Ekim enflasyonu tatsız

EKİM ayında tüketici fiyatları endeksindeki aylık artış yüzde 1.8 oldu. Yıllık enflasyon yüzde 7.7’ye fırladı. Son veriler enflasyon görünümünü, en azından şimdilik, oldukça tatsızlaştırdı.

Merkez Bankası’nın söylemiyle para politikasının sıkılaştırılmasının daha başında, döviz kurlarının fırlamasının hemen ardında dahi, geçen yıl ekim enflasyonu ancak yüzde 1.27 olmuştu. Demek ki, enflasyon cephesinde bazı işler iyi gitmiyor.

"VER COŞKUYU" TERS TEPER

İşlerin iyi gitmemesinin arkasında enflasyondaki direnç çok önemli bir rol oynuyor. Yıllık enflasyon yüzde 7’nin altına gelmemekte direniyor. Bu yıl kamu finansmanındaki gevşemenin enflasyon üzerindeki olumsuzlukları ekim ayı ile beraber ortaya çıkıyor olabilir (bu konuda güvenilir bir izlenim elde edebilmek için henüz erken). Para politikası da Merkez Bankası’nın düşündüğü kadar sıkı olmayabilir.

Şimdi sırada başka riskler de var. Risklerin en büyüğü elektrik fiyatlarına yapılması olası zam sonucunda enflasyonun çıkış eğilimini güçlendirmesi. Ekim ayında enerji fiyatları hariç tüketici enflasyonu yüzde 2.08 oldu. Elektrik fiyatlarının yüklüce artırılması enflasyon görünümünü daha da bozacaktır.

Son aylarda çok olumlu izlenimler veren H enflasyonu (makro ekonomik dengelerin dışında oluşan fiyatları dışarıda bırakan tüketici fiyat endeksindeki artış) ekim ayında bozulur gibi oldu. Yaz aylarında aylık yüzde 1’in altında gerçekleşen H enflasyonu (hatta bazı aylar eksi dahi oldu) ekim ayında yüzde 1.69 oldu. Demek ki, ekonomik dengelerin ima ettiği enflasyonda da bazı sorunlar var. Sorunların tümünü mevsimsel hareketlere bağlamak da çok gerçekçi görünmüyor.

Merkez Bankası’nın son faiz indirimlerini "yanlış oldu" diye nitelendirmek için henüz zaman erken olabilir. Ama, riskli bir yola girildiği belliydi. Yanlış olduğu daha belirgin olarak ortaya çıkması durumunda, para otoritesi küçümsenmeyecek itibar kaybı yaşayabilecektir. Bu kez, "şok yurt dışından geldi" gibi bir bahane de bulunamayacaktır.

Son zamanlarda yalnızca bizim Merkez Bankası değil, neredeyse tüm merkez bankaları (İzlanda, Romanya hariç) "ver coşkuyu, ver coşkuyu" dercesine hareket etmektedirler. Söylenmese de, çeşitli baskılar merkez bankalarının tavrını önemli ölçüde etkiliyor. Bu yaklaşım bir gün mutlaka ters teper.

GEÇİŞ DÖNEMİ TUTUCULUĞU

Hedef enflasyona yakın bir yerlerde olsak, enflasyon hedefinin ciddiye alındığı yönündeki toplumsal yargı yaygın olsa, dönemsel olabilecek "ver coşkuyu" tavrı çok zararlı olmayabilir. Ama, geçmişin deneyimlerinden ders alarak göreli istikrarı gördüğü halde inanmamakta direnen bizim gibi toplumlarda para otoritesinin "yanlış" çıkmasının maliyeti çok büyük oluyor. Aşağıya indiremeyeceksek, yüzde 7 civarında bir enflasyonu uzun süre devam ettirmek kolay değil.

Merkez bankalarının hem bir enflasyon hedefi olması hem de enflasyon tahminlerini kamuoyu ile paylaşması çok doğaldır. Hatta, tahminlerin gerçekçiliği ölçüsünde, para otoritesinin itibarı açısından bu yaklaşım çok yararlıdır. Hedefin, tahminlerin ve gerçekleşmelerin birbirlerinden kopuk oldukları izlenimi iktisadi birimlerin gözünde yaygınlaştığında ise, para politikasının etkinliği giderek zayıflar ve sonunda kaybolur.

Türkiye hala bir "geçiş dönemi" yaşıyor. Bir aylık dahi olsa, "enflasyon sürprizleri," fiyat istikrarı açısından çok önemli olan enflasyon beklentileri üzerine uzun süreli olumsuz etkiler yapabiliyor. Geçiş dönemlerinde para otoriteleri daha da tutucu olmak zorundadırlar.
Yazarın Tüm Yazıları