İstismar meselesini istismar edeceğim

ON yıllık AKP iktidarının güzel Türkçemizden itinayla seçip çıkardığı ve bir siyasal terim olarak yeniden dolaşıma soktuğu bir kelime var: İstismar!

Haberin Devamı

Türkçeye Arapçadan geçmiş. Daha da Türkçesi “sömürmek” kelimesi, eski Türkçedeki “sümürmek” fiilinden geliyor, “bir meyvenin suyunu emmek” gibi bir eylemi tarif ediyor.
Elbette AKP’nin eski–yeni Türkçe yerine Arapça kökenden gelen kelimeyi seçmesinde benim açımdan bir sorun yok, “Türkçeleşmiş, Türkçedir” der geçerim.
“AKP siyaset jargonunda” ise bu kelimenin karşılığı şu: Başbakan’ın politikalarına aykırı iddialar ileri sürmek!
Bu her konuda olabilir.
Çamlıca’ya cami yapılmasını eleştirirseniz de bir şeyleri istismar etmiş oluyorsunuz, “Uludere’de ne oldu” diye sorarsanız da!
İnternette hızlı bir tarama yaptım. Başbakan hangi konularda muhalefeti “konuyu istismar etmekle” suçlamamış ki!
Hepsine birer cümle yazsam, karşı sayfaya geçip, Sedat Ergin’in köşesini alsam da yer yetmez!
Dedim ya, konunun önemi yok. Önemli olan “söz söyletmem sözümün üstüne” anlayışının meseleye bakışıdır. Onların sözünün üzerine bir şey söylerseniz, istismar ediyorsunuzdur.
Oysa biliyoruz ki buna “istismar” denmez, kısaca “muhalefet” de diyebiliriz.
“Gerçeklerin şimşeği, fikirlerin çatışmasından doğar” diyeceğim ama şöyle söylesem acaba günümüz siyasal realitesine daha mı çok yaklaşmış olurum, ne dersiniz: “Baârika–i hakikat, müsâdeme–i efkârdan doğar!”
Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, geçen gün bu kez Gazi derneklerinin sayısına takılmış, “Öyle her aklına esen dernek kuramaz” diyor, “İstismar etmeyin” diye dikleniyor.
Başbakan’a düzeni bozacak gereksiz bir tutum gibi görünen konu, bana ise tam tersini çağrıştırıyor: İnsanların bir fikir ya da ortak çıkarlar etrafında serbestçe örgütlenmelerinin nesi kötü olabilir? Yeter ki kavga dövüş etmesinler, fikirlerini, çıkarlarını medeni insanlar gibi konuşarak savunsunlar.
Fikirleri kamuoyunda yeterli takipçi bulamıyorsa zaten silinip giderler, bunların sayısından endişe etmek gerekmez.
Bu demokratik bir toplum olmanın gereğidir, sonucudur. Üstelik “İstismar etmeyin” diyen Başbakan daha birkaç gün önce de “sivil toplum kuruluşlarının ellerini taşın altına sokmamalarından” yakınıyordu.
Sorun galiba Başbakan’ın demokrasi anlayışında!
Onun gibi düşünür, konuşursanız her şey serbest, helal olsun size bu yollar, dernekler, kürsüler!
Tersini düşünüp, Başbakan’ın canını sıkmayın, meseleleri istismar etmeyin!

Haberin Devamı

‘Barış süreci’ öcüsü!

Haberin Devamı

ŞU anda Türkiye sınırları içinde yaşayıp da PKK ile asker ve polis arasındaki çatışmadan mutlu olan bir kimsenin bulunduğunu hiç sanmıyorum.
Siyasal meşrebi ne olursa olsun, kimse bu çatışmaların böyle sürüp gitmesini istemez.
Ölüp gidenler gencecik insanlar bu toplumda derin bir travmaya neden oluyor, tesellisi imkânsız acılar veriyor.
Onun için bu ölümlü, çatışmalı dönemi sona erdirmeyi kim başarabilirse, o, Türkiye’nin geleceğinde en çok hayırla anılacak isim olacak, buna kuşku yok.
AKP hükümeti, PKK’nın şefinin örgütün silahlı güçlerini sınır dışına çıkartmasını sağlayabileceğine inanıyor.
Buna inanmak bir siyasal hak ise, inanmamak da eşit bir haktır.
Ben kişisel olarak hükümetin izlediği yolun çözüm için yeterli olmayacağını düşünüyorum.
Benim düşünceme göre Türkiye gerçek bir demokrasi olmayı başarabilirse, ayrılıkçı Kürt hareketinin silahlı kanadı marjinalize edilebilir, akan kan durabilir.
Hükümet ise demokratik hakları bir tür alışveriş malzemesi olarak kullanmaktan yana: “Silahı bırak, sana bu hakları vereyim” düşüncesinde.
Bence böyle bir pazarlıktan sonuç çıkmaz.
İpuçlarını Apo’nun görüşmede söylediklerinden çıkartabiliyoruz. Ama bunları serbestçe konuşmamız da mümkün değil.
Çünkü şimdi bir ‘barış sürecini bozmayın’ öcüsü çıktı, kim farklı bir şey söylese parmaklar hemen sallanmaya başlıyor!
İyi de herkes sizin gibi düşünmek zorunda mı? Askeri vesayet bitti, şimdi de fikirler üzerinde AKP vesayeti dönemi mi başladı?

Haberin Devamı

Kılıç’a kutlama

GENÇLİK ve Spor Bakanı Suat Kılıç’ın, Adana’da üniversite yurduna yaptığı ziyaret sırasında kendisine yumurta atma girişiminde bulunan bir öğrenci yaka paça gözaltına alınmıştı.
Bakan Kılıç, öğrencinin karakolda tutulduğunu öğrenince talimat verip, yanına getirtmiş.
Ayrıca gencin yurttan atılmasını da engellemiş.
Bu köşede tersi davranışlar içinde bulunan kamu yöneticilerini, siyasetçileri eleştiriyorum.
Genç çocukların yerlerde sürüklenmesinden, susturulmak istenmelerinden hoşlanmıyorum.
Ama arada sırada da olsa Suat Kılıç gibi bir bakan çıkabiliyor.
Bu durumda da bana Kılıç’ı kutlamak düşüyor, polise ve idarecilere verdiği demokrasi dersi için teşekkür etmek istiyorum.

Yazarın Tüm Yazıları