Sacco ile Vanzetti

Pearl Sokağı’nı kesen tren yolunu geçin. Solunuza önce bir su deposu gelecek, 100 metre sonra hafriyatın çitini göreceksiniz.

Olay yerini size neden tarif ediyorum ki? Gitseniz de, ne tren yolu kaldı, ne de çit. Tam burada, mutemetle korumayı öldürdüğü sanılan kişiler ise, zaten 80 yıl önce yakalandılar, yargılandılar ve idam edildiler. Milyonlar, işledikleri suçlar için değil, kökenleri ve inançları yüzünden öldüklerine inandı, inanmayı sürdürüyor. Ders kitaplarına, romanlara, şiirlere, şarkılara, filmlere konu edilen bir ayakkabıcı ile bir balıkçıydılar. Polis, savcı, yargıç, jüri üyesi, avukat ve bilirkişiler sayesinde birer kahraman haline geldiler. Adları, Nicola Sacco ve Bartolomeo Vanzetti’ydi.

Ekonomik zenginlik ve sosyal özgürlük görüntüsüne rağmen, 1920’lerin ABD’sine korku, güvensizlik ve önyargılar /images/100/0x0/55ea3023f018fbb8f8706541hakimdi. Dünya genelinde yayılmakta olan sosyalist görüşlere yönelik kaygılar, 1917 Rus İhtilali ile doruğa ulaşmış, "Kızıl Korku" hezeyanı, ülkeyi bir baştan diğerine kaplamıştı. Amerikalılar, kilise, evlilik, aile gibi kutsal değerlerini yıkacak, mal ve mülklerini ellerinden alacak komünizmi bekliyordu.

1919 Nisan’ında, hükümetin ileri gelenlerine gönderilmek üzere 36 adet bombanın hazırlandığı ortaya çıkmıştı. Hedefler arasında, göçmenlik bürosunun bir yöneticisi, bir yargıç, Bolşevikler’i soruşturan senato komisyonun başkanı ile Adalet Bakanı A. Mitchell Palmer de vardı. İki ay sonra, aynı gün, aynı saatte 8 bomba patladı. Hedeflerden biri, adalet bakanının eviydi. Patlama sırasında ölen saldırganın bir İtalyan göçmeni olduğu anlaşıldı. Beyaz, Anglosakson ve Protestan olmayan herkese, ama özellikle radikal, anarşist, sosyalist ya da komünist görüşteki İtalyan ve Polonyalı göçmenlere karşı nefret duyguları daha da arttı.

Bakan Palmer, evindeki patlamanın hemen ardından, soruşturma bürosu bünyesinde, genel istihbarat birimini kurdu, henüz 24 yaşındaki J. Edgar Hoover’i başına getirdi. Aynı Hoover, 10 Mayıs 1924’te FBI’ın kurucu başkanı olacak, öldüğü 2 Mayıs 1972’ye dek kesintisiz biçimde tam 48 yıl görevde kalacaktı.

Hoover, birkaç haftada, 150 bin kişilik bir "şüpheli listesi" oluşturdu ve 7 Kasım 1919’dan itibaren polisle birlikte geniş çaplı baskınlar düzenlemeye başladı. Göçmenliği zorlaştıran, anarşistlerle mücadeleyi sertleştiren ve hükümet aleyhine kışkırtıcılığı ağır biçimde cezalandıran yasalara dayanarak, ülkedeki "istenmeyen unsurlar" pek yumuşak olmayan yöntemlerle ayıklandı, binlerce kişi tutuklandı, gemilere bindirilip sınırdışı edildi.

Gerçi, iki İtalyan göçmeni, ayakkabıcı Sacco ile el tezgahında balık satan Vanzetti’nin henüz polisle başı derde girmemişti ama, anarşist hareketin önderi, savaş karşıtı propagandaların, grevlerin, bombalı saldırıların düzenleyicisi Luigi Galleani’nin takipçileri oldukları biliniyordu ve bu temizlikten nasiplerini alması gün meselesiydi. İşte, Slater & Morrill ayakkabı fabrikasının mutemedi ile koruması, 15 Nisan 1920’de böylesi bir ortamda öldürüldü.

MUTEMET İLE KORUMASI NASIL ÖLDÜ

Öğleden sonra saat üç sularında, mutemet Frederick Parmenter önde, koruması Alessandro Bardelli arkada yürüyorlardı. Mutemet, içinde fabrika işçilerinin 15 bin doları biraz aşan haftalığı bulunan iki metal kutu taşıyordu. Tren yolunu geçtiler, lokanta inşaatının önünden geçerken biri şapkalı, diğeri kasketli, orta boylu iki kişi önlerine fırladı. Silah sesleri duyuldu. Önce koruma vuruldu, daha sonra kaçmaya çalışan mutemet. Adamlar metal kutuları aldı. Sürücü dışında iki yolcusu daha bulunan bir Buick otomobil yanlarında durdu, arkasına bindiler. Araç hareket ederken, koruma dizleri üzerine doğruldu. Arabadakilerden biri dışarı atladı, ona tek el ateş etti. Bütün bunlar bir dakika gibi kısa bir sürede oldu. Mutemet, ertesi sabah hastenede öldü. Koruma ise, hemen oracıkta.

Otopsileri yapan Dr. George Burgess Magrath, korumanın bedeninden dört, mutemetinkinden iki mermi çıkarttı. "Koruma Bardelli’yi öldüren işte bu mermi" dedi. "Akciğerinden girmiş, pulmoner arteri parçalamış, kalça kemiğine çarparak durmuş. Şekli, çarpma nedeniyle biraz bozulmuş. Ancak alt kısmını çevreleyen ilginç bir kanalı var. Onu ’III’ diye işaretledim." Üç numaralı mermi, sadece korumayı öldürmekle kalmayacak, yirmi gün sonra tutuklanan Sacco ile Vanzetti’yi elektrikli sandalyeye götüren en önemli delil olacaktı.

Buick otomobilin nerede bulunduğu, polisin Sacco ve Vanzetti’ye nasıl ulaştığının hikayesi uzun. 31 Mayıs 1921’de başlayan, 37 gün süren dava, ABD’nin o tarihteki en muhafazakar eyaletlerinden Massachusetts’te, Dedham’da görüldü. 500 başvuru arasından seçilen jüri üyesi 12 beyaz erkek, beyazların mahallelerinde oturan, günlük yaşamlarında göçmenlerle hiç karşılaşmamış kişilerdi ve zanlıların katil olmadığına yemin eden İtalyan tanıkların, kırık dökük İngilizcelerini anlamakta zorlandılar. Savcı Frederick Katzmann, ifadelerin anlaşılmaz bölümlerini, Sacco ve Vanzetti’yi suçlayacak biçimde yorumlamayı ihmal etmedi.

YABANCI DÜŞMANI YARGIÇ

Jüri sözcüsü Walter R. Ripley, milliyetçilik duyguları güçlü eski bir polis şefiydi. Her sabah, duruşma salonunda asılı Amerikan bayrağı önüne gelerek selam duran bu adam, daha jüri üyesi seçilmeden önce bir arkadaşına "Cehenneme kadar yolları var. Suçlu olmasalar bile asılmalılar" demişti. Böylesi önyargıların, diğer jüri üyelerini etkilememesi mümkün değildi.

İddianame, büyük ölçüde tanık ifadelerine dayanıyordu, yani Amerikan mahkemelerindeki duruşmalarda kullanılan hukuk deyimiyle ’ikinci derecede’ kanıtlara. Parmakizleri bulunamamıştı. Ortada, olay yerinde bulunan bir kasket, bir de mermiler vardı. Kasket, zanlıların başına iki numara küçük gelmişti. Mermiler de kafa karıştırmaktaydı. Eksikliğinin farkında olan savcı, tüm suçlamalarını, radikal düşünceli göçmenlere karşı duyulan nefretin üzerine kurdu.

"Neden siyasi görüşlerin nedeniyle yargılandığını düşünüyorsun?" diye sormuştu Vanzetti’ye. "Çünkü bana sosyalist miyim diye, komünist miyim diye, IWW (Dünya Sanayi İşçileri Sendikası) üyesi miyim, radikal miyim diye soruyorsunuz da ondan."

Yargıç Webster Thayer, jüriye dönmüş ve Vanzetti’yi göstererek, "Bu adam" demişti, "suçlandığı eylemi işlememiş olabilir. Ancak yine de suçlu, çünkü yerleşmiş tüm kurumlarımızın düşmanı." Dönem, akıl ve sağduyu dönemi değildi.

İKİ GÖÇMEN KAHRAMAN OLUYOR

Sacco ile Vanzetti’nin ilk avukatı, pek çok sendika davasını kazanmış ünlü sosyalist Fred H. Moore’du. Avukat, tutuklandıklarında söyledikleri bazı yalanlar, üzerlerinden çıkan tabancalar ve bilirkişi Proctor’un balistik raporu yüzünden soygun ve cinayetle ilgili bir savunma yapmaktan çekindi. Farklı bir strateji yürütmeye karar verdi. Duruşma sırasında, açık bir biçimde anarşist olduklarını söyletecek, tutuklanma ve yargılanmalarının siyasi görüşleri nedeniyle gerçekleştiğine jüriyi inandırmaya çalışacaktı.

Avukat Moore, basın toplantıları düzenledi, işçi sendikalarının desteğini aldı, uluslararası örgütlerle iletişime geçti, dedektifler tutarak yeni deliller bulmaya çalıştı ve sadece ülke içinde değil, dünyanın belli başlı başkentlerinde dağıtılan on binlerce el ilanı bastırttı, hatta İtalyan hükümetinin bile yardımını aldı. Avukatın bu agresif yaklaşımı nedeniyle, az kişinin bildiği çifte cinayet, dünyaca izlenen ve tartışılan bir mesele (cause celebre) haline dönüştü.

Avukatın kitle iletişim araçlarını böylesine etkin biçimde kullanması, günümüzde çok doğal olmakla birlikte, 80 yıl öncesinin muhafazakar Amerika’sı için pek alışılmamış bir uygulamaydı. Sacco ve Vanzetti’nin anarşist arkadaşları, bu büyük masrafın gereksizliğinden yakınmaya başladı. Üstelik, gerçek katilleri bulmak için bir de para ödülü koymaya kalkması, anarşist ideallerine tamamen karşıydı. 1924’te Moore azledildi. Yerine, Boston’lu hukukçu William Thompson geldi.

Yeni avukat konuyu, siyasetten çıkartıp delillerin tartışılmasına, balistik raporlarındaki çelişkilere çekmeye çalışsa da, ok yaydan çıkmış, toplum bölünmüştü bir kere. Liberaller ve sağduyulu vatandaşlar, radikal anarşistlerin, sosyalist ve komünistlerin tarafına geçmiş, Sacco ile Vanzetti’nin suçsuzluğunu savunuyordu. Buna karşılık muhafazakar ve milliyetçiler, bir an önce idamlarını istiyordu. Kim ne derse desin, iki İtalyan göçmen, dünya solcularının kahramanı haline gelmişti ve sonsuza dek öyle kalacaktı.

DÜRBÜN GÖZLÜ GÖRGÜ TANIKLARI

Savcılık, 61 tanık dinletti. Bunların birçoğu Sacco ya da Vanzetti’yi görmüş, onlarla konuşmuş değildi. Sadece dokuzu, çok uzak bir mesafeden gördükleri saldırganları, ayrıca saatte 50 kilometre hızda giden Buick otomobilin içindekileri bütün ayrıntılarıyla tarif edebildi. Bunlardan beşi Sacco’yu, dördü Vanzetti’yi teşhis etmekle birlikte, hiçbiri her ikisini birden olay yerinde gördüğünü söyleyemedi.

Olay yerinin çaprazındaki fabrikanın ikinci katındaki bir pencereden cinayeti gördüğünü söyleyen Mary Splaine adlı bir kadın tanık, olaydan bir yıldan fazla bir zaman sonra, Sacco’yu net biçimde hatırladı. "Kaslı, aktif görünümlü bir adamdı. Sol eli büyüktü. Güçlü bir adam olduğunun işaretiydi. Alnı genişti. Saçı arkaya taralıydı ve 5-6 santim uzunluğundaydı. Kaşları koyuydu" diyebildi.

Bir diğer tanık, Lola Andrews, cinayet günü Sacco’yu sokakta gördüğünü anlattı. Halbuki Lola, cinayetten birkaç hafta sonra komşusuna "Hükümet beni içeri aldı. Bu adamları tanımamı istediğini söyledi. Ben onları hiç görmedim, tanımam mümkün değil" demişti. Zaten, savcı Katzmann için önemli olan görgü tanıkları değil, koruma görevlisinin vücudundan çıkartılan "ölümcül mermi"ydi.

OLAY YERİ VE BALİSTİK İNCELEMELER

Maktullerin üzerinden silah çıkmadı. Halbuki, korumanın 0,38 kalibrelik bir Harrington & Richardson toplu tabancasının olduğu biliniyordu. Mutemedin silahsız gezmesi mümkündü de, korumanın o gün silah taşımaması biraz garipti.

Olay yerinde, korumanın cesedinin yanı başında dört kovan bulundu. Savcılığın bilirkişisi, Massachusetts Eyaleti polis teşkilatını 23 yıl yönetmiş William Proctor’a göre, kovanlardan ikisi Remington, biri Peter, biri Winchester fabrikası imalatıydı ve 0,32 kalibrelik silah ya da silahlardan atılmıştı.

Bilirkişi, otopside çıkartılan altı çekirdekten üçünün Peter, ikisinin Remington, birinin Winchester imalatı olduğunu söyledi. Hepsi, 0,32 kalibrelik otomatik silahlardan atılmıştı. Winchester hariç diğerlerinin, yiv ve setleri sağa dönüşlü Savage marka tabancadan atıldığını söyledi. Winchester ise, doktorun üç numara ile işaretlediği "ölümcül mermi"ydi. Alt kısmını çevreleyen bir oluğu vardı. Sola dönüşlü bir silahtan atılmıştı. Bilirkişiye göre, 0,32 kalibrelik Amerikan tabancaları arasında sadece bir teki, sola dönüşlüydü: Colt.

Sacco tutuklandığında, üzerinden 0,32 kalibrelik bir Colt tabanca ile otuzun üzerinde fişek çıktı. Aralarında Peter, U.S. ve Remington fabrikasının imalatı olanlar vardı. Ancak altısı Winchester’di, alt kısımlarını çevreleyen birer olukları bulunuyordu. Tıpkı, "ölümcül mermi" gibi.

Bilirkişi Proctor, Sacco’nun tabancasıyla deneme atışları yaptı ve "ölümcül mermi"nin, onun Colt’undan çıkmış olabileceğini bildirdi. Savunmanın da bilirkişileri vardı (Burns ve Fitzgerald). Onlar da kovan, mermi ve silahları incelediler. Hepsi Proctor’dan farklı sonuçlara ulaştılar. Bu çelişki yüzünden, savcılık delilleri bir uzmana daha inceletti. Van Amburgh da Proctor’a katıldı. Sonunda jüri üyeleri, ellerine birer büyüteç alıp, kovanları, mermileri incelemeye kalktılar.

Vanzetti’de ise, 0,38 kalibrelik Harrigton & Richardson marka bir toplu tabanca bulundu. Olay yerinde 38’lik kovan bulunmadığından, onun ateş ettiğini kanıtlamak imkansızdı. Ancak, öldürülen koruma görevlisinin kayıp silahı ile aynı marka, aynı kalibrede olduğundan, Vanzetti’nin soygun sonrasında, korumanın silahını gasp ettiği sonucuna varıldı. 1977’de, yani cinayetlerden 57 yıl sonra koruma Berardelli’nin toplu tabancasının aslında 38’lik değil 32’lik olduğu anlaşıldı. Kısacası aslında, Vanzetti’yi idama mahkum edecek hiçbir delil yoktu.

Kızıl korkudan terör korkusuna

Sacco ile Vanzetti, 14 Haziran 1921’de idama mahkum edildi. Üst mahkemelere yapılan sayısız itiraz, bulunan yeni deliller, dünyanın dört bir yanındaki protestolara rağmen, yargıç Webster Thayer, yeniden yargılamaya izin vermedi. İnfazı sürekli erteleten Massachusetts valisi John Fuller, 1 Haziran 1927’de dava dosyasını yeniden inceletmek üzere, aralarında Harvard Üniversitesi’nin rektörü Lawrence Lowell’in de bulunduğu üç kişilik bir komisyon kurdu.

Aradan geçen yedi yılda balistik konusu bir hayli gelişmişti. Kalp cerrahı yüzbaşı Calvin Goddard, doktorluğu bırakıp kendini ateşli silahlara vermiş, hatta Philip O. Gravelle, onun yönlendirmesiyle ilk stereomikroskobu imal etmişti. Goddard, eldeki delilleri bir de bu mikroskopla karşılaştırmak için komisyona başvurdu. "Üç numaralı, ölümcül mermi, Sacco’nun Colt’undan atılmıştır" sonucuna vardı.

Sacco ve Vanzetti, 23 Ağustos 1927’de elektrikli sandalyede öldüler. 1939’da Massachusetts eyaleti, kanunlarında bir değişiklik yaptı ve kasten adam öldürme dava kararlarına, yüksek mahkemece onay şartı, gereğinde cezayı azaltma ve iade-i muhakeme yetkisi getirdi.

Ölümlerinin 50. yıldönümünde, Yunan göçmeni vali Michael Dukakis, 23 Ağustos’u "Sacco ve Vanzetti’yi Anma Günü" ilan etti. "Ne yazık ki" dedi, "ölüleri affetme yetkim yok."

80. yıldönümünde ise, anma komitesi bir basın toplantısıyla açıkladı. "Sacco ile Vanzetti dönemi tekrarlanıyor. O zaman, "Kızıl Korku" vardı. Şimdi terör ve uyuşturucu öne sürülerek baskınlar düzenleniyor, Araplar ve Latin Amerikalı göçmenler tutuklanıyor, sınırdışı ediliyor ve idam cezası hálá sürüyor."
Yazarın Tüm Yazıları