Saygın olmanın yolu

VAN 2. Ağır Ceza Mahkemesi Başkanı Mesut Kundakçı’nın, seçim günü adliye binası bahçesine girmek isteyince kendisinden kimlik soran polis memuru dahil orada görev yapan 68 polis memurunu "ifadelerini almak üzere" bir hafta süreyle mahkeme kapısında beklettiğine ilişkin haberi okuyunca binlerce yargıç ve savcımızdan acaba kaçı "Helal olsun böyle hakime!" demiştir.

Ve acaba kaçı, meslektaşlarını duygusal ve haksız bularak eleştirmiştir.

Sanmayınız ki bu yazıyı Van’daki olay nedeniyle yazıyoruz. Keşke o bir tek olay olsaydı, üstüne gitmeye değmezdi. Ne yazık ki "Sen kim oluyorsun da bana kimlik soruyorsun?" çalımı hákim ve savcılarımız arasında pek yaygın.

Gazete haberlerinde bu son olay hakkında tam bilgi verilmediği için hákim beyin hangi usul ve hangi kanuna dayanarak "ifadeleri alınmak üzere polislerin adliyeye gönderilmesini emrettiğini" doğrusu anlayamadık.

Hákim bey Ağır Ceza Mahkemesi Başkanı sıfatıyla bu talimatı verdiyse, kitapta öyle bir yetki yok.

Yok eğer Van İl Seçim Kurulu Başkanı sıfatıyla hareket ettiyse, yasa "il seçim çevresi içinde seçimin düzenle yürütülmesini sağlamak için gereken bütün tedbirleri almak ve seçim işlerini denetlemek" görevini İl Seçim Kurulu’na vermiş ama "Başkan istediği kişiyi ertesi gün çağırır ifadesini alır" anlamına gelen hiçbir şey söylememiş.

Hákim bey kusura bakmazsa düpedüz keyfi davranmış. Bir başka deyişle bir yargıcın "adil" davranma, "tarafsız" olma gibi temel koşul ve işlevlerine aykırı hareket etmiş.

Böylece kime örnek oluşturmuş bilemiyoruz ama herhalde iyi bir yargıç örneği oluşturamamış.

Kaldı ki haberde bildirildiğine göre kendisinden kimlik soran polis görevini yapmış. Çünkü polisin eline, o gün adliye binasına girmesine izin verilenlerin listesi gönderilmiş. Polis de bahçeye girmek isteyen herkes gibi hákim beyin ismini o listede aramış. Nesi yanlış bunun?

Yanlış olan "Koskoca hákim beye kimlik sormak" olmalı...

Bu ne kadar büyük yanlıştır ki birkaç yıl önce, Fatih Adliyesi’nde görevli polis memurları Recep Memiş ile Mehmet Bakırtaş da otomobiliyle adliyenin otoparkına girmek isteyen Fatih 4. Asliye Hukuk Hákimi Orhan S.’yi tanımadılar diye başlarına gelmedik kalmamıştı. Daha açıkçası bu memurlar "hákime hakaret ve görevi suiistimal" suçlarından yargılanmış ve neticede 1’er yıl hapse mahkûm edilmişlerdi.

Başka örnek... Tunceli Emniyet Müdürlüğü’nün düzenlediği Polis Balosu’na davet edilmeyen Hákim Hilmi Tahir İ. ile Savcı İlker Ç. de oradaki emniyet müdürlerine "hadlerini öğretmek" için bir yolunu bulup Emniyet Müdür Yardımcısı Mürsel Genç ile Güvenlik Şube Müdürü Mustafa Serbest’in tutuklanmasına karar vermişlerdi. Bu konu o zaman Adalet Bakanı olan Hikmet Sami Türk ile İçişleri Bakanı Sadettin Tantan’ın başını çok ağrıtmıştı.

Muş havalimanında Hákim Önder B.’nin çantasını mutat güvenlik önlemi gereği aramaya kalktı diye hákim beyin orada görevli iki polis memurunun tutuklanması bir başka örnektir.

Tamam, hákimlerin ve savcıların saygınlığı önemlidir ama bizim bildiğimiz o saygınlık yaptıkları işlem ve verdikleri kararın hukuka uygunluğuyla oluşur, bu yollarla değil.
Yazarın Tüm Yazıları