Gece uykusu kaçınca

MAHŞER günüdür. Her mazlumun zalimi aradığı çetin bir gündür. Defterlerin ortaya saçıldığı, gizli hiçbir şeyin kalmadığı hesap günüdür.

Haberin Devamı

Bir kul hesaba getirilir. Hayatında işlediği sevabı az olan bir kuldur. Tutunacak dalı, övünecek iyiliği yoktur. Bütün ömrü günahlarla doludur. Melekler defterine bakarlar. Defterinde onu sahile çıkaracak bir amel bulamazlar. Nihayet onu cehenneme doğru sürüklerler. O ise durmaksızın yalvarmaktadır. Ama görevli melekler ona kulak vermezler. Onu dinlemezler. Melekler şöyle derler: “Bugün burada yalvarmanın faydası yok. Sen dünyadayken günahlarından ötürü yalvarsaydın, tövbe etseydin, iyilikler yapsaydın, bugün bu halde olmayacaktın.” Bu hali zaten gören ve bilen Yüce Allah sorar: ”Bu kulun hiç mi iyi ameli yok?” Melekler; “Hayır Ya Rabbi, defterinin iyilik hanesi bomboş” derler. Defterine bir daha bakarlar. Hiçbir şey bulamazlar. Sonra yeniden sürüklerler. Derken Yüce Allah buyurur: “Onu bırakın. Onun, sizin bilemediğiniz bir iyi ameli vardır.” Melekler defterde bulamadıkları ama Yüce Allah’ın ezeli ilmiyle bildiği bu ameli merak ederler. “Ya Rabbi” derler; “Bizim bilemediğimiz, defterlerde de göremediğimiz ama Yüce Zatınızın bilebildiği o iyi ameli nedir?” Yüce Rabbimiz şöyle buyurdu: “O bir gece uykusu kaçtığında, yana dönerken beni anmak niyetiyle; içinden gelerek, hissederek bir defa “Lailahe illallah- Allah’tan başka tapılacak hiçbir Rabb yoktur” demişti. Ben bugün bu kulumu o samimi zikri hürmetine affettim. Onu ateşe götürmeyin...”
Hz. Peygamber (s.a.v) bazen ahiret aleminde olacak bu tür sahneleri, manzaraları ufkumuza sunar. Tıpkı miraç gecesi gördüğü manzaralar gibi. Cennet ve cehenneme ait müşahede ettiği görüntüler gibi. Bu hadise de işte o tür olaylardan biridir. Allah’ı anmanın, samimi bir imanla onu sayıklamanın, Allah katındaki itibarını gösteren ders verici bir örnektir. Hiçbir amelimize fazla güvenmeyeceğiz. Ama hiçbir amelimizi de basit görmeyeceğiz. Kim bilir; belki de bir mağdurun, mazlumun veya yetimin duası en hararetli ateşleri bile söndürmeye gücü yeter.
DİLENCİYE PALTOSUNU VERİNCE...
 Dilenen bir kadın gördü. Buz gibi bir hava vardı. Kadının hali perişandı. Kucağında ise küçük bir çocuk vardı. Elleri, ayakları kaskatı kesilmiş, dudakları morarmıştı. Oradan geçerken dilenen kadın başını kaldırıp yüzüne baktı. Sonra mecalsiz bir şekilde seslendi: “Allah için; şu çocuğun hatırı için, şu fakire bir şey.” Sağına, soluna bakındı. Verecek bir şey yoktu. Zira o da zengin değildi. Belki şu dilenen kadından farkı, onun dilenmemesiydi. Fakat bir şey veremeden de geçemedi. Zira kadının kucağında üşüyen, titreyen bir sabi vardı. Sırtında onu soğuktan koruyan bir hırkası vardı. Belki tek zenginliği de buydu. Hırkasını çıkardı ve üşüyen çocuğun üzerine bıraktı. En azından şu sabinin morarmış dudakları, kaskatı kesilmiş ayaklarını biraz olsun ısıtırım diye düşündü. Kadının ağzından hafif bir sesle çıkan duayı işitti. ”Allah senden razı olsun.”
Adam gece fakirhanesine vardı. İçi huzurlu bir şekilde başını yastığına koydu. Uykuya dalınca bir rüya gördü. Rüyada muhteşem bir köşk gördü. Ucu, bucağı olmayan muhteşem bir köşktü. Merakla sordu: “Burası neresidir? Bu köşkün sahibi kimdir?” Dediler ki: “Burası cennettir. Bu köşkün sahibi ise sensin.” Hayretle sordu: “Benim hangi amelim var ki, ben bu köşkü hak edeyim.” Dediler ki: “Evet, büyük bir amelin yok belki, ama bugün şu çocuğun hatırına sırtına attığın palton, Allah’ın katında öylesine kabul gördü ki; işte karşılığında sana bu köşk verildi. Zira bu iyiliği yaparken, senin gayen sadece Allah’tı...”
Bir paltoya, bir köşk. Kişinin niyeti iyiyse, Allah’ın hazinesinin sınırı elbette ki yoktur. Ama burada önemli olan samimiyet ve ihlas olsa gerek. Şimdi şu soruyu sormak lazım: “Acaba bu adam paltosunu uzatırken, köşk elde edeyim diye uzatsaydı, köşk elde edebilir miydi?” Hiç sanmıyorum. İyi bir iş yaparken derdimiz cehennemden kurtuluş veya cenneti hak ediş olursa; o işin hiçbir kıymeti olmaz. Derdimiz, çabamız sadece ve sadece “O razı olsun” olmalıdır.
Yukarıda verdiğim iki örnekte Yüce Allah’ın rahmet ve engin affıyla kainata yansıdığı anı gösteriyor. Ama bir de diğer boyut var. Ondan da bir örnek vereyim de hayatımızın negatif unsurlarını sorgulayalım en azından...
HZ. ALİ YÜZÜNÜ ÇEVİRİNCE...
Hz. Ali ölmek üzere olan birini görür. Adamın yüzünün kıblenin zıddına olduğunu görünce hafifçe kıbleye çevirmek ister. Yüzü kıbledeyken hali daha hoş olur diye düşünür. Ama adam yüzünü kıbleden ters tarafa çevirir. Hz. Ali adamın bu hareketinin bilinçsiz bir hareket olduğunu zannederek bir daha yüzünü kıbleye doğru çevirmek ister. Ama adam yine hiddetle yüzünü kıbleden ters tarafa çevirir. Hz. Ali şaşırır. Denir ki; o an büyük imamın içine şu ilham doğar şöyle bir ses gelir: “Boşuna uğraşma! Hayatı boyunca bizden yüz çevireni, biz de son anda kendimizden çeviririz” Hz. Ali elini çeker. Adamı kendi haline bırakır. Hayat çok uzun değil. Ömür uzun bile olsa sonludur nihayet. Ama her saniyesi güzelliklerle doldurulabilirse, olumlu, güzel, temiz, nezih hareketlerle süslenebilirse, sonsuz bir diğer alemin hazırlayıcısı olabilir.
Kuran-ı Kerim dünyaya taparcasına tutkulanmış ve bütün hesabını buna göre dizayn etmiş olanlara naif bir şekilde uyarıda bulunuyor; ezcümle şöyle diyor: “Siz dünya hayatınızda bütün güzelliklerinizi hoyratça kullanıp tükettiniz. Ahirete bir şey bırakmadınız ki...” Peki o zaman böyle olanlara soralım: Değer mi?...
NOT: 17 Haziran Perşembe akşamı canlı kandil özel programımız saat 20.00’de başlayacaktır. Dualarımıza amin demek için sizleri Star TV ekranına bekliyoruz.

Haberin Devamı

SORALIM ÖĞRENELİM

Haberin Devamı

* Kişi vasiyet ettiği yere defnedilmek zorunda mı?
Cihan AYGÜN / MESUDİYE
 Ortada bir engel yoksa (bu engel tıbbi, ekonomik ve sosyal engeller olabilir) kişinin vasiyet ettiği yere gömülme hakkı vardır. Ancak şartlar müsait değilse, ailenin gücü buna yetmiyorsa ve benzeri problemler varsa aile fertleri uygun gördükleri yere kişiyi gömerler.
* Yurtdışında çalışan bazı kişiler belediye nikahından boşanıyorlar. Ama aynı evde kalmalarına rağmen bunu gizleyip ekstra maaş alıyorlar bu doğru mu?     Esra SAKA / ALMANYA
Kişi bulunduğu ülkeyle yaptığı vatandaşlık sözleşmesinin zıddına hareket ederek, istismar ederek menfaati doğrultusunda kullanırsa günaha girer. İslam; Müslüman olsun olmasın, herhangi bir insanı aldatmayı zulüm kabul eder.
* İbadetler cennete girmek için mi yapılmalıdır?
Faruk ASLAN/ KÜTAHYA
 Mü’min, ibadeti Allah istediği için yerine getirir. Müslüman elbette cenneti ister ve elbette de cehennemden korkar. Ama ibadetini cehennem korkusu veya cennet arzusuyla yerine getirirse ibadetin ruhunu anlamamış olur. Hz Ali, cennet veya cehennem niyetiyle ibadet edenleri paralı kölelere benzetir. Allah rızası ve sevgisi, ibadetin gayesi olmalıdır.
* Çocukların lazerle sünnet edilmesi caiz mi?   İsmail KOCA / İSTANBUL
 Sünnet tıbbi bir işlemdir. Sünnette tıbben uygun olan her türlü yöntem kullanılabilir.
* Peygamberimizin son üç vasiyetinden bahsediliyor. Ama bunların ne olduğu söylenmiyor. Bilgi verebilir misiniz? Hatice SELİN / AVUSTURYA
Hz. Peygamber (s.a.v) vefat etmeden evvel üç konuyu mü’minlere hatırlatmış ve o konularda hassas olunmasını emretmiştir. Onlar da şu konulardır: Namaza devam ediniz; kadın haklarına saygılı olup, kadınlara eziyet etmeyin; zayıf, mazlum, hizmetkar ve mağdurların haklarını koruyunuz.

Yazarın Tüm Yazıları