Cemaat ile hükümetin son savaş alanı: Özel yetkili mahkemeler

ASLINDA her şey çok tuhaf başladı. Hükümetin Ulaştırma Bakanı, gazetecilerle sohbet ederken Ceza Muhakemesi Kanunu’nun 250. maddesinin değiştirileceğini söyledi.

Haberin Devamı

CMK 250, şu meşhur özel yetkili mahkemeleri kuran ve onların yetki alanını düzenleyen madde.

Açıklamayı Adalet Bakanı değil Ulaştırma Bakanı yaptı. Neden acaba?

Ardından Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, Ulaştırma Bakanı’nın açıklamasını doğruladı, ‘Evet değiştireceğiz’ dedi.

Ama daha başbakan haberi doğrulamamışken kıyamet kopmuştu bile.

Fethullah Gülen cemaatine yakın olduğu düşünülen gazetelerde Ergenekon, Balyoz vs davaların tutuklusu 800 kişinin salıverileceği hesapları yapılmıştı bile.
Oysa daha ortada taslak bile yoktu. Kaldı ki özel yetkili mahkemeler tamamen kaldırılsa bile tutukluların salıverilmesinin otomatik gerçekleşmesi için bir sebep de yoktu.

Neyse, o gün bugündür Gülen cemaatine yakın olduğu düşünülen kalemler ve gazeteler hükümete karşı ciddi bayrak açmış durumda. ‘Darbecilik yeniden serbest olacak, darbeciler hortlayacak’ diyenler bile çıktı.

Buna karşılık Başbakan Erdoğan, önceki akşam katıldığı bir TV mülakatında, bu değişikliği savundu, değişikliğin neden gerektiğini anlattı, neler yapılacağına dair de ipuçları verdi.

Bugün görülmekte olan bu cemaat-hükümet mücadelesi, aslında İstanbul’daki özel yetkili savcılığın MİT Müsteşarı Hakan Fidan’ı ifadeye çağırmasıyla başlayan savaşın son aşaması.

Hükümet önce MİT mensuplarının soruşturulmasını (ve tutuklanmasını) önleyen tek maddelik yasa değişikliği yaptı, sonra da sıra köklü çözüme geldi: Özel yetkili mahkemelerin olağanüstü yargılama yetkilerinin normalleştirilmesi, özel yetkili savcıların olağanüstü yetkilerinin normalleştirilmesi.

Anlaşıldı ki Başbakan kurunun yanında yaşın da yanmasına neden olan kategorik tutuklamalara karşıdır. Bunu söylemek ve bu eğer bir sorunsa o sorunu çözmek için bir hayli geç kaldı ama zararın neresinden dönülse kardır.

Haberin Devamı

Yargıyı normalleştirmek

TÜRKİYE, önce Abdullah Öcalan’ın yargılanması sırasında bu yargılamanın Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nden dönmemesi için Devlet Güvenlik Mahkemeleri’nden asker üyeyi çıkarttı. Böylece bu mahkemeler yarı askeri yargılama yapar olmaktan kurtarıldı. Geç kalmış bir adımdı ama nihayet yapıldı.
Arkadan bu mahkemelerin adı değişti, artık onlara DGM değil ‘özel yetkili mahkeme’ denecekti. Ama bu değişiklik sırasında, gerek savcılara ve gerekse mahkemenin kendisine DGM’lerin kimi kötü ve eleştirilen özellikleri eklendi.

Bunların başında, bu mahkemelerin Anayasanın 14. maddesi kapsamındaki suçları herhangi bir izin almadan doğrudan yargılama yetkisi alması geliyordu.

MİT müsteşarı bu yetkiyle savcılığa çağırıldı, görevdeki komutanlar bu yetkiyle tutuklandı, milletvekilleri bu yetkiyle yargılanmaya devam edildi.

Şimdi normalleşme olacaksa, bazı yetkilerin tırpanlanması kaçınılmaz.

Acaba hangi yetkiler tırpanlanacak?

Haberin Devamı

Tutuklamayı zorlaştırmak

ESASEN tutuklama kararını daha fazla kayda bağlayan, tutuklamayı olağanüstü bir tedbir haline getiren düzenlemeler halen Meclis’te konuşulmakta olan yargı paketinin içeriğini oluşturuyor.

Başbakanın şikayet ettiği bu konuyu çözmek için Meclis’teki paketi yetersiz bulanlardan olmama rağmen bu paketin bir an önce yasalaşmasını da diliyorum.
Bu sayede mahkemeler artık tutuklama yaparken veya mevcut tutukluluklara itirazları değerlendirirken çok genel ifadeler kullanamayacak, her birey için tutukluluğu gerektiren unsurları tek tek sayacak.

Bunun ilk büyük etkisi AİHM’deki dosyalarda görülecektir. Ama Gülen cemaatine yakın yayın organlarının duyurduğu gibi 800 kişinin salıverilmesi mümkün olacak mıdır, emin değilim.

Yazarın Tüm Yazıları