Wolfowitz ve intihal

YAZININ başlığına bakıp, "Vay be Wolfowitz de mi intihal (bilimsel aşırıcılık) yapmış" demeyin. Alakası yok! Sadece etik değerler üzerine bir mukayese yapmaya çalışıyorum.

* * *

Paul Wolfowitz, Dünya Bankası Başkanı. Aynı bankada çalışan sevgilisinin maaşını hak ettiğinden fazla ödemeye kalkınca etik değerleri aşındırdığı gerekçesiyle bankadan ayrılmak zorunda kaldı. ABD Başkanı Bush, yakın arkadaşı, hatta yoldaşı. Wolfowitz, 30 Haziran tarihi itibarıyla istifa etti ve başkan istifayı anında "üzülerek" kabul etti.

* * *

Bugünlerde Türkiye’de de intihal (bilimsel aşırma) konuşuluyor. İntihal çerçevesinde adı geçen kişiler (şimdilik) Ömer Dinçer ve Necla Arat.

Birisi ülkedeki en kritik görev olan Başbakanlık Müsteşarlığı’na, intihal yaptığı YÖK tarafından tespit edildikten sonra dahi devam etti.

Diğeri, kadın hareketlerinin güçlü ismi.

İnanın taraf tutmuyorum. Ama isyan ediyorum! İki olguya aynı anda isyan ediyorum:

Ülkemde;

1) Etik değerlerin bu derece ayaklar altına alınması,

2) Bilimin bu kadar hoyratça dışlanması,
çok ama çok zoruma gidiyor.

* * *

İki ülke var. Birini dünyanın şimşeklerini üzerine çekmiş kural tanımaz bir Başkan, diğerini yüce İslam dininin değerlerini her daim vurgulayan bir Başbakan yönetiyor!

İkisinin de yoldaşları etik değerleri alaşağı etmişler.

Birisi, diğerinden kat be kat güçlü olduğu halde istifayı "üzülerek" ama anında kabul ediyor, diğeri suç sabitleştiğinde dahi oralı olmuyor, belki de intihalin ne kadar yüz kızartıcı bir suç olduğunu kavrayamadan YÖK’ü suçluyor. Esasında kendine zarar verdiğini kavrayamıyor!

Müsteşarı yüzünden devlet aygıtından ne kadar koptuğunun farkında değil!

Necla Arat’ın durumunu tam bilmiyorum. Ama, Yalçın Bayer’in (Hürriyet-18.05.07) köşesinde Arat’ın bir arkadaşının ağzından yayınlanan "savunma" bana hiç inandırıcı gelmedi.

Şimdi ikisi de milletvekili olacaklar!

* * *

Bu arada kurumların da ne kadar yıprandığının hiç farkında değiliz. 17 Mayıs’ta yayınladığım "Bir Turnosol Káğıdı Olarak Ömer Dinçer" başlıklı yazıma gelen ve Ömer Dinçer’i savunmaya yeltenen mektuplar YÖK, Yargıtay ve Danıştay için ağır sözler içeriyor. Dinçer, Danıştay’a güvenmediği için gitmemiş. İyi de, Danıştay’a gideceğini 19 ay evvel ilan eden bizzat Ömer Dinçer değil miydi? Aynı şekilde Arat’ı savunan söz konusu yazı da Arat’ı suçlayanların taraf tuttuğunu, İslamcı siyaset güttüğünü söylüyordu.

Ne kadar acıklı bir durum!

Sırf iki insanı savunma uğruna YÖK, Yargıtay, Danıştay ve hatta üniversiteler ayaklar altına alınıyor.

Peki o zaman biz kime güveneceğiz?

* * *

Aldığım mektuplar arasında en çok dikkatimi çekenler ise intihal yaptığı iddiasıyla birçok öğretim üyesini ihbar eden, ancak yine öğretim üyeleri tarafından yazılan mektuplar idi!

Bilime saygısı olmayanlar mı etik değerleri çiğniyorlar, yoksa etik değerleri olmayanlar mı bilimi dışlıyorlar; benim aklım karıştı!
Yazarın Tüm Yazıları