Türkiye’de demokrat-ulusalcı kavgası Halide Edip ve arkadaşlarıyla başladı...

NEDEN böyle oluyor bilmiyorum ama yaptığım her röportaja yapışıyorum, o, dünyanın en önemli işi oluyor benim için. Şu aralar da kimi görsem İpek Çalışlar’ın son biyografisi Halide Edip’ten söz ediyorum.

Haberin Devamı

1 Mayıs’ta Everest Yayınları’ndan çıkacak bu kitap beni neden bu kadar etkiledi?

Çünkü bütün okul hayatı boyunca bize öğretilen Halide Edip Adıvar sevimsiz bir kadındı. Huysuz, her şeye itiraz eden, Atatürk’e bile kafa tutan, mandacı, mendebur bir kadın.


Hiçbirimiz sevmedik bu kadını.


Tarih kitaplarındaki fotoğrafları da kadın gibi değildi, bir tuhaftı, sertti, insanı ısıracak gibiydi.


Sonra yıllar yıllar sonra, bir başka kadın çıkıyor, o kadının derinlerine iniyor, araştırıyor, Türkçe’de yayınlanmamış, kısaltmış, sansüre uğramış kitaplarının orijinallerini buluyor ve ortaya başka bir hayat hikayesi çıkıyor.


Bu da beni saçlarımdan yakalıyor.


Anlatabiliyor muyum?


Nerede akıntıyla birlikte akmamış kadınlar var, bize onları “lanetli kadınlar” olarak göstermişler. “Erkek kadınlar” olarak tanıtmışlar. Hep çirkin yanlarını göstermişler. İtibarsızlaştırmışlar.

Haberin Devamı


Çünkü kadın dediğin, itiraz etmez, fikrini belirtmez, çocuklarını bırakıp cepheye gitmez, bu kadar çok okumaz, araştırmaz, ağzını pabuç gibi açmaz.


Ve Atatürk gibi bir insana, “Yakışıklı bile değil!” demez, diyemez...


Halide Edip
, genel geçer kadın tarifimize uygun biri değil.


Ben işte böyle aykırı, çıkıntı, huysuz kadınlara bayılıyorum.


O yüzden çok hoşuma gitti, bu biyografi.


Bu topraklardan daha fazla Halide Edip’ler çıkması dileğiyle...


İddia edildiği gibi Halide Edip, “yarı erkek-yarı kadın” mıydı gerçekten?

Halide, kendine güvenen bir kadın. Fazlasıyla. Entelektüel seviyesi de çok yüksek. Sürekli araştırıyor, yazıyor, çiziyor. Donanımlı. Bilgili. Cesur. Aklından geçeni çatır çatır söylüyor, kimseye müdanası yok. E tabii zor böyle birini hazmetmek. Hakkında, tonla nefret söylemi var. Özellikle de 28 yılında Atatürk’ün Nutuk’un ardından hoş olmayan sıfatlar kullandığı için. Kadın doğuştan muhalif, Atatürk’e bile kafa tutuyor. O zaman işte, bu “yarı erkek-yarın kadın” lafı çıkarılıyor. Ama basbayağı kadın, dahası gayet flörtöz bir kadın...


“Evlilik, insan doğasına aykırı” diyebilen bir kadın, üstelik o yıllarda...


Evet. Muhtemelen onu da yaşadığı hayattan çıkarıyor. Ama aynı zamanda okuyor, yazıyor, yazıyor. Hayatı boyunca o kadar çok şey yazmış ki, bayılttı beni, oku oku bitmedi...

Türkiye’de demokrat-ulusalcı kavgası Halide Edip ve arkadaşlarıyla başladı...

Halide Edip


Bir de Türkiye ütopyasını anlattığı kitap var...

Evet. Bu ülkedeki bütün milliyetlerin son derece özgür, eşit koşullarda yaşayabileceği, seçme ve seçilme hakkına sahip kadınların yönetimde söz sahibi olabildikleri bir Türkiye hayal etmiş. “Yeni Turan”, bir milliyetçilik kitabı gibi algılanmış ama ben öyle düşünmüyorum. Bugünkü milliyetçilik bence daha sert...

Haberin Devamı


Sabetayist mi?

Yok, Yahudilik anne tarafından geçer ya, Halide’nin annesi Müslüman, babası sonradan Müslüman olmuş Yahudi kökenli bir saray görevlisi...


Yusuf Atılgan ve Fakir Baykurt dışında Türk edebiyatına kazanılmasına yardımcı olduğu başka isimler var mı?

Çok parlak öğrencileri var. Herkese ciddi katkıları olmuş. Nazım Hikmet ile Vala Nurettin, milli mücadeleye katılmak için İnebolu’ya, kabul bekliyorlar, küçük bir para geliyor yola devam etmeleri için, sonradan öğreniyorlar ki bu parayı Halide Edip ile Adnan Adıvar ayarlamış. Nazım, o senelerde 20 yaşında bir delikanlı...

‘Atatürk yakışıklı bile değil’ diyen kadın


Türkiye’de demokrat-ulusalcı kavgası Halide Edip ve arkadaşlarıyla başladı...

İpek Çalışlar

Atatürk için “Yakışıklı bile değil!” dediği doğru mu?

Haberin Devamı

Evet. Ama bence öfkesinden böyle söylüyor! Biz Atatürk’ü tanıyamadık ama fotoğraflarına bakınca, yakışıklı olduğu anlaşılıyor. Ama tabii belki de Halide’nin tipi değildi. Gönül bağıkurduğu bütün erkekler bir şekilde birbirine benziyor. Ve oldukça yakışıklı tipler, Yusuf Akçura, Hüseyin Cahit, Salih Zeki, Adnan Bey...


Peki Atatürk’ü diktatörlükle itham etmeye nasıl cesaret etmiş.Şimdi bile bu tür şeyler konuşulamazken, o dönem nasıl yazılmış?

Aslında bu diktatörlük meselesi, o dönem bol bol konuşulmuş. Bayağı bir tartışması olmuş. Bugün bunu söylediğimiz zaman bir hassasiyet doğuyor ama o gün bir sürü diktatörlük var dünyada, Türkiye’deki rejim tartışılırken, muhalifler de bu durumu hep öne sürmüşler.

Haberin Devamı


Sizce bu kadar muhalif olmak iyi bir şey mi? Antipatik yapmıyor mu insanı?

Yapmaz olur mu, yapmış...


Halide Edip 39 yaşında Türkiye’yi terk ediyor, 14 yıl gelmiyor. Sürgün yıllarındaki çekici anekdot neler...

Milli mücadele bitince, Halide ve arkadaşları dışlanıyor, bu macera var, yurt dışındaki yaşamları var ve Türkiye’ye dönüşleri. Bunlarınki ceza gibi bir sürgün değil. Kendileri orada yaşamaya karar verip, orada kalıyorlar. Halide bu 14 sene içinde sadece bir kere geri geliyor, 15 gün kadar kalıyor, torunu Ömer doğduğu zaman. Ama o zaman da hafiyeler tarafından izleniyor, gümrükte üstü başı aranıyor...


Sonunda nasıl affediliyor...

Af yok, cezalı değiller. Gönüllü sürgün onların ki. Atatürk ölünce, İnönü bunları çağırıyor, eşyalarını toplayıp geri geliyorlar, Laleli’de bir apartmana yerleşiyorlar ve hayata yeniden başlıyorlar. Halide iki üç ay sonra İstanbul’daki İngiliz filolojisini kurmakla görevlendiriliyor, Adnan da İslam Ansiklopedi’sinin çatısını kuruyor. .

Haberin Devamı

Hayatın son yılları peki... Yalnız mı?

Evet. Adnan ölüyor, Adnan’dan sonra Halide 6-7 yıl daha yaşıyor. İki oğlu var, evine gelip giden ziyaretçiler var ama Adnan Bey’in ölümünden sonra pek bir mutluluk yok gibi.Oğulları var ama görevleri nedeniyle biri Ankara’da diğeri Adana’da yaşıyor. Halide Edip taksi çağırıp Sarayburnu’na gider, bir tane “petit beurre” yer, sonra sigarasını içip geri dönermiş. Tavla oynuyor durmadan, kanasta oynuyor, polisiye roman okumaya meraklı, fallar bakıyor ve durmadan yazıyor. Bu nasıl bir yazmaktır anlamadım!


Bu arada nasıl geçiniyor?

Ciddi olarak para sıkıntıları var. O sürgün yıllarında Fransa’da ve İngiltere’de Rauf Bey’le Adnan kışın aynı paltoyu giyerlermiş. Eteğine çengelli iğne takarak kullanıyorlar, birinin boyu daha uzun çünkü. Halide’nin konferanslarından bir geliri var, muhtemelen aileden de destek alıyorlar ama esas olarak zor yaşıyorlar.


Siz ne kadar acı çektiniz yazarken? Zor mu oldu birtakım belgelere ulaşmak...

Yok hayır, keyifle yazdım çünkü bir mecburiyetim yoktu, “Güzel olursa yayınlarım, olmazsa yayınlamam” dedim.


Peki son soru, Halide ve arkadaşları bugünkü liberal-ulusalcı kavgasını başlatan insanlar mı?

Evet, tam isabet. Tamamen öyle. O kavga, o günden beri inişli çıkışlı sürüyor. Yakın zamanda bitecekmiş gibi de durmuyor... 

Yazarın Tüm Yazıları