Tamamen içimize kapanıyoruz!

KORKARIM, Türkiye’nin tamamen içe kapanacağı, iki seçimle su yüzüne çıkacak iktidar kavgasını bildik çarıklı erkan usulleri ile çözmeye çalışacağı ve en önemlisi belden aşağı vurmanın tekrar mubah sayılacağı bir döneme giriyoruz.

2006 yılı sonunda alınan kararla müzakerelerin 8 başlıkta açılmamasının, limanlar açılmadan açılan başlıkların kapatılmamasının 2007 yılı için AB ile müzakerelerin dondurulması anlamına geldiğini hep beraber yaşayarak göreceğiz.

2007 yılında AB’nin Türkiye ile fazla ilgilenmediğine de şahit olacağız.

Arkasındaki AB desteği eksilen hükümet de iktidar mücadelesinde ne kadar büyük güç kaybına uğradığını 2007 yılında anlayacak.

* * *

Parlamenter demokrasilerde hükümetin asli sorumlusu ve sahibi başbakandır. Onun için hükümetler başbakanların adı ile anılırlar.

Recep Tayyip Erdoğan Hükümeti vizyonsuz ve misyonsuz olduğu için kendini ve ülkeyi 2007 yılında iç çalkantılarla dolu tehlikelere gebe bırakmıştır.

Sürekli son anda işleme konan sözüm ona pragmatik çözümlerle işi idare etmeye çalışan hükümet yine bir son dakika girişimi ile "liman açma" atağında fena halde çuvallamış, teklifi yüzüne gözüne bulaştırmıştır. Bu son dakika girişimi bir gol ise golü kendi kalesine atmıştır, bu bir kurşun sıkma ise kurşunu kendi ayağına sıkmıştır.

10.12.2006 tarihli yazımda; sözüm ona hem iç dengeleri hem AB’yi oyalama taktiğine girişen hükümetin kimseyi aldatamayacağını yazmıştım, nitekim AB Dışişleri Bakanları liman açma teklifini kaale bile almadılar.

* * *

Özünde doğru olan girişim sonuçta başarısız olmuştur. Zira:

1) İki limanı açma jesti son anda ve sözlü yapılarak Hükümet’in samimiyeti şüphe altına sokulmuştur. Kaldı ki 301. madde konusunda hükümet sözünün aksine kılını bile kıpırdatmamıştır.

* * *

2) Hükümet tutarlı bir devlet görünümü çizemediği gibi tersine devlet organlarının kendi arasındaki itişmenin yedi düvele duyurulmasına vesile olmuştur.

Genelkurmay’a ve Cumhurbaşkanı’na bilgi verilmemesi anlaşılır bir durum değildir.

Başbakan’ın Cumhurbaşkanlığı hakkında sarf ettiği söz kabalıktan öte parlamenter demokrasilerde "kuvvetler dengesi"ni hiç anlamadığını göstermiştir.

Bazıları liman açma girişimi devlet politikasından kopma değildir diyorlar. Bazıları bu teklif Genelkurmay Başkanı’nı ilgilendirmez diyorlar, tepkisini eleştiriyorlar.

Bu köşeyi zerre kadar takip edenler Genelkurmay başkanlarının siyasete müdahale eden söz ve davranışlarını ne kadar açık eleştirdiğimi bilirler.

Ancak, bu kez Genelkurmay Başkanı yerden göğe haklıdır.

Teklif; Kıbrıs’ı bütünü ile çözme ve meseleyi tekrar BM’ye taşıma olarak özetlenen devlet politikasından bal gibi sapmadır. Ayrıca:

i) Koşulsuz açılacak limanlar karşılığında Ercan’ın açılmasını bekleyeceğimiz süre arasında Türkiye tek taraflı karar almış durumda olacaktı. Bu süre içinde "izolasyonların kaldırılması ve limanların eş anlı açılması" prensibi işlemeyecekti.

ii) Kaldı ki bir yıldır "ölürüm de liman açmam" diyen bir hükümet bu kararını aniden değiştirdiyse tabii ki devletin organlarına bilgi verecektir.

* * *

3) AB açısından sözlü teklifin ciddiye alınmaması da doğaldır. Bizzat Başbakan Finlandiya’nın sözlü teklifine tepkisi sorulduğunda "Ortada yazılı bir teklif yok ki neyin nesini konuşacağız" diyen kişidir.

(Yarın devam edeceğim.)
Yazarın Tüm Yazıları