Subaylar nerede imiş!

FETHULLAH Gülen’e yakınlığı ile bilinen Bugün Gazetesi’nde dün bir köşe yazısı. Başlığı şöyle:

"Erlerimiz savaşıyor, subaylarımız nerede?"

Başlığı okuyunca ne demek istediğini anlıyorsunuz. PKK mücadelesinde subaylarımız yok! Onlar sütre gerisine çekilip keyif yaparken erlerimizi araziye sürüyorlar. Erlerimiz şehit düşüyor, yaralanıyor, sakat kalıyor.

Yazıda özetle aynen şöyle deniliyor:

"Muharebe subay işidir. Ama (Güneydoğu’da) erler savaştırılıyor, yedeksubaylar savaştırılıyor.

PKK ile mücadelede subaylarımız nerede?

Ortada mücadele planı yok.

PKK ile mücadele er muharebesi değil, subay muhaberesidir. Bölgede kaç subay vardır? Subaylarımız nerede?"

Türkiye’de belli kesimlerde korkunç bir ordu düşmanlığı var. Özellikle şeriatçılarda ve kendilerini "aydın" olarak tanımlayan entel kesimde bu düşmanlık had safhada.

* * *

Dünyanın her yerindeki savaşlarda rütbeli kaybı daha az, er kaybı daha fazladır. Nerede, hangi savaşta olursa olsun bu gerçek değişmez.

PKK olayında da böyledir. Kaldı ki, o kesimlerin tamamı vatan evladıdır.

Olayı kirli siyasete, ordu düşmanlığına alet etmenin anlamı yoktur.

Subaylar nerede imiş!

Bu yazıyı yazan şahıs Güneydoğu’da binlerce subay ve astsubayımızın evlerinden ve ailelerinden uzakta, mütevazı lojmanlarda, kışlalarda, arazide çadırlarda, karakol binalarında yattığını herhalde bilmiyor. Ya da bildiği halde, sadece onları suçlamak için bu incileri döktürüyor.

PKK terörü 1984 yılında başladı. Şu anda 23. yılını yaşıyoruz.

Bu süreçte subay, astsubay, uzman çavuş ve er olarak toplam yedi bin dolaylarında şehit verdik.

Şehitler arasında bir general de var. Peki subay-astsubay olarak bugüne kadar kaç şehidimiz oldu?

Dün o korkunç yazıyı okuyunca merak ettim. Gazetedeki arkadaşlara da rica ettim, aradılar.

Ancak ne yazık ki Genelkurmay sitesi dahil hiçbir yerde bu rakamı bulamadık.

Tahminimi yazıyorum:

En az 500 subay ve astsubay şehit.

Şehitler listesi generalden başlıyor, albay, yarbay, binbaşı, yüzbaşı, üsteğmen, teğmen, asteğmen ve astsubaylarla devam ediyor.

* * *

Sadece şehitler değil, aynı kesimden bir de sakat kalanları düşünün. Birkaç gün önce gazetede ziyaretime Güneydoğu gazisi bir subay gelmişti. Babayiğit, dağ gibi bir yüzbaşı. Özel Kuvvetler’de görevli iken Kuzey Irak’ta mayına basmış.

Tek bacağı kasıktan kopmuştu.

Subay, astsubay, er... Böyle sakat kalmış binlerce insanımız da var.

"PKK ile mücadelede subaylarımız nerede" diye soran şahıs, keşke o yüzbaşıyı görseydi.

Ya da bir gün onu GATA’ya çağırsınlar, Rehabilitasyon Merkezi’nde erlerimizle birlikte geçmişte tedavi gören, şimdi de görmekte olan eli kolu, bacağı kopuk, gözleri görmeyen subay ve astsubaylarımızı bir gösterseler.

Bölgede kaç subay varmış, subaylarımız nerede imiş!

İnsan böyle bir konuda rütbeli-rütbesiz ayrımı yaparken utanır, biraz Allah’tan korkar!

Birkaç yıl önce, GATA’da tedavi gören (rütbesini unuttum, subay veya astsubaydı) bir askerimizi ekranda izlemiştim. İki kolu ve iki bacağı kopmuş, yüzü dağılmış, gözleri kör olmuştu. Kendisini orada ziyaret eden Genelkurmay Başkanı’na, "Bana gözlerimi verin komutanım" diye yalvarıyordu. İzlerken ben de ağlamıştım. (Sonra onun da şehitlik mertebesine ulaştığını öğrendim.)

Kim ve hangi rütbede olursa olsun onlar şehitlerimizdir, sakat kalmış, hayatı kaymış gazilerimizdir. Sen Fethullah Gülen ekibinden o gazeteye geçmiş olabilirsin. Siyasal nedenlerle Türk Ordusu’na karşı da olabilirsin.

Ama kendi askerin, subayın için bunları yazmaya hakkın yoktur. Bu gibi yazılar ve söylemler sadece PKK’ya moral verir.

Bugün
Gazetesi’nin sahibi olan İpek Ailesi’ni tanıyorum. Bu tür yazıları hoşgörüyle karşılayacak insanlar olmadıklarını da biliyorum. Söz konusu yazıyı okurken, yazan şahıs adına gerçekten utandım.

O yazıyı kaleme alan şahıs -eğer yüreği yetiyorsa- yarınki yazısında Başbakan ve ekibine sormalıdır:

"Dün, sizin ’kelle’ diye tanımladığınız yedi şehit cenazesi kaldırdık. Parti ve seçim işlerini bir günlüğüne bırakıp hangisine katıldınız?"
Yazarın Tüm Yazıları