Anayasa yapmak

ANAYASA Mahkemesi Başkanı Sayın Haşim Kılıç’ın Kayseri Barosu’nda yaptığı konuşmada muhalefete ve iktidara uyarılar var. Şu sözleriyle muhalefeti uyardığı açık:

Haberin Devamı

“Her kesimin kendi doğrularını vazgeçilmez, tartışılmaz, kılına bile dokunulmaz kutsallara dönüştürmesiyle ortaya çıkacak dayatmalar, diyaloğu ve müzakere şartlarını ortadan kaldırır...”
Bu sözler muhalefet partilerine uyarıdır çünkü muhalefet partileri kendi kırmızı çizgilerini müzakereye bile açmıyorlar. Hatta CHP’li Rıza Türmen’le Süheyl Batum bile kendi aralarında uzlaşmış değiller.

İKTİDARIN TAVRI

İktidar partisi, partiler arasında uzlaşma olmazsa kendi taslağını geçirmeye çalışacağını söylüyor; tabii “çoğunluk partisi” olmanın gücüne dayanarak... Sayın Kılıç’ın şu sözleri de besbelli ki iktidara uyarıdır:
“Barış için gerekli olan iklimi oluşturmadan güce dayalı yapılacak anayasal düzenlemeler ‘Ben yaptım oldu’ anayasası olur. Bu yaklaşım toplum barışının en büyük tehdidi olmak yanında, sorunları büyütmekten başka sonuç doğurmaz”.
AKP kendi “bize göre başkanlık” taslağını geçirmek için BDP ile anlaşır mı, bilmiyorum. Anlaşırsa gizli oylamada yeterli sayıyı bulur mu, yine bilmiyorum. Fakat bunu başarsa bile toplumsal gerçeklikte “sorunları büyütmekten başka sonuç doğurmaz”.
Anayasalar geniş toplumsal uzlaşmaya ve kalıcı hukuki prensiplere dayanmak zorundadır.

Haberin Devamı

SİYASİ POZİSYONA GÖRE!

Siyasi pozisyona göre kavram veya sistem değiştirmek iyi bir tavır değildir. Rahmetli Av. Özdemir Özok başkanlığında Türkiye Barolar Birliği (TBB) 2001 yılında bir anayasa taslağı hazırladı. “Değişmez” maddelerde değişiklik yapıldığı gibi, 2. maddenin gerekçesinde aynen şu yazılmıştı:
“‘Atatürk milliyetçiliğine bağlı devlet’ veya ‘milli devlet’ gibi formüllere gerek görülmemiştir”.
Bu metinde Sayın Yekta Güngör Özden’in de imzası vardır.
Sonra, aynı TBB yönetimi 2007 yılında yeni bir anayasa taslağı daha hazırladı. Değişmez maddelerde yine “Atatürk milliyetçiliği” yoktu fakat Cumhuriyet’in nitelikleri sayılırken “Başlangıç’ta belirtilen temel ilkeler”e referans yapılıyordu. “Başlangıç”ta ise “Atatürk milliyetçiliği”, hatta “aydınlanma” ve “uygulamaya ışık tutacak yorumlarla Atatürk ilkelerinin güncelleştirilmesi” gibi siyasi kavramlar bile konulmuştu.
Niye? AKP yokken Atatürk milliyetçiliğini kaldırmışlar, AKP iktidara gelince yeniden hem de keskinleştirerek anayasaya koymuşlardı. Anayasayı “siyasi pozisyon”a göre yazmışlardı!
AKP’nin de 2007 yılında cumhurbaşkanının yetkilerini azaltan bir parlamenter sistemi, şimdi ise aşırı yetkilerle donatılan bir başkanlık sistemini savunması “siyasi pozisyona göre”dir.
Anayasaya bakışta temel ilkeler ve sistemlerle ilgili tutumlar siyasi pozisyona göre bu kadar değişken olmamalıdır.

Haberin Devamı

LAİKLİĞİN ANLAMI

Anayasa yaparken, kalıcı olan kavramları evrensel anlamlarıyla almak da son derece önemlidir. Bunun bir örneği, laikliktir. Haşim Kılıç “Laiklik kavramının evrensel anlayıştan koparılarak keyfi ve ideolojik yorumlara açık hale getirilmesinin, mağdur ve mazlum bir kitlenin doğmasına yol açtığını” söyledi. Nitekim Anayasa Mahkememizin akıl almaz bir kararı vardır: Halkı Müslüman olan bir ülkede, laikliğin “Batı ülkelerindeki gibi olması, laikliğin aynı anlam ve
düzeyde benimsenmesi beklenemez!” (Karar No: 71/76 ve 89/12)
Özgürlük karşıtı bu kararlara Kılıç’ın “karşıoy” yazıları koyduğunu belirtmeliyim.
Partilerimiz AİHM’nin içtihatlarındaki girişim, fikir, din ve vicdan özgürlüklerini kabul etseler uzlaşma kolay olur. “Bize göre özgürlük” ya da “bize göre başkanlık” gibi tavırlarda diretmek anayasa yapımını çıkmaza sokar.

Yazarın Tüm Yazıları