Amansız mücadele!

AFRİKALI bilgelerin çok kullandığı bir söz vardır:

“Her sabah Afrika’da bir ceylan uyanır, en hızlı aslandan daha hızlı koşması gerektiğini bilir, yoksa öldürülecektir.

Her sabah Afrika’da bir aslan uyanır. En hızlı ceylandan daha hızlı koşması gerektiğini bilir, yoksa aç kalacaktır.”

Haberin Devamı

 Hayat, tüm canlılar için amansız bir savaşımdır.

İnsanlar çok çalışıp emek harcayarak kazanmak zorundadır. Uluslar da öyledir. Çalışacak, üretecek ve kazanarak bireylerini mutlu edecek...

Ulusların kimi ceylandır, kimi aslan... Her sabah birileri kaçmak, diğerleri yakalamak için koşar, yaşam savaşı, ucu açık bir mücadele halinde geçer.

* * *

Hiç emek sarf etmeden kazananlar, çalışmadan beleşe konanlar yok mu?

Olmaz olur mu? Var tabii...

Havadan paraşütle inip genel müdür olan insanlar da var, kurulur kurulmaz ilk seçimde iktidara gelen siyasi partiler de var!

Bunlar bana daima, asmakabağı ile kavak ağacının hikâyesini hatırlatır. Emek harcamadan, çalışmadan gelinen yer başarı sayılmaz ve kalıcı olmaz!

Haberin Devamı

* * *

Ulu bir kavak ağacının yanında bir asmakabağının filizi boy göstermiş. Bahar ilerledikçe bitki, kavak ağacına dolanarak yükselmeye başlamış.

Yağmurlar yağmış, güneş açmış, bitki hızla büyüyüp gelişmiş...

Kavak ağcıyla aynı boya gelen asmakabağı, kavak ağacına sormuş:

“Sen ne kadar zamanda bu hale geldin?

“On yılda” demiş kavak...

Asmakabağı, kavak ağacına küçükseyerek bakıp böbürlenmiş:

“Sen çok yavaş gelişmişsin. Bak, ben iki ayda seninle aynı boya geldim!”

 Kavak “Haklısın kabak kardeş” demiş, tartışmaya girmemiş...

Günler geçmiş, yaz bitmiş, havalar soğumuş, sonbaharın sert rüzgârları asmakabağını sarsmaya başlamış. Üşüyüp titremeye başlayan kabağın yaprakları dökülmüş, soğuklar arttıkça gövdesi büzülmeye başlamış. Endişe içindeki kabak, kavak ağacına sormuş:

 “Ne oluyor bana böyle? Neden gövdem bükülüyor?”

“Ölüyorsun!” demiş kavak...

“Ne yaptım ki ben? Neden ölüyorum?”

 “Benim on yılda geldiğim yere, iki ayda gelmeye çalıştığın için!”

 Kıssadan hisse... Çalışmadan gelinen yer kalıcı olmuyor!

* * *

Bu da Antalyalı yurtsever Mustafa Durna’dan gelen bir e-posta... Durna, ülkedeki “Ver kurtul” görüşünde olanları “Ver kurtul, öl kurtul” diyerek şöyle eleştiriyor:

“Kıbrıs’ı ver, kurtul... Kamu işletmelerini sat, kurtul... Soykırımı kabul et, kurtul... Deniz fenerini yak, kurtul...

Haberin Devamı

 Yandaş medyayı gözet, kurtul... Muhalif olanları kapat, kurtul... Dişli’nin dişini çek, kurtul... Muhalif televizyonların fişini çek, kurtul...

 İşbirlikçileri yönetici yap, kurtul... Orduyu, yargıyı yıprat, kurtul... Üniversite hocalarını, ulusalcıları hapse at, kurtul... İçki satan esnafı döv, kurtul...

Toprakları, madenleri sat, kurtul... Çevrecilerin daniskasıyım diye sırıt, kurtul... Petrol kuyularını kapat, kurtul... Kredi kartına bat, kurtul... En az üç çocuk yap kurtul... Açılımı kabul et kurtul...

 Ver kurtul’un sonunda öl kurtul!”

 

Yazarın Tüm Yazıları