Erdoğan, muhalefeti memnun edecek mi?

Siyasi kulislerde, iki senaryo tartışılıyor. Kamuoyu önünde söylenenlerle, yapılan gizli hesaplar birbirinden çok farklı. Herşey, Başbakan’ın alacağı karara göre değişecek.

Haberin Devamı

Ankara’da heyecan yüksek, komplo teorileri yazılıyor. Senaryolar üretiliyor. Ancak içlerinden ikisi çok konuşuluyor. Konu, Cumhurbaşkanlığı ve Genel Seçimler etrafında yoğunlaşıyor.

 

Muhalefet partileri ve bazı laik çevreler, Erdoğan’ın Cumhurbaşkanı olmaması için büyük çaba harcıyorlar. Medyaya yansıyan açıklamalara göre, Erdoğan’ın Cumhurbaşkanı olması durumunda rejim tehlikeye girecek. AK Parti’nin hem Köşk, hem de TBMM’de çoğunluğu aldığı taktirde, ülkeyi istediği gibi yönlendirebileceği, Erdoğan’ın Cumhurbaşkanlığı’nın engellenmesiyle bu tehlikenin hiç değilse bir oranda durdurulabileceği ileri sürülüyor.

 

Haberin Devamı

Kamuoyu önündeki tartışma bu... Oysa perde arkasında çok farklı bir senaryodan söz ediliyor.

 

Aslında, muhalefetin ve laik çevrelerin gerçek niyetlerinin bambaşka olduğu, bu kesimin tam aksine Erdoğan’ın Köşk’e çıkmasından memnuniyet duyacağı ısrarla vurgulanıyor.

 

Nedenleri de hiç mantıksız değil:

 

1.     Cumhurbaşkanlığı makamı etkin değildir. Yetkileri sınırlıdır. Daha önceki cumhurbaşkanlarının(özellikle Özal ve Demirel) demeç vermenin ötesinde birşey yapamadıkları, hatta partilerini dahi kontrol altında tutamadıkları ortadadır. Erdoğan’da aynı konuma girecek ve etkinliğini kaybedecek.

2.     Erdoğan’ın AK Parti’nin başından ayrılması, bu partiyi zayıflatacaktır. Gül belki ilk seçimde partiyi tutabilir, ancak ikinci seçimde parti dağılacaktır.

3.     Erdoğan’ın Köşk’e çıkması, muhalefete ekstra bir imkan sağlayacaktır. Laikliğin tehlikeye girdiği varsayımından hareketle, ”laikliği kurtarmak için bizim etrafımıza toplanın” diyeceklerdir.

 

Bu senaryo ne kadar doğru çıkar bilemiyorum. Ancak içinde gerçek payı var. Erdoğan’ın Köşk’e çıkışı belirli çevrelerde gerilimi arttıracak. Bu çevrelerin elindeki iletişim gücünü de düşünecek olursak, AK Parti’nin epey yıpranabileceğini söyleyebiliriz.

Haberin Devamı

 

Şimdi sorulması gereken bir başka soru daha var: Acaba Erdoğan Köşk’e çıkıp muhaliflerini memnun eder mi? Yoksa bu tuzağı görüp partisinin başında mı kalır?

 

Başbakan, adaylıktan vazgeçer ve kendi yerine bir başka AK Parti’liyi tavsiye ederse ne kaybeder?

 

Hiçbir kaybı olmaz. Olsa olsa, muhalefet, ”Erdoğan’ı engelledik” diyeböbürlenir o kadar.

 

Erdoğan’ın kafasından ne geçtiğini kimseler bilmiyor. Eğer ”Cumhurbaşkanı olarak tarihe geçmek” gibi kişisel bir tutkusu yoksa, Erdoğan’ın aday olmaması gerekiyor.

 

Ancak, bu işler bilinmez.

 

Bunun mantığını hesaplamak imkansızdır.

                                             *                               *                               *

Haberin Devamı

ERDOĞAN’I SADECE AB KURTARIR…

 

Siyasetin ince hesapları ve komplo teorileri bir yana, Tayyip Erdoğan’ı çok zorlu bir yıl bekliyor.

 

Cumhurbaşkanlığı kavgasının görünen yüzünde laik kesimler, hem Köşk’ü hem de TBMM’ni AK Parti’ye bırakmak istemiyorlar. Hatta zaman zaman pek demokrasiyle bağdaşmayacak önerilerde bulunuyorlar. Ortaya çıkacak gerilime işaret ediyorlar. Başbakan ise, ”Anayasa’ya uygun hareket ediyorum” diyor. Haklı olarak “Buna neden itiraz ediyorsunuz?” diye soruyor. Kendi açısından gerçekten de haklı. Oyunu alıp gelmiş bir parlamento var ve bu parlamento şimdi Cumhurbaşkanı’nı seçecek. Bunda hiçbir anormallik yok.

 

Ancak, laik kesim haklı olarak kaygılanıyor. Hem Köşk, hem de Parlamento’nun Ak Parti’ye kaymasıyla, ülkedeki dinci muhafazakar akımların kontrolü daha da yaygın şekilde ele alabileceğini görüyorlar. Laikler ve muhafazakarlar arasındaki   dengenin  bozulacağını  hesap  ediyorlar. Bundan  dolayı da,hiçdeğilse Köşk’e -sembolik olarak- eşi türbanlı olmayan bir Ak Partili’nin gitmesi için bastırıyorlar.

Haberin Devamı

 

Ben bu ülkede bir din devleti kurulamayacağına inananlardanım. Laik- Demokratik- Liberal kesim öylesine güçlü ki, böyle bir olasılığın gerçekleşmesine imkan vermez. Bundan dolayı da, Köşk’e eşi türbanlı olan birinin çıkmasını tehlike gibi görenlere katılmıyorum.Önemli olan bu semboller değil, seçilen kişilerin tutumlarıdır. Eğer yolundan şaşan olursa, onu tekrar doğru yola getirmekte bizim görevimizdir. Ayrıca bu kadar da gücümüz vardır.

 

Bu pencereden baktığım zaman, benim gibi düşünenler için de önemli olan, Ak Parti’nin Türkiye’yi Avrupa hedefine götürüp götürmediğidir. Türkiye’yi AB’ye götüren bir lider, bu ülkeyi aynı zamanda din devletine dönüştüremez. İşin tabiatına aykırıdır. AB ile ilişkilerinizde, şark kurnazlığı ile bazı kriterleri bypass edebilirsiniz, ancak din devleti oluşturulması çabalarını yutturamazsınız ve haşa kabul ettiremezsiniz. Dolayısiyle, Türkiye- AB ilişkilerinin sıhhati benim için en önemli sigortadır. Bu ilişkilerin sağlığını kontrol edebilmenin en doğru yolu da, Kopenhag Kriterleri’ne uyum için atılması gereken adımlar ve reformlardır.

Haberin Devamı

 

Ak Parti, 301’den başlıyarak reformları yapıyor mu , yoksa üstüne mi yatıyor ?

 

Ben buna bakarım.

 

Reformlar hızla sürüyorsa, Cumhurbaşkanlığı’na kimin çıktığı da o kadar önemli değildir. Önemli olan ülkenin nereye götürüldüğüdür.

 

Recep Tayyip Erdoğan’ı da bizler bu yanıyla tartacağız. Attığı adımların Anayasa’ya uygun olup olmadığı veya hukuken bir sakıncası bulunup bulunmadığına göre değil. Zira, Türkiye’nin laik- demokratik yörüngesinden çıkmamasının tek güvencesi Avrupa Birliği’ne attığı çabanın gücüdür.

Yazarın Tüm Yazıları