Kanayan yara

EKONOMİK ve sosyal gelişmişlik ile üretimin pazar için yapılması arasında çok sıkı bir ilişki vardır. Gelişme ancak üretimin pazara yönelik olarak yapılmasıyla sağlanır.

Toplumlarda pazar için üretimi artırdıkça, nüfusun üretimde istihdamı da doğal olarak pazar için yapılan üretime kayar. Üretim arttıkça, istihdamın da artması beklenir.

Son yıllarda Türkiye’de genel bir istihdam sorunu yaşandığı biliniyor. Üretimde verimlilik arttıkça, işgücü piyasasındaki katılıkların da etkisiyle, istihdam artışı çok sınırlı kaldı. Kadın istihdamı ise toplamda azaldı. Özellikle kırsal kesimde, çalışabilir kadın nüfusu artmaya devam ederken, kadınlar üretimden giderek daha fazla dışlandılar.

İŞGÜCÜNE KATILIM

Türkiye’de istihdam verilerini uzun dönemli takip etmek çok zor. İstatistiklerde sınıflamalar değişiyor. Nüfus sayım metodolojisi değiştiğinden, toplam nüfus ve dolayısıyla çalışabilir nüfus istatistikleri değişiyor. Geriye doğru düzeltmeler de kamuoyu ile ayrıntılı paylaşılmadığından, veriler geriye götürülmediğinden, örneğin son yedi yılda yaşanan eğilimleri resmi istatistiklerden tutarlı bir biçimde takip etmek olanaksız oluyor.

Çeşitli varsayımlar altında yeni nüfus büyüklüklerini veri alarak 2007 yılı öncesi istihdam verileri yeniden oluşturulduğunda, doğal olarak belli bir hata yapılmış olsa da, ilginç eğilimleri gözlemek mümkün oluyor.

Kadın nüfusun işgücüne katılma oranı Türkiye’de çok düşük. Çalışabilir kadın nüfusun yaklaşık yüzde 25’inin işgücüne katıldığı, yani istihdam edildiği ya da iş aradığı hesaplanıyor. Bu oran kentlerde yüzde 20’ye kadar düşerken, kırsal alanlarda yüzde 33 kadar. Kırsal alanlarda kadının işgücüne katılımı daha fazla görülüyor.

Bu veri kırsal alanlardaki kadınların kentlerdeki kadınlara göre pazar ekonomisine daha yakın olduğu anlamına gelmez. Kaldı ki, 2000-2001 yıllarında kırsal kesimdeki çalışabilir yaştaki kadınların yüzde 41’i işgücüne katıldığı hesaplanırken, bu oran 2006-2007 yıllarında ortalama yüzde 33’e düşmüş görünüyor. Aynı dönemde kentlerdeki kadınların işgücüne katılma oranı yüzde 17’den yüzde 20’ye yükselmiş.

FARK BÜYÜK

Grafiklerde 2000 yılından bu yana kentlerdeki ve kırsal alanlardaki çalışabilir kadın nüfusu (sağ eksen) ile istihdam edilen kadınların (sol eksen) sayıları gösteriliyor.

Kentlerde 2000-2001 yılları ile 2006-2007 yılları arasında ortalama çalışabilir kadın nüfusu yüzde 15 artarken, istihdam edilenler ortalama yüzde 30 artmış. Gelinen nokta hala sevindirici değil, ama gelişme olumlu yönde. Kentlerde çalışabilir erkek nüfusun yüzde 70’i işgücünde görünüyor. Fark çok fazla.

Kırsal alanlarda çalışabilir kadın nüfusundaki artış oranı yüzde 4 civarında. Buna karşılık aynı dönemde istihdam edilen kadın sayısı yüzde 18’den fazla düşmüş görünüyor. Kırsal alanlarda çalışabilir erkek nüfusun 73’ü işgücü piyasasında. Kırsal alanlardaki erkek istihdamı da düşüyor ama düşüş yüzde 8 civarında. Burada da fark büyük.

Kadının işgücüne katılımı ve istihdamı Türkiye’nin kanayan yarası. Bu yaranın kanamaya devam etmesi ülkenin ekonomik ve sosyal gelişmesinin önündeki en büyük engellerden biri. Bu engelin aşılması için önerilen kadınlara yönelik "pozitif ayırımcılık" yaklaşımı ise çok gerçekçi görünmüyor. Önce, kadını işgücü piyasasına çekmenin yollarını aramalıyız. Ardından kadınların istihdamı için kafa yormalıyız.
Yazarın Tüm Yazıları