Türkiye’de otoriter demokrasinin kaynağı ne?

YARI otoriter, otoriter, hatta diktatoryal rejimlerin bir ortak özelliği vardır:

Haberin Devamı

Bu rejimlerde ‘kuvvetler ayrılığı’ sistemi ya hiç yoktur ya da kağıt üzerinde var gibi gözükse de sistem fiiliyatta işlemez.

Bizim ülkemizdeki demokrasiyi ‘ileri demokrasi’ değil de ‘melez demokrasi’, ‘vesayet demokrasisi’ veya ‘yarı otoriter rejim’ yapan şey, kuvvetler ayrılığı sisteminin işlememesidir.

Neden işlemez kuvvetler ayrılığı bizde?

Birincisi, hükümetler Meclis çoğunluğuna dayalıdır ve Meclis’in içinden çıkar. Bu durumda, hükümetler bir yerde parlamentonun da patronu olurlar.

Yürütmenin yasamaya hükmettiği düzenin sürüp gidebilmesi, hiç değilse iktidar partisinin içinden ‘çatlak ses’lerin önlenmesi gerekir. O yüzden, milletvekillerini bizde milletten çok lideri seçer.

Milletvekilinin bağımsız hareket etme şansının yok edilmesiyle yürütmenin yasama üzerindeki mutlak hakimiyeti oluşturulur.

Eğer partiniz (lideriniz, kadrolarınız) yeterince uzun zaman iktidarda kalabilirse, o zaman yürütmenin hakimiyet alanını yargıya doğru genişletmesine de tanık oluruz. Zaten kritik konularda yargının soruşturma yapma kapasitesini hep yürütme belirler, yürütme isterse yargıya o kapasiteyi sunar istemezse sunmaz ama zaman içinde yargıçlar ve yüksek yargı da yürütmenin hakimiyet alanına girerler.

Yürütme bunlarla da yetinmez. Kalkar, Meclis’ten düzenli aralıklarla Kanun Hükmünde Kararname çıkarma yetkisi alır.

Haberin Devamı

Amaç, yasama faaliyetini hızlandırmak, bu faaliyeti de dikensiz gül bahçesine çevirmektir.

Bizde ve bizim gibi ülkelerde yürütme elindekiyle hiç yetinmediği için parlamentolar birer yasa çıkarma makinesi olarak çalıştırılır.

Bizde kuvvetler ayrılığının yokluğu veya zayıflığı düne kadar askeri vesayeti var ediyordu. Asker, zayıf, parçalı ve yönetemeyen iktidarlar döneminde sürekliliğin sembolü olarak ülkeyi yönetiyordu. Çok sıkışınca yargıdaki ideolojik ortağına güveniyor, kendi meşruiyetini yaratıyordu.

Ama seçimde yüzde 50 alan bir siyasi parti karşısında askeri vesayet geriledi.

Ne var ki, askeri vesayetin güçlü bir iktidar karşısında gerilemesi veya ortadan kalkmasının demokrasiyi otomatik biçimde getirmemesinin sebebi aynı: Bizim hâlâ kuvvetler ayrılığımız yok.

Bizim parlamenter sistemimiz için bu söylediklerimin çok ama çok daha ağır ve otoriter versiyonları Rusya, Ukrayna, Gürcistan, Azerbaycan, Kazakistan gibi ülkeler için de geçerlidir. Bu ülkelerde uygulanan sistem ise ‘Başkanlık’ sistemidir.

Yani, diktatörlüğe, otoriterliğe veya yarı demokrasiye sebep olan şey, ‘Başkanlık sistemi’ değil, kuvvetler ayrılığının yokluğudur.

Haberin Devamı

Kuvvetler ayrılığını değil, başkanlık sistemini konuşmak yanlış

MECLİS’te bütün partilerden eşit sayıda milletvekilinin katıldığı bir uzlaşma komisyonu mevcut Anayasamızı baştan sona yeniden yazmak için çalışıyor.

Bu çalışmaların en hararetli evresine geçildiğinde ansızın bir ‘Başkanlık sistemi’ tartışmamız oldu. İyi de oldu.

Ama tartışmacılara ve kullanılan kelimelere baktığımda, bu tartışmanın temel bir demokrasi tartışması olarak yapılmadığını görmek beni hayal kırıklığına uğratıyor.

Söylemeye çalıştığım gibi temel meselemiz kuvvetler ayrılığının gerçekleşmesini sağlamak olmalıyken, daha kolay ve daha iyi yönetim için başkanlık sistemini savunmak veya hiç düşünmeden ‘diktatörlüğe neden olur’ diye bu tartışmayı reddetmek bana pek anlamlı gelmiyor.

Aslında, yürütme ile yasamanın patronaj bağını kesmek için başkanlık sistemi bana göre ideal sistem. Yürütmenin yasa önerememesi, parlamentonun kuvvetli denetimine tabi olması, parlamentonun bir denetleme organı olarak tescili bence Türkiye’de demokrasiyi sağlayacak şeyler.

Ama yok, milletvekillerini yine lider belirleyecekse, milletvekili seçimi ile başkan seçimi aynı gün yapılacaksa, parlamentonun meşruiyetinin hep taze kalması için sık aralıklarla kısmi yenileme seçimleri yapılmayacaksa, başkan emrine devasa örtülü ödenekler verilecekse başkanlık sistemi gayet anlamsız ve son derece sakıncalı olacaktır.

Gelin önce kuvvetler ayrılığını konuşalım. Kuvvetler ayrılığında anlaşırsak, bunu başkanlıkla mı, yarı başkanlıkla mı yoksa parlamenter sistemle mi yapacağımızı kararlaştırması daha kolay olur.

Haberin Devamı

Başkanlık sistemi eyalet getirirmiş...

BİR başka zır cahil tartışmamız da şu: Ak Parti’nin Başkanlık sistemini istemesinin sebebi Türkiye’yi bölme planlarımıymış.

Çünkü Başkanlık sistemi olursa eyalet sistemine geçilecekmiş, bu da ülkeyi bölecekmiş.

Başkanlık sisteminin neden eyalet gerektirdiğini anlayamadım. Anlayan varsa beri gelsin.

Üniter devlette başkanlık sistemi pekala olur.

Başkanlık sistemi denince Amerika’dan başkasını düşünemeyenler, bu sistemi var eden temel mantıktan da bi haberler büyük ihtimalle.

Hatırlatmama gerek var mı bilmiyorum, dünyaya bugün ‘cumhuriyet’ yerine ‘demokrasi’ diye andığımız rejimi armağan eden şey Amerikan Devrimi’dir. Ve bu sistem, icad edildiği ilk günden beri, 200 yılı aşkın süredir istikrarla demokrasi üretmeye devam ediyor.

Eyaletlere bölünmek bu sistemin gerek şartı değildir. Sistemin gerek şartı, kuvvetler ayrılığını içtenlikle benimsemek ve çizilen bu sınırların ötesine geçmemeye dikkat etmektir.

Yazarın Tüm Yazıları