İşkencede sakin sevinçte ölçülü

YUMRUKLAR sıkılıyor, pek çok milletvekili "komünistler Moskova’ya" diye nara atıyor. Bazıları Meclis kürsüsüne yürüyor.

Başbakan Süleyman Demirel çılgına dönen Adalet Partisi milletvekillerini yerine oturtuyor:

"Susun ve dinleyin, öğrenecek çok şey var".

Yıl 1966, AP tek başına iktidarda. Meclis’te bütçe görüşülüyor. Kürsüde Türkiye İşçi Partisi (TİP) milletvekili Prof. Sadun Aren. TİP adına kürsüye çıkan Sadun Hoca, "sosyalist planlamayı" anlatıyor. Ders verir gibi, sade ve ikna gücü yüksek mantıkla.

Sovyetler, Çekoslovakya’yı işgal ediyor. 1968. Dünya sosyalist hareketi bu işgalle bölünüyor. Bölünme TİP’e de yansıyor.

DEVRİM STRATEJİSİ

Mehmet Ali Aybar,
TİP Genel Başkanı, "güler yüzlü sosyalizm" diyerek, işgale karşı çıkıyor. Sadun Hoca ise,"dünyada iki blok var, bir ülke diğer bloğa kayıyorsa, müdahale hakkı doğar" diyerek, Sovyet işgalini destekliyor.

TİP’in parçalanma sürecinde, bir başka önemli tartışma, aynı yıllarda düzenlenen bir panel. Devrim Stratejisi panelinde dört kişi var. Behice Boran, Mihri Belli, İlhan Selçuk, Sadun Aren. İki gün süren panel, sosyalist bölünmeyi hızlandırıyor.

EVREN’E MEKTUP

12 Eylül askeri darbe dönemi. Ben Cumhuriyet Ankara Temsilcisiyim. Sadun Hoca büroya geliyor, elinde bir mektup:

"Bunu Kenan Evren’e ulaştırabilir misin?"

Hoca 12 Eylül’de gözaltına alınıyor. Nedeni belli değil. Belli olan insan hakları ihlali. İki er Hoca’yı hırpalıyor. Hapisten çıkınca, Kenan Evren’e durumu anlatan bir mektup yazıyor.

Bir yurtdışı gezide mektubu Evren’e veriyorum. Evren okuyor, mosmor bir yüzle, "tamam" diyor. Ancak, o erler cezasız kalıyor.

HOŞGÖRÜ USTASI

Sadun Hoca aramızdan ayrılıyor. Bende ilk etki, kendisine duyduğum derin saygı. Üzüntüyle, gözümün önünden bu olaylar geçiyor.

Gösterişten uzak, mütevazı, sakin ve ölçülü. Düşüncesine katılın ya da karşı çıkın, o, her zaman, herkesin önünde saygıyla eğildiği Sadun Hoca’sı.

İşkence altında, çektiği acıyı içine atarken de sakin, sevincini çevresiyle paylaşırken de ölçülü.

Hapiste, gözaltında, mahkemede en ağır cezaya hep hazır, çünkü düzenin mantığını en iyi kavrayanlardan biri. Kepaze düzeni değiştirmeye kalkanların başına gelenleri en çok yaşayanlardan biri.

60’lı yıllar dünyada ve Türkiye’de sosyalizmin yükselme dönemi. TİP uzun süre devrimci hareketin odağı. Orada üç kişi öne çıkıyor. Mehmet Ali Aybar, Behice Boran ve Sadun Aren.

Türk Solu en önemli temsilcilerinden birini yitiriyor. Öğrencileri en sevdiği hocasını yitiriyor. Toplum hoşgörü ve nezaket ustası bir insanı yitiriyor.

Sadun Hoca’nın anısı önünde hepimiz saygıyla eğiliyoruz.

Üç yetmez, dört beş, altı olsun

İKTİSAT bilimine ve kalkınma modellerine baştan sona ters öneri Tayyip Erdoğan’dan geliyor. "En az üç çocuğunuz olsun".

Ekonomik kalkınmanın, sosyal dengenin, eğitimin, sağlığın, hayatın her alanının en önemli ölçüsü, nüfus ve nüfus artış hızı. Uzun teoriye gerek yok, bir ekmeği kaç kişi paylaşıyor, mesele bu. Paylaşan sayısı artarsa, aç kalan sayısı artıyor. Nüfus planlaması şart.

Erdoğan tam tersini söylüyor. Bakamadığı için tek çocuğunu bile sokağa bırakanların, aç, eğitimsiz, işsiz geniş bir kitlenin bulunduğu bir ülkede, daha çok çocuk istemek, ülkeyi sefalete götürmekle eş anlamlı.

"Türk milletinin kökünü kazımak istiyorlarmış", onun için daha çok çocuk istiyor. Kazımayı önlemenin yolu daha çok nüfustan değil, daha eğitimli ve sağlıklı toplumdan, daha kalkınmış bir ülkeden geçiyor.

Erdoğan’a bu aklı kim vermiş ise, çok yanlış. Hayata ve bilime ters.
Yazarın Tüm Yazıları