoh’ yapmaktan, polisler de ‘ağız koklamaktan’ kurtuldu. Bir sonraki çıkışını dünyayı kasıp kavuran SARS salgınında yaptı. Havayı virüsten arındıran ‘Bio Tron’ adlı cihazıyla Çinlilerin bile dikkatini çekti. Asıl bombasını ise silah dedektörleri ve ‘O çalışsın siz kazanın’ sloganıyla ürettiği otomat makineleriyle patlattı. Sayıl Dinçsoy, fizik ve elektronik yüksek mühendisi. Başarılı, saygın, çok yönlü, üretken, sosyal, aynı zamanda tonton bir işadamı. Ama öncesinde 7 yıllık TRT geçmişi var. Üniversitede okurken bir akşam eleman alımı anonsu üzerine genel kültürünü sınamak için girdiği sınavda 6 bin kişi arasında ilk 500’e girerek kapısından adım attığı kurumda şef prodüktörlüğe kadar yükselmiş, Kültürpark’taki TRT İzmir’in kuruluşunda görev almış, açış konuşmasını da yapmış. Ama sonrasında mühendislik ağır basmış ve sanayicilikle tarar kılmış. Şimdilerde biri üretim ve satın almaya, diğeri Ar-Ge ve satışa bakan iki oğluyla üretmeye, yeni icatlar çıkarmaya, kent, bölge ve ülke ekonomisine katkı koymaya devam ediyor. ‘Kurduğunuz, yarattığınız işlerinizi emanet edecek nesilleri yetiştiremezseniz hiçbir şeyin kıymeti yok. Bu önemli hesabı torunlarınız için bile yapmalısınız’ diyor. Aynı zamanda fahri trafik müfettişi. TV’deki mutfak programlarını kaçırmıyor. Tarhana çorbası ve turşularıyla iddialı. Usta gemici ve telsizci ehliyeti var. Fenerbahçe üyesi. Safkan Doberman üreticisi.

HAYAT FELSEFESİ
Hayat mükemmel, uğruna çalışmayı amaçladığınızda sonuç da alabiliyorsanız çok daha güzel.

OTOMOBİL
Fahri trafik müfettişiyim

* İlk arabam yurt dışında burslu okurken biriktirdiğim paramla aldığım fantastik bir Anadol’du. Ona yapmadığım otomasyon kalmamıştı. Ankara’da herkes ona hayretle bakardı. 1977’den bu yana Mercedes ve ona ek olarak bir küçük şehir içi arabası kullanıyorum. Çok gerekmedikçe şoför tercih etmem. Bir otomobilde güven, konfor ve teknoloji ararım. Fahri trafik müfettişiyim. Yaşım itibariyle temkinli bir sürücüyüm.

BESLENME

Yazının Devamını Oku

Bodrum’da bir Çalıkuşu

23 Mart 2015

‘HER insanın bir öyküsü vardır, ama her insanın bir şiiri yoktur’ der Özdemir Asaf... Ama Süheyla Kiraz’ın hem ‘Sıradışı’ bir öyküsü, hem de ‘Nazım’ın kaleminden çıkma bir şiiri var. Aslen Denizlili. Rüzgar onu Bodrum’a 1998’de atmış, öğretmen olarak. ‘Çalıkuşu’ misali, müdür olarak atandığı Çiftlik Köyü İlkokulu’nu kendi çabalarıyla bulduğu sponsorlardan aldığı destek ve sivil toplum örgütlerini harekete geçirerek bambaşka bir çehreye kavuşturmuş. Kısacası, bir öğretmen mucizesine imza atmış. Yetinmemiş, köyün kadınlarına iş imkanı sağlamak için AB projelerine dalmış. Kurslar açmış. Gençlerin İngilizce öğrenmesine önayak olmuş. Bu başarı ona Mahinur-Cemal Uslu İlköğretim Okulu Kurucu Müdürlüğü görevini getirmiş. 5 yılın sonunda emekliye ayrılmış. ‘Yoğun çalışmaya alışan biri emekli olunca hayat amacı kalmıyor’ düşüncesinden hareketle ‘Eğitime devam’ diyerek Özel Kiraz Etüt ve Eğitim Merkezi’ni açmış. Şimdilerde, eylülde hizmete sunacağı Özel Kiraz Anaokulu’nun hazırlıklarını yapıyor. Zira; 50’li yaşları ona, bireyselden toplumsala, insanlara değil, olaylara bakmayı ve hayatının anlamını bulması gerektiğini öğretmiş. Hayatın anlamını da ardına baktığında iyi bir şeyler bırakabilmek, yaşamını anlamlı kılacak bir misyon üstlenerek bu yolda ilerlemek, bir kıvılcım yakalamak ve kendisiyle uyumlu bir amaç edinmek olarak belirlemiş. Nazım Hikmet gibi, ‘Öylesine ciddiye alacaksın ki yaşamayı / Yetmişinde bile mesela, zeytin dikeceksin / Hem de öyle çocuklara falan kalır diye değil / Ölmekten korktuğun halde ölüme inanmadığın için/ Yaşamak yanı ağır bastığından’ diyor. ‘Anladım ki ait olmak demek, yaşamak demekmiş’ diye de ekliyor. ‘Şükür’e inanıyor. Şükretmenin mutluluğun ve başarının temel anahtarı olduğunu düşünüyor. İnanılmaz güler yüzlü, sosyal. Adı gibi hoş, dinamik, detaycı. İnsanın içini ısıtıyor. Atom karıncadan farksız. Kıpır kıpır. Yorulmak nedir bilmiyor. Son derece pozitif ve enerjik. Kendisini eğitime adamış. Varsa yoksa çocuklar için didinip duran Bodrum’un Çalıkuşu, mütevazı yaşamının kapılarını Sıradışı’na açtı.

HAYAT FELSEFESİ
Yaşadığımız her anı güzel kılmak, sonraki nesillere öğretiler bırakmak, komşularımız, akrabalarımız, çocuklarımız, eşimiz ve sevdiklerimizle anılar biriktirmek, farkındalığı yüksek, iyi-ahlaklı, vatanına sevgiyle bağlı çocuklar yetiştirmek. Bütün yıldızlarımın yörüngesini kalbime bağladım. Kalbim attığı sürece sevgimi dağıtmaya devam edeceğim.

OTOMOBİL
‘Kızım’ diye seviyorum

* Bodrum’a ilk geldiğim yıl arabam yoktu. Bitez Belediye Başkanı Remzi Güngör’ün çocuklarına derse gidiyordum, 18.00’de bitiyordu. O zamanlar Bitez’den Bodrum’a son minibüs ise saat 17.00’deydi. Remzi Bey’in eşi Suzi, ‘Süheyla Hanım size bir araba alalım, ders vererek borcunuzu ödersiniz’ dedi. 2 bin liraya bir Lada aldık. Direksiyonu o kadar sertti ki, bir süre sonra pazularım bile kuvvetlenmişti! O araba benim için çok özeldi. Şimdi bile Suzi’yle konuşup gülüşürüz. Şu anda 2008 model kırmızı bir Peugeut 107’im var. Daha 48 bin kilometrede. Onu ‘Kızım’ diye seviyorum. Çok ekonomik. Tam bir Bodrum arabası. Ufacık, samimi, sıcacık.

BESLENME

Yazının Devamını Oku