Öteki diktatörlerin işine yaramayan yöntemler

BERKİN Elvan’ın cenaze töreninden sonra İstanbul’da bir kez daha polis marifetiyle bir vahşet yaşandı.

Haberin Devamı

İnternetteki haber sitelerinde yayımlanan fotoğraflara, videolara dikkatle bakın!
Dağılmakta olan insanlara acımasızca, düşmanca saldıran polislerin görüntüleri ile dolu.
Kimisi yere düşmüş insanlara cop vuruyor, kimisi küçücük kızları dövüyor.
Kendi halinde yürüyüp giden tek başına bir insana bile TOMA’dan su sıkıyorlar ki yerlerde sürünsün, yaralansın.
Kafasından biber gazı fişeği ile vurulup öldürülen Berkin’in toprağa verilmesinin üzerinden saatler geçmiş, polis aynı senaryoyu uygulamaya devam ediyor.
Kimisi diz çöküp nişan almış fişek atıyor, kimisi ayakta hedef gözeterek.
Aylardır bu konu konuşulmamış sanki.
Hedef gözeterek gaz fişeği atmak ile tabancayla kurşun sıkmak arasında bir fark olmadığını sanki hiç öğrenmemişler gibi.
Ya İzmir’dekine ne demeli?
Polis, çıkardığı kaskıyla bir vatandaşı dövüyor!
Sonra İzmir Emniyeti’nden açıklama yapılıyor: Polis soruşturulacakmış!
Gezi olayları sırasında, sahilde oturan küçücük bir kızı saçından sürüklemeye çalışan polisi soruşturup örnek olacak bir ceza verdiniz mi ki, bu soruşturmadan bir sonuç çıksın?
Gezi gösterileri sırasında canavarca hislerle insanları kör bırakan, ölmelerine neden olan polisler hakkında hangi işlemi yaptınız da, bundan sonrası için size güvenelim.
Ellerindeki gaz fişekleri, plastik mermi atan tüfekler, TOMA’lar yetmemiş gibi bir de polise yeni silah almışlar.
Avrupa’nın birçok yerinde “ölümcül silah” olarak kabul edilen bu silahları polise dağıtın, onlar insanları öldürmeye teşebbüs etsinler, siz de sonradan “Soruşturma açılacak” diye insanları uyutmaya çalışın.
Kusura bakmayın ama yemezler!
Ve kontrolsüz şiddeti, acımasızca uygulayan bu gücün başında şimdi hiçbir kanunu takmayan bir İçişleri Bakanı var.
Gazetecilerin kapılarının kırılıp “alınmasını” istiyor, kanundan söz eden bürokratlara, polis müdürlerine, valilere “Merak etmeyin, suç olursa kanun çıkarır kurtarırız” diyebiliyor.
Anayasa’ya karşı darbe yapmış, yargı gücünü kendisine bağlamış, seçimden sonra bir istihbarat devleti kurmak için MİT kanunu çıkarmaya hazırlanan bir iktidar ve şiddete bağımlı hale gelmiş bir polis gücü.
Faşizmin alacakaranlığında yaşıyoruz artık.
Yarın sabah kimin kapısının kırılıp götürüleceğinin bilinemeyeceği, itirazını yüksek sesle dile getirenin doğduğuna pişman edileceği bir faşist düzen.
Yola “ileri demokrasi” diye çıktılar, bir yandan ceplerini doldurdular, diğer yandan yolsuzluklarını örtecek polis devletinin temelini attılar.
Dünyanın her yerinde diktatörler yıkılıp giderken, onlarla aynı yöntemleri uygulayarak ayakta kalabileceklerini zannediyorlar.

Haberin Devamı

Sıfırlanan paralarla alınamıyor

Haberin Devamı

BAŞBAKAN Yardımcısı Bülent Arınç, Berkin Elvan’ın ölümüyle ilgili olarak “Bütün Türkiye gerçekten yasta. Genç bir yavrumuzun hayatını bir sokak olayında kaybetmiş olması fevkalade üzüntü verici. Ben Sayın Başbakanımızın da büyük bir üzüntü yaşadığına inanıyorum” dedi.
Berkin Elvan hayatını, Arınç’ın söylediği gibi “bir sokak olayında” kaybetmedi.
Bakkala ekmek almaya giderken, hedef gözetilerek gaz fişeği ile vuruldu, onun için öldü.
Bunu hatırlatmış olayım ki belki Arınç, bu üzüntüyü kuru kuruya yaşamaz, katilin bulunması için de çabalar.
Arınç, Başbakan’ın da üzüntü yaşadığına inandığını söylüyor, belli ki o da küçücük bir çocuğun ölümü ile ilgili Başbakan’ın bir söz söylememiş olmasından rahatsız.
Vicdanı olan her insan gibi üzülüyor, başkasını da kendisi gibi zannediyor.
Ama Başbakan’ın buna hiç aldırdığı yok.
Miting meydanlarında dün de Filistin’de öldürülen çocuklardan söz ediyordu, ama Berkin’in adını bile ağzına alamadı.
Çünkü umurunda değil.
Bir küçük çocuğun, polis fişeğiyle öldürülmesi vicdanını rahatsız etmiyor.
Kendi emrindeki polis gücünün işlediği bir cinayeti görmezden gelmeye çalışıyor.
Aklı fikri piyasalarda, Berkin’in cenaze töreninden sonra piyasaların toparlandığını söylüyor ama ağzından üzüntü ifade eden tek bir kelime çıkmıyor.
Vicdan parayla satın alınabilen bir şey değil tabii.

Haberin Devamı

Yok sayılmaya isyan ettiler

BİZİM memlekette parti mitinglerine adam taşımak, siyaset yapma geleneğinin ayrılmaz bir parçasıdır.
Parti örgütünün tuttuğu otobüslere insanlar doldurulur, ellerine kumanyalar verilir, ceplerine de üç–beş kuruş konulur.
“Bilmem hangi partinin lideri, falanca kentte 1000 otobüslük konvoyla karşılandı” diye haber okursanız, bilin ki o bölgedeki parti teşkilatı iyi çalışmış.
Bu işin finansmanını genellikle belediyeler, onlarla iş yapan şirketler aracılığıyla sağlarlar.
Bu işte son yıllarda AKP’nin olağanüstü başarılı olduğunu biliyoruz.
Arada, Gezi protestolarına karşı Ankara’da yaptıkları mitingde olduğu gibi kameralara “Kılıçdaroğlu’nu seviyoruz” diye seslenen tecrübesiz mitingciler de çıkıyor tabii.
Onun için parti mitinglerindeki kalabalıklara bakmak insanı yanıltır, geçmişte bunun çok örneğini gördük.
Berkin Elvan’ın cenaze törenine kimse adam taşımadı ama.
Sadece İstanbul’dan değil, yurdun dört bir yanından insanlar, kendi olanaklarıyla o cenaze törenine katıldılar.
Kilometreler boyunca uzayan kortejdeki kalabalıkları bir araya getiren şey her şeyden önce insani hassasiyetlerinin ortak olmasıydı.
Yok sayılmaya, polis baskısına, hayat biçimlerine müdahale edilmesine, her gün azarlanmaya bir
isyandı.
Kalabalıklara bakıp seçim tahmini yapmak isteyenlerin bu isyanı iyi okumaları gerekiyor.

Yazarın Tüm Yazıları