Avrupa kehanetleri

AVRUPA nereye gidiyor? Türkiye hangi Avrupa ile konuşuyor? Doğru yanıtları bulabilmek için káhin değil, ama önce Avrupa’nın hareket halinde bir yaratık olduğunu kabul etmek gerekiyor.

Bu filmi seyrederken kareyi dondurmak mümkün değil. Avrupa Birliği sürekli değişen, dinamik bir yapı... Bir değişim projesi... Böyle olduğu için de Avrupa’yı düne bakarak anlamak mümkün değil.

Avrupa’yı kavramak için gözümüzün sürekli ileride olması gerek. Herkesin her konuda uzman kesildiği bazı televizyon tartışmalarında, "Efendim, zaten üç beş yıla Avrupa Birliği mi kalacak?" diyenlere verilecek cezamız yok ne yazık ki. 27 ülke kendi özgür iradeleriyle bir üst egemenlik alanına dahil oluyorlar, ortak para kullanmaya, her konuda ortak politikalar izlemeye kalkışıyorlar. Böylesine zor bir süreçte aksaklıklar yaşanması doğal. Ancak sonuçta hareket halindeki yaratık koşmaya ve üstelik yeni üyelerle "genişleme"ye devam ediyor.

* * *

Türkiye, AB genişleme sürecinin neresinde? Birincisi, bu sürece Kıbrıs tıkanıklığı yüzünden yeterince katkıda bulunamıyoruz. İkincisi, güvenlik politikaları açısından Avrupa ve Türkiye’nin farklı tehdit değerlendirmeleri olması, süreci yavaş işletiyor. Avrupa’da çevre, organize suçlar gibi "yumuşak" tehditler söz konusu. Biz ise komşu ülkelerden tanklı tüfekli silahlı tehdit altındayız.

Üçüncüsüne gelince, Avrupa kapısının Türk hariciyesi tarafından ilk tıklatıldığı 1959 yılından itibaren AB genişleme sürecine katılımımız kendi yaşadığımız siyasal istikrarsızlıklar yüzünden gecikti.

Bugün yine yoğun bir siyasal istikrarsızlık döneminin eşiğindeyiz. AB sürecinin bundan etkilenmemesi söz konusu olamaz. AB’den gelen tepkilere şaşırıp kızmak yerine sebeplerini doğru anlamalıyız. Bunları öteleyip, AB’nin AKP’yi desteklediğini söylemek aşırı bir yorum olur.

Önümüzdeki dönemde Türkiye’deki siyasal istikrarsızlık, Türkiye-AB ilişkilerini belli bir dönem için yeniden inişe geçirebilir. Bunu göze almak da bir seçimdir. Ve bu seçim, Türk dış politikasında derin etkiler bırakabilecektir.

* * *

Şu anda parti kapatma baskısı karşısında kalan iktidar kanadında AB ile ilişkilerde pek çok gözlemcinin suni olarak değerlendirdiği bir hareketlenme var. Bu yeni ortamda Türkiye’nin özellikle dış politikasında bu süreçten nasıl etkileneceğini hesaplamak gerekir.

Türkiye uzun yıllar sırtını NATO’ya yasladı. Bugün ise NATO’nun Avrupalılık vasfı çok azaldı. NATO, bir savunma ortaklığı olarak daha ziyade küresel bir güvenlik rolü üstlendi. Meydana gelen uluslararası güç kaymaları nedeniyle dünya bir süredir bloklaşarak hareket ediyor.

Biz hangi blokta olacağız?

Bugünkü tabloda Türkiye’nin çıkarı, Avrupa blokunda olmayı gerektiriyor. Asıl belirleyici dinamik budur. Türkiye’nin çok taraflı dış politikasının merkezi, AB yerine Ortadoğu mu olacak? Son dönemde böyle bir kayma başlamıştı. Ancak Türkiye’nin yapısı, iç siyasi aktörlerin ülkeyi AB dışına çekmesine izin vermiyor, bunu da görmek gerek.
Yazarın Tüm Yazıları