Susma sustukça...

“Ailem çiftçiydi. Adapazarı’nda köyde doğdum. Elektriği suyu yoktu. İlkokulda beş sınıf birlikte okuyorduk. Ortaokulu İstanbul’da amcamın yanında okudum.

Haberin Devamı

Dayım Ankara’da toplum polisiydi, sınava gir dedi, Polis Koleji’ni kazandım. Devletin ekmeğiyle büyüdüm. Ayakkabıyı orada gördüm. Diş macununu, bornozu ilk orada gördüm. Hatta çok ilginçtir, sınava girerken 44 kilo olmam gerekiyormuş, basküle çıktım, bir kilom eksik... Çocuğum tabii, korkuyorum... Bir amca geldi, sınav kuruluna bağırdı, beni kolumdan tuttu, kantine götürdü, iki tane kola içirdi, geri getirip basküle çıkardı, kilom tam geldi... ‘İşte kazandı’ dedi. Meğer kolejin müdürüymüş, tanımam etmem, rahmetli sayesinde polis oldum.”

*

Hiç tanımadığı adaletli bir emniyet mensubu sayesinde polis olan bu gariban çocuk kim?

*

Az sabır...

*

“Akademi’de çok kaliteli hocalarla eğitildik; Hukuk Fakültesi’nden, Siyasal’dan profesörler geliyordu. 70’li yıllar, sıkıntılıydı... Polisler sağcı solcu diye bölünmüştü. Güvenlik zafiyetine yol açıyordu. Polisin güvenilirliği zedelendi. Hükümetler değişiyor, odacıdan müdüre tüm polisler sürülüyordu. Baba diye baktığımız devlet, evlatlarını öz ve üvey diye ayırıyordu. O dönemki tayinleri yapanlar, şimdi sağda solda avukatlık yapıyor; yine de canları
sağ olsun.”

*

Bu sözlerin sahibi, Ankara’da, Ordu’da, Erzurum’da, Hakkâri’de, Batman’da, Denizli’de görev yaptı. Karakolda da çalıştı, istihbaratta da... Lisan öğrenmeye ABD’ye giden ilk ekiptendi. Hırsızlığa da baktı, teröre de... Polis Akademisi’nde ders verdi. Hücreevi de bastı, bar pavyon da... Lojmanı karakolun üst katında olmasına rağmen, bir hafta evine gidemediği, çocuklarını günlerce göremediği dönemler oldu. Sadece işini yaptı, daima takdir edildi, hep yükseldi, sicili tertemiz... Dev-Yol, Dev-Sol, İBDA-C, Hizbullah, PKK’yla mücadele etti.

*

İyi de kim?

Az daha devam...

*

“Terörün sağcısı solcusu olmaz. İnsan öldüren, siyasi amaçla yapıyorsa bu işi, teröristtir.”

*

“İBDA-C’yle Hizbullah’la karşılaştığımızda şaşırdık. Polisin o zamanlar, dini referans alan örgütler hakkında bilgisi yoktu. Kimdir, nasıl yaşarlar, nasıl örgütlenirler, bilmiyorduk. Camileri okul yaptılar, çocukları aşıladılar.

Doğu’da yeşerip, Batı’ya ilerlediler. İnanılmaz profesyoneldiler. Kavramları yerli yerine koyabilmek için aylarımızı yıllarımızı harcadık.”


*

Gaffar Okkan adı geçince, gözleri doluyor... Bölgeyi anlatmaya devam ediyor.

*

“Sorunun sosyolojik boyutu var. Her sakallı bunlardandır, her Kürt PKK’lıdır demek çok yanlış... Vatandaş, potansiyel tehlike olarak görülmemeli. Biz gençken, bunları görünce terörist, onlar bizi görünce faşist diye bakıyordu. Böyle bir yere varmak mümkün değil. Devlet olarak kollarımızı herkese açmalıyız. Vatandaşın tümünü kucaklamalıyız.”

*

“Doğal gelişime izin verirsek, her şeyin hallolacağını düşünüyorum. Otuz yıllık meslek hayatımda, bu düşüncemi doğrulayan yüzlerce olay gördüm. İnsanları anlamak lazım. Topluma saygı göstermek lazım. Her şeye rağmen, ülkemin geleceğini
parlak görüyorum.”

*

Evet... Kimdir?

*

Samsun Emniyet Müdürü Muzaffer Erkan... Görevden alınan emniyet müdürü.

*

Yukarıdaki sözlerini, 2005 yılında, Polis Bilimleri Dergisi için yapılan “Türkiye’de Terör Üzerine Sözlü Tarih Çalışması”ndan aldım.

*

Tanımam etmem...

*

Bu polisi yediler.

*

Köyden çıkan, namuslu polisler tarafından elinden tutulan, devleti baba bilen, hayatının tamamını kelle koltukta yaşayan, evlatlarına haram lokma yedirmeyen... “Sorunun sosyolojik boyutu var, insanları kucaklamalıyız” diyen polisi, yediler.

*

Söyledik...

Böyle bu işler.

Gazeteci, prof, sendikacı, hukukçu, işadamı, asker...

Sıra namuslu polise geldi.

Yazarın Tüm Yazıları