Devletin işini bir marka yapıyor

Bir marka var ki devletin yapması gereken işi üstleniyor. Sosyal sorumluluk bilinciyle hareket edip ölen zanaatları hayata geçiriyor, doğrudan köylülerle çalışarak istihdam sağlıyor.

Haberin Devamı

Yaşadığımız coğrafyanın ne kadar farkındayız?
Urfa’daki son kazıdan sonra ortaya çıktı ki bu topraklarda 12 bin yıldır yaşanıyor.
Dünyadaki en eski şarap üretimi Urfa’da. En eski zeytinyağı üretimi Urla’da. Zeytinin geni Cudi Dağı dolaylarında bulunuyor.
Siz şimdiki zevksizliğimize bakmayın... Bu coğrafyada belli başlı imparatorluklar zamanında rafine bir estetik de gelişmiş. Hitit, Selçuklu, Osmanlı... Saraylarda bu zevk en üst seviyelere ulaşmış.
Rembrandt Hollanda’da fırçasını konuştururken bizim buralardaki tezgahlarda dünyanın en güzel kumaşları dokunmuş.
Bu tezgahların ne kadarı hayatta, zanaatların ne kadarı yaşıyor derseniz... Durum vahim.
Armaggan, 2007’de tam da bu noktadan hareketle, bir dünya markası olma arzusuyla yola çıktı.
Sermayesi bu coğrafya. Dünyadaki yeni lüks tanımı zanaat, köklülük, saflık, doğallık ve tasarımda farklılık gibi özellikleri içeriyor. Armaggan bu özellikleri yeme-içme, el ve takı sanatı gibi farklı alanlara kazandırıyor. Türkiye çapında nesli tükenmekte olan ustaları buluyor ve tasarımlarını ürettiriyor.
Markanın Dudullu’daki tekstil atölyesine gittim.
İplik, boya, kumaş, renk sevenler için cennete düşmek gibi.
Binanın giriş katındaki boyama kazanlarında ipliği boyuyorlar; dokumalar boyanan ipliklerden yapılıyor.
Yan odada 16’ncı yüzyılda kullanılan jakar tezgahların modernize edilmiş halleri var. Hereke dokumacılığı artık Türkiye’de son buldu. Saltanat çöktükten sonra ancak mevcut sarayların restorasyon kumaşları bu tezgahlarda dokunuyordu. Artık o da yok. Tezgahların hepsi elle, insan gücüyle çalışıyor. Armaggan bu zanaat devam etsin diye Hereke’den emekli ustaları bulup işe aldı. Bu ustaların yanına bir de çırak verdi ki bilgi ve emeklerini aktarsınlar.
İplikleri tek tek tezgahtan geçiren usta “Bu tezgahlarda günde 10 santim kumaş dokuduğumuzda o gün kendimizi iyi üretim yapmış sayıyoruz” diyor.
Üst kattaki laboratuvarda doğal boya analizleri yapılıyor. Türkiye’deki bilimum müzelerden iplik numuneleri alıyorlar, teknolojik ve deneysel yöntemlerle bunların hangi yüzyılda hangi boyar maddeden elde edildiğini öğreniyorlar.
Laboratuvarın raflarındaki kavanozları kaya kekiğinden civan perçemine, altın gözüne onlarca bitki dolduruyor. Bunların her birinden ve karışımından elde ettikleri renklerin özünü alıyorlar.
Bu bitkilerin hepsi Türkiye’nin dört bir yanında köylülerce sürdürülebilir olması açısından köklerine zarar vermeden toplanıyor. Armaggan’ın bir misyonu da istihdam sağlamak için köylülerle çalışmak.
Anadolu’da hâlâ köylerde halıları bitkiyle renklendirenler var ama laboratuvar koşullarında bu renk skalasında bunu yapan bir yer daha yok. Ulaşılan renk ve pigment bakımından dünyanın en zengini bu laboratuvar. Viyana Teknik Üniversitesi ikinci sırada.
Atölyenin Geleneksel Dokuma bölümünde Anadolu’nun farklı yerlerine has orijinal dokuma tezgahları var. 100-150 yıllık tezgahlar bunlar. Karadeniz, Şile, Nallıhan, Siirt, Beledi tezgahları... Köyleri tek tek dolaşarak bulmuşlar bunları. Çoğu yakılmak üzereyken...
Bu odada bir tarih yatıyor. Kitaplardaki dokuma kumaşlar hep bu tezgahlardan çıkmış. Armaggan o kumaşları yeniden üretir hale gelerek erozyonu tersine çevirmeye çalışıyor.
Diğer bir oda ahşap yazma kalıplarıyla dolu. Hepsi Anadolu’dan toplanmış geleneksel baskılar.
Kısacası, Armaggan tarihteki teknolojiyi bugüne taşıyor. 4-5 yılda topladıklarına bakınca insan “Bu devlet eliyle yapılsa dünyanın en büyük tekstil müzesi kurulur” diye düşünmeden edemiyor.

Yazarın Tüm Yazıları