Bir tabu yerle bir olurken

BÜYÜK Britanya Kraliçesi için Çankaya Köşkü’nde verilen davet, ülkemizin siyasal İslamcıları için önemli bir tabunun yıkılmasına vesile oldu.

Biliyorsunuz, bu çevrenin erkekleri, "kendinden olmayana benzemek" endişesi nedeniyle smokin türü giysilere uzak duruyorlardı.

Bu açıdan bakınca Cumhurbaşkanı Abdullah Gül’ün, Kraliçe için smokin giyip, bir de üzerine kraliçe tarafından kendisine sunulan nişanı da takmış olması gerçekten ilginç bir durum.

Çünkü söz konusu nişan, adı üzerinde "şövalyelere" veriliyor ve yine adı üzerinde bir "haç" taşıyor.

Bu durumda Abdullah Gül, Ronald Reagan, Collin Powel, Robert Mugabe, George H. W. Bush ve Nicholas Sarkozy ile aynı "locanın neferi" oluyor.

Elbette bunu fotoğraflardan anlayabilmek mümkün değil ama bu giysiyi giyip, o nişanı takmanın, Cumhurbaşkanı’nın imanını zedeleyebileceğini de zannetmiyorum.

Çünkü her şey insanın beyninde ve kalbinde olup bitiyor.

Bakarsınız Cumhurbaşkanı’nın bu tavrı, kafasını gardırop ile bozmuş öteki siyasal İslamcılara da bir örnek oluşturur.

Başbakan Recep Tayyip Erdoğan ise tavrını değiştirmedi ve davete her zamanki gibi takım elbise-kravattan oluşan bir giysi ile katıldı.

Onun bu tavrını da saygıyla karşılıyorum.

Madem öyle giyinmek istiyor ve giysisi resmi bir davette yadırganmayacak medeni bir giysi, o halde kimse için bunun bir sakıncası olmamalı.

Ancak şunu da söylemeden geçemeyeceğim:
Bu Çankaya Köşkü’nde, Cumhurbaşkanı’na, smokin içindeki gümüş rengi bir papyonun, resmi bir davet için uygun olmayacağını söyleyebilecek kimse yok muydu?

Bu haliyle daha çok orta halli düğün salonlarındaki damatlara ya da sünnet çocuklarına benziyor ki resmi bir davet için uygun kaçmıyor.

Paksüt’ün hatası

ANAYASA Mahkemesi Başkan Vekili Osman Paksüt’ün bugün Hürriyet’te Saygı Öztürk’e, "Benimki kuru bir şüphe değil. Yaklaşık iki aydır benzer araçlarla takip ediliyorum" dediğini okumuşsunuzdur.

Emniyet dün o aracın Kaçakçılık ve Organize Suçlarla Mücadele Daire Başkanlığı’na ait ve bölgede bir başka takip ile görevli olduğunu açıkladı.

Başbakan Yardımcısı Cemil Çiçek de "Takip sözkonusu değil" dedi.

Paksüt kuşkulanmakta haklı, ancak yaptığı yanlış.

O şüpheli aracın yanına gitmemeliydi.

Araçtakilerin kendisine zarar vermeyeceğinden nasıl emin olabildi.

İşin dinleme tarafına gelince...

Türkiye öyle bir dönemden geçti ki, herkesin dinlenip, takip edildiğinden kuşkulanmak için haklı nedenleri var.

Susurluk’un ortaya çıktığı günlerde, bu ülkede mahkemelerin herkes için geçerli dinleme kararları verebildiğini gördük.

Hiçbir suça bulaşmamış insanların telefonlarının dinlendiğine, bu dinleme kayıtlarının ortalığa saçıldığına tanık olduk.

Ve daha da kötüsü, görevleri gereği en temel anayasal haklarımızdan birini korumak zorunda olanlar, bu durumları hiç önemsemediler.

Aralarında "Ben zaten telefonda korkmamı gerektirecek bir şeyler konuşmuyorum" diyebilenler bile çıktı.

Bugün önemli mevkilerde olup da dinlendiğinden kuşkusu olmayan kaç kişi var, gerçekten merak ediyorum.

Bir haksızlık yaptığımı düşündüm

GEÇEN gün bir gazete haberi üzerine, eşleri Ankara’da önemli görevlere atanan AKP’li kadın milletvekilleri ile ilgili bir yazı yazdım.

Ankara Milletvekili Aşkın Asan’ın eşi, Prof. Dr. Habip Asan’ın da Türk Patent Enstitüsü Başkan Yardımcılığı’na atandığına dikkat çektim.

Aşkın Hanım, bana eşinin özgeçmişini gönderdi ve "Size göre nerede çalışabilir, nerede çalışamaz" diye sordu.

Şunu söylemeliyim ki Prof. Dr. Habip Asan’ın özgeçmişi beni etkiledi.

Mühendislik bilimleri ile ilgili olarak bir değerlendirme yapmak için kendimi yetkin görmeme olanak yok ama Prof. Dr. Asan’a haksızlık yapmış olabileceğimi düşündüm.

"Keşke Prof. Dr. Habip Asan, bu mesleki geçmişine uygun şekilde bir üniversitede görev alabilseydi de bu dedikodulara meydan verilmeseydi" dedim.

Prof. Dr. Habip Asan’ın bu yeni görevi nedeniyle, KTÜ’deki maaşına göre 200 YTL tutarında daha az maaş aldığını da Ankara Milletvekili Aşkın Asan’ın mektubundan öğrendim.

Okuyucularımın da bunu bilme hakları var, o nedenle bu açıklamaya gerek gördüm.

Yanlış bir değerlendirme yaptıysam okuyucularımdan ve Asan Ailesi’nden özür dilerim.
Yazarın Tüm Yazıları