Kıdemli

BİR işte eski olan ve çok deneyimi bulunan.

Ali Püsküllüoğlu’nun Türkçe sözlüğünde "kıdemli"nin karşılığında böyle yazıyor.

"Ben yaptım oldu"cu anlayışa hiç uymuyor ama başarıda yeterliliğin önemli bir ölçü olduğu sistemlerde en geçerli kıstaslardan biri.

Gazeteciliğimin ilk yıllarında şöyle etrafıma bakıp "ben ne yapabilirim" dediğimde kendime örnek aldığım iki kişi vardı. Hürriyet Dış Haberler Müdürü Şevki Adalı ve Milliyet dış politika yazarı Sami Kohen. Tabii Cumhuriyet’in efsane Dış Haberler Müdürü Ergun Balcı ve muhteşem yazılarının üzerimdeki etkisini de eklemeyi unutmamalıyım.

Dış haber sayfalarının- şimdikinden pek de farklı değil ya- zar zor yer bulabildiği gazetelerde Türkiye’yi dünyaya açmaları beni cezbediyordu.

Özer Yelçe’nin kaleme aldığı Doğan Kitap’tan yayınlanan "Sami Kohen Dünyanın Yazısı"nı okurken Çin dizisi dikkatimi çekti. Maocu’luk yıllarımıza denk gelen günlerde okuduğum dizide "Çin’de dans, süs, flörtün zaman ve enerji israfına yol açan lüzumsuz şeyler" olduğu saptamasına diyeceğim yoktu, ama Amerika’nın aya gittiğini duyan genç Çinli kızın bundan habersiz oluşu aklımı karıştırmıştı. Asıl üzerinde düşünmem gereken yorumları es geçtiğimi ise, kitabı okuyunca fark ettim.

"Çinli kendisine ne söylenirse o kadarını biliyor... Çin’in kapısı yabancılara kapalı... Belki zamanla bu temaslar artınca ve Çin temel sorunlarını çözümleyip halkın hayat seviyesi yükselince, halen bütün dünyada normal sayılan fakat Çin’de iyi gözle bakılmayan şeyler de gündemlerine girecek" diyordu Sami Kohen.

Sami Bey’in Kasım 1971’deki bu yorumu, otuz yıl sonra gerçekleşti. Ama o zaman bu yorumu yapmak kolay değildi. O dönemde iki görüş vardı Çin Komünist Partisi’nin kapitalizme karşı yıkılmaz bir kale olduğunu söyleyenler ile Çin’in dağılmasını bekleyenler. Sami Bey’in üçüncü yolu pek konuşulmazdı.

***

SAMİ
Bey’i tanıyan herkes bilir, ondaki muhabirlik ruhu hiçbir zaman eksilmemiştir. Bana kalırsa da mesleğin en zor ama en zevkli tarafı muhabirlik. Haberin peşinde koşmak biz gazeteciler için, mesleğimiz nedeniyle kendimizinkini pek yaşayamadığımız hayatı keşif yolculuğudur da.

Kıbrıs meselesinin "başlama vuruşu" dediği Londra Konferansı’nda Sami Kohen Londra’dadır, Yunanistan darbesi sırasında Atina’da, Rus tankları girdiğinde Prag’da, Sovyetler Birliği dağılırken Moskova’da.

Sami Kohen, ABD’de çalıştığı dönemde ve haber izlemek için gittiğinde kendisini gazetecilik mesleği açısından en çok etkileyen olan olayı şöyle anlatıyor:

"Beyaz Saray’da Başkan’ın basın toplantısında bulunan devamlı akredite gazetecilerin çoğunun orta yaşlı veya yaşlı olmaları... O yaşta muhabirlik yapıyorlar, gözleri başka bir yerde pozisyonda değil. En saygın iş muhabirlik olarak görüyorlar..."

Muhabirlik, medyanın kendisini koruyacağı en iyi mekanizma gerçekten de, Sami Bey’in bu konuya ne kadar önem verdiğini onun Uluslararası Basın Enstitüsü’nün Türkiye temsilcisiyken başlattığı meslek içi eğitim kursları projesinden de biliyoruz.

***

BİZ gazeteciler bugün, yarını yaşarız. Haberlerimizde, yazılarımızda bugün, "dün" olur. Bugüne yarından bakarız.

Dün ne olduğunu anlamadan yarını yazamayız.

Sami Kohen’in son elli yıla gazeteci olarak tanıklığı, bugünkü sorunların geçen yüzyıldan kalan dinamiklerini kavratıyor insana. İyi ki muhabirler ve muhabirlik ruhunu hiç yitirmeyen gazeteciler var, bu anlatmaktan anlamaya zaman ayıramayan masabaşı çağında. Dedirtiyor.
Yazarın Tüm Yazıları