Köşe yazarları olmasa gazeteler daha iyi mi olurdu?

Perihan Mağden Radikal’deki son köşe yazısında çarpıcı üslubu ile kendisinin de üyesi bulunduğu köşe yazarları cemaatine vermiş veriştirmiş.

Haberin Devamı

Mesela şöyle demiş:

- Madem köşeci olmuştur, Kader ona öylesi (esasında saçma) bir piyango buyurmuştur, BU İŞİ muhakkak ebediyete kadar sürdürecektir.İyi mi kötü mü yaptığının, dişe dokunur bir lafı olup olmadığının ve hatta köşesinde teranelediklerinin alıcısı olup olmadığının dahi, zerre kadar önemi yoktur… O yazmayı tatminkâr bir ısrarla sürdürecektir. Memleket (isimli ego problemi) ondan hizmet beklemektedir!

Perihan Mağden’in bu köşe yazısı bile, köşe yazarlığı ile sunulan bir memleket-ötesi“hizmet”in de varlığını kanıtlamıyor mu? Bir köşe yazarının köşedaşlarına “teranelemeyin” demesi, en azından mesleğe dönük bir hizmet değil midir?

 

Birer kişilik dinler

 

Haberin Devamı

Siz sayın okurları bilmem ama ben gazeteleri açtığımda önce köşelere bakıyorum. Bazen ülkedeki çok sesliliğin, bazen kafa karışıklığının aynasıdır köşeler.

İktidar partisine siyasi alternatifin olmamasından her dakika yakınılan bu toplumda, bazı köşe yazarları kendilerini iktidar alternatifi olarak görmüyorlar mı?

Tabii bazı köşeciler ölçüyü kaçırabilir. Bunun Perihan Mağdence yorumu şöyle:

- … RADİKAL! yazarlarından Sn. Namık Kemal Zeybek'in cuma günkü RADİKAL'de yayımlanan 'Kimse ateist değildir' başlıklı yazısına sonuna dek katılıyorum. Köşe yazarları arasında ateist yoktur, olamaz da; zira onların birer kişilik birer dinleri ve haftada dört/beşlik ayinleri söz konusudur.

Benim asgaride köşelerden beklediklerim bilgi, zeka, farklı bakış açısı, saygılı olunması ve saplantısızlık gibi olguların en azından izlerine rastlanmasıdır.

Örneğin dünkü köşelerden bazılarında bunlar yinevardı.

 

Zeka ve bilgi arayışı

 

Yeni Şafak’ta Mehmet Şeker çevre bilinci ve su tasarrufu konusundaki köşe yazısını şöyle noktalamıştı:

- Bir arkadaşımız, israfı önleme konusunda akşamcılara da büyük görev düştüğünü söyledi. Nasıl olacağını sorduk, açıkladı: "Rakıyı susuz içsinler, sudan tasarruf miktarı artsın!"

Haberin Devamı

Referans’ta da Nabi Yağcı “Prens Charles’ı Mevlana’ya çeken nedir” sorusunu şöyle cevaplıyordu dün:

- Batı, Hıristiyan kültürünün yarattığı akıl ve ruh, madde ve düşünce düalizmini kendi başına kalarak aşamaz kanısındayım. Anadolu felsefesi ise insanı akıl ve ruh (tin), madde ve düşünce diye parçalamaz; insanı bütün, “bir” olarak görür ve de “altıncı his” denen şey gerçekte beş duyumuzun dışında bir his değildir. Anadolu felsefesi “Vücut aklı” der, fakat “… yani içgüdümüz” demez, en fazla içduyumuz, "gönül gözümüz" der. Kırkayak'a “Ayaklarının kırkını birden karıştırmadan nasıl atıyorsun” diye sormuşlar. Kırkayak, “Bir düşüneyim” demiş, der demez de tepetaklak olmuş.

 

Haberin Devamı

Köşeler gazeteyi kaldırıyor

 

Bazen güldüren, bazen düşündüren, bazen ufuk açan köşeler var Türk basınında. Bunlar televizyon ve internet haberciliği ile zorlanan gazeteleri, köşelerden kaldırıp havalandırıyor.

Köşe yazarlığını kolay bir uğraş sanmayalım sakın.

Peyami Safa "Yedigün"de 29 Ağustos 1939'da yayınlanan Server Bedi imzalı ve "Muharrirlikte nasıl tutunabilirsiniz" başlıklı yazısında şunları söylemiş:

- Diploma mı? Ne gezer! Bu cadde pek çok diplomalılar da görmüştür. Paris, "ulumu siyasiye" politeknik, Sorbon mezunları, Kembriç ve Oksford'dan parlak diploma almış olanlar da bizim yokuşa uğramışlar, tek gözlüklerinin altında kısılan istihfaflı bakışları ile piyasayı süzerek bir, iki ay içinde matbuat çarşısının bütün şöhret ve kıymetlerine hakim olacaklarını sanmışlar, nihayet büyük bir hayal sukutu ile bu sevdadan vazgeçerek, bir hariciye memurluğunda karar kılmak üzere Babıali'den ayrılmışlardır. Bilakis bu meslekte şöhret yapanların yüzde doksan dokuzu diplomasızdır. Abdülhak Hamit, Tevfik Fikret, İsmail Safa, Ziya Gökalp, Süleyman Nazif, Abdullah Cevdet, Yakup Kadri, Ahmet Haşim, Falih Rıfkı ilah.. ilah.. yüksek mektep mezunu değillerdir.

 

Haberin Devamı

İyi yazı ve çok konululuk

 

- İyi yazıdan maksat, hem edebi kaliteye, hem de fikir ve kültür cevherine sahip yazı demek. Bu kültür dar olmamalı. Mesela yalnız hukuk, yalnız tarih, yalnız iktisat yetişmez. Bütün manevi bilgileri, insanlığın bütün fikir tarihini ve bütün modern cereyanları bileceksiniz. Bilmek de kafi değil. Bütün o meseleleri sevecek, her gün düşünecek ve önünüze serdiği muammalar içinde pişeceksiniz. Her gün bu karanlıklardan çıkmak için, kendi kafanızda bir ışık arayacak, ona doğru koşacak ve okuyucularınızı da koşturacaksınız.

Yazarın Tüm Yazıları