Irak’tan çekilirken İran’a savaş tehditleri

BÖLGESEL rol oynayabilmenin en temel şartı içeriden güçlü olabilmektir.

Türkiye bugün bu role hazır bir ülke gibi görünüyor mu? 
Ortadoğu’da kritik gelişmelerin yaşandığı bu günlerde Türkiye içerde ciddi bir kriz ile boğuşuyor.
İçindeki bir terör örgütü mü, yoksa bir iktidar mücadelesi mi, kuyruk acısı mı ne olduğu pek de anlaşılamayan nedenlerden dolayı Türkiye ordusu ilk kez bu kadar uzun bir krizle karşı karşıya.
Ve biz bu krizi aşmaya çalışırken Ortadoğu’da kritik gelişmeler tırmanmayı sürdürüyor.
Amerikan askerleri bu ay sonunda Irak’tan çekilmeye hazırlanıyor ama geride ne bırakacak? Irak’ta aylardan beri bir hükümet bile kurulamıyor.
Eski Başbakan Maliki koltuğunu, yeni seçilen Allawi’ye bırakmak istemiyor.
Amerikalı yetkililer bir an önce hükümet kurulması için taraflara baskı yaparken, bölgeyi bilen diplomatlar, özellikle de Irak’a komşu ülkelerin müdahalelerinin bu süreci zorlaştırdığına dikkat çekiyorlar. İran, Suudi Arabistan ve Türkiye’den söz ediyorlar.
İngiltere’de yayınlanan Şark el Avsat Gazetesi’nde önceki gün yer alan bir makalede, Maliki’nin de Saddam’ın yolunu izlediği, iktidarı devretmekten kaçındığı söylendi.
Hatta, Amerikan askerlerinin çekilmesinden sonra doğacak karmaşanın düzeltilmesinin tek yolu olduğu, ülkenin Iraklı bir Atatürk’e ihtiyaç duyduğu iddiası yer aldı.
Böyle bir şey objektif olarak mümkün olamayacağı için, istikrarsızlık sürecek.
Obama’nın, asker çekme takviminde ısrar etmesi, ABD’de de tartışmalara yol açıyor. Kasım’daki Kongre seçimleri nedeniyle Obama’nın geri adım atması mümkün değil. Çünkü iktidara gelmesinde en büyük etken Irak savaşına son vereceği vaadiydi.
  
IRAK ciddi risklerle karşı karşıya, Kerkük meselesi, onca zamandan beri çözülemedi. Hâlâ ciddi bir çatışma potansiyeli taşıyor.
Irak’ın istikrara kavuşamamış olması ülkenin bölünme ihtimalini daha ciddi bir biçimde gündeme taşıyacak. Belki de yine bu öneri masaya en iyi çözüm olarak taşınmayı bekliyor.
Bunun Irak ile sınırlı kalması beklenmemeli.
Ortadoğu’da, Irak savaşı ile başlayan sürecin Amerikan askerlerinin kısmi çekilmesi ile tamamlanmayacağı her geçen gün daha net görülüyor.
İran ile ilgili gelişmeler de bunu doğruluyor.
  
İRAN’ın önümüzdeki ay BM Güvenlik Konseyi daimi üyeleri ve Almanya’nın yanı sıra Avrupa Birliği ile diyaloga hazırlandığı haberleri gelirken dün ortaya yeni iddialar atıldı. Tahran’ın bu görüşmeler öncesi koşullar öne sürdüğü, bunun da süreci zora soktuğu söyleniyor. Takas önerisi ile ilgili olarak Tahran, önerinin Türkiye ve Brezilya ile imzalanan Ankara anlaşması çerçevesinde olmasında ve Türkiye ile Brezilya’nın masaya oturmasında ısrarcı iken, AB ve Washington’un yeni bir çerçeve için müzakereden yana oldukları açıklandı.
İran ile nükleer kriz, hiçbir yumuşama belirtisi göstermiyor. Hatta son zamanlarda savaş sözcükleri de dolaşmaya başladı. Bir grup eski CIA görevlisi, sivil ve askeri istihbarat elemanı Obama’ya bir mektup yazarak, bu ay içinde İsrail’in ansızın İran’a saldırmaya hazırlandığını ileri sürdüler. Washington’un bu sürece seyirci kalamayacağını da belirttiler.
Amerikan Genelkurmay Başkanı Amiral Mike Mullen’in, “İran’a saldırı planımız hazır” açıklamasına denk gelen bu iddia, yanı başımızdaki gelişmelerin ciddiyetiyle ilgili az da olsa fikir vermiyor mu?
Olaylara geniş açıdan baktığımızda, yaşadığımız çalkantının bu büyük resmin bir parçası olduğunu görmemek mümkün mü?
Yazarın Tüm Yazıları