Döviz rezervi biriktirmek bir para politikası mıdır

İKİNCİ Dünya Savaşı sonrasında oluşturulan dünya ödemeler sisteminde döviz rezervi biriktirmek önemli bir olguydu. Sabit kur rejimi altında, döviz rezervi bol olan ülkelerin sabit döviz kurlarını sürdürebilme olasılığı daha fazlaydı.

1970’lerin başında dalgalı kur sistemine geçildi. Döviz rezervleri önemini kaybetmedi. Bu kez de, döviz kurlarının çok fazla dalgalanmasını önlemeye yönelik olarak döviz rezervleri önemli oldu.

Bir anlamda, döviz rezervleri bir ülkenin "kefen parası" niteliğindedir. Başkalarına muhtaç olmayı önler ya da geciktirir. Başı sıkıştığında, ülkelerin kullanabilecekleri bir kaynaktır. En azından, döviz rezervlerinin önemi okullarda böyle öğretilir.

TEORİ

1960 ve 1970’li yıllarda
bir ülkenin döviz rezervlerinin ne düzeyde olması gerektiği konusunda oldukça fazla akademik çalışma yapılmıştır. Anlatması ve anlaşılması en kolay yaklaşım döviz rezervlerinin bir ülkenin kısa vadeli dış borçlarının belli bir oranı olmasıdır. Bu yaklaşımda, kısa vadeli borçların yeni borçlarla çevrilememesi durumunda döviz rezervleri kullanılarak dış borçları ödeyememek gibi bir durumun önlenmesi gözetilmektedir.

Döviz rezervi iki şekilde biriktirilebilir. Birincisi, Merkez Bankası’nın döviz borçlanması yoluyla döviz biriktirmesidir. İkinci yol Merkez Bankası’nın kendi bastığı parayı piyasaya sürerek piyasadan döviz satın almasıdır. İki yolun ortak yanı döviz rezervi biriktirmenin Merkez Bankası bilançosunu büyütmesidir. Bir anlamda, döviz rezervi biriktirmek, başkaca bir önlem alınmadığı taktirde, enflasyonisttir. Bir başka anlamda, döviz rezervi biriktirmek biriktirilen dövizi basan ülkeye borç vermektir.

Son iki cümleden döviz rezervi biriktirmenin kötü bir şey olduğu anlaşılmasın. Aksine, döviz rezervleri bir takım başka olumsuzlukları önlemeye yönelik biriktiriliyorsa, bazı yan etkilerle mücadele etmek de işin bir parçasıdır.

Son yıllarda IMF Türkiye’nin döviz rezervi biriktirmesi konusunda oldukça ısrarlı bir tavır sergiliyor. Yazılan her raporda, Türkiye’nin IMF’ye verdiği her niyet mektubunda, para politikası başlığı altında Merkez Bankası’nın, şartlar uygun olduğu sürece, döviz rezervleri biriktirmesine ağırlık vereceği ya da vermesi gerektiği vurgulanıyor. Neden?

Merkez Bankası’nın 60 milyar dolar civarında döviz rezervleri var. Türkiye’nin de kısa vadeli dış borçları geçen yıl sonu itibariyle yaklaşık 42 milyar dolar civarında. Vadesine bir yıldan az kalmış borçlar mutlaka daha fazladır. Ama, Türkiye’nin döviz rezervlerinin kısa vadeli dış borçlara bakarak yetersiz olduğunu iddia etmek zordur.

Bir diğer bakış açısıyla, yalnızca kısa vadeli dış borçların değerine değil, tabiatı icabı kısa vadeli olabilecek sermaye akımları göz önüne alınabilir. Sermaye piyasalarına yatırım yapmış yabancı yatırımcıların getirdikleri meblağ (popüler deyimiyle sıcak para) kısa vadeli dış borçların çok üzerindedir. Bu yatırımlar çıkma eğilimine girdiğinde, döviz rezervlerine ihtiyaç duyulabilir. Bu yaklaşım ciddiye alınmalıdır.

UYGULAMA

Uygulamaya bakıldığında, IMF döviz rezervlerinin hiçbir biçimde kullanılması taraftarı değildir. Geçen yılın ortasında yaşanan son çalkantı da görüldüğü gibi, IMF sermaye çıkışlarını kurlara baskı yapmadan gerçekleştirmek amacıyla Merkez Bankası’nın döviz rezervlerini kullanmasına sıcak bakmamaktadır. Yani, döviz rezervleri düzeyini kısa vadeli dış borçlara ve ülkeye giren kısa vadeli olabilecek sermaye hareketlerine endeksleyeceğiz, ama bu alanlardan gelebilecek olumsuzlukları yok etmek için döviz rezervlerini kullanmayacağız!

O halde, döviz rezervi biriktirmek bir para politikası olmaktan çıkmakta, Amerika ve diğer gelişmiş ülkelere borç verme operasyonuna dönüşmektedir.
Yazarın Tüm Yazıları