Farklılıklar derinleşti

FARKLI olmayan var mı?

Türkiye’de çeşitli nedenlerden baskılarla karılaşmayan var mı? Çoğunluğun içinde yer alsanız bile ona uymayan bir nedeniniz vardır ve o yüzden baskılarla mutlaka karşılaşmışlığınız da. Binnaz Toprak, İrfan Bozan, Tan Morgül ve Nedim Şener’in "Türkiye’de Farklı Olmak" başlıklı araştırmalarını okurken bunu düşündüm.

Türkiye’de eskiden beri farklılıklara karşı tahammül azdı. Alevi sorunu yeni mi, hayır.

Kürt meselesi, bugünkü biçimine geliş süreci yüzyılı aştı, kadınlara yönelik baskılar, azınlıkların çektikleri, her kesim, bir sonraki nesle aktardığı gizli öyküleriyle bir arada yaşamaya çalışıyor bu ülkede.

Zaten araştırmada, "Toplumdaki önyargıların pek çoğunun yeni olduğu iddia edilemez. Ancak laik kimliklere karşı olan iktidar kaynaklı ayrımcılık ve baskı, eğitim alanında cemaatlerin faaliyetleri, laik kimliklerin ticari hayattan dışlanması ve içki yasağı gibi konular ile Ramazan aylarında oruç tutmayanlara karşı sergilenen hoşgörüsüzlük, Cuma namazına katılma "zorunluluğu" vb. toplumsal baskılar eskiden var olmayan yeni bir ortamın mevcudiyetine de işaret ediyor. Bu yeni ortamın eskiden beri var olan önyargıları azaltmak yerine pekiştirdiğini düşünüyoruz" deniyor.

Bu yeni ortam AKP iktidarının yarattığı iklimle besleniyor. AKP’liler ve iktidar müttefikleri (liberal-aydın-muhafazakar gibi tanımlamalar yapmıyorum, çünkü yanıltıcı bir genelleme oluyor) bu iddiaya karşı çıkıyor ve kızıyorlar.

Ama öyle.

***

SON
yıllarda Anadolu’nun her köşesinden özellikle yerel medyanın karşılaştıklarını izlediğimde, merkezden gelen işaretlerin çevreye çok daha baskıcı ve tutucu bir anlamla ulaştığını görüyorum.

Örneğin Adıyaman’ın Gerger ilçesinde Gerger Fırat Gazetesi’nin başına gelenler. Fettullah Gülen ile ilgili yazı yazdığı için savcı tarafından, "Sen nasıl Fettullah Efendi Hazretleri hakkında bunları yazarsın" diye azarlanan, gözaltılar, hapisler, yüzlerce dava ile yıldırılmaya çalışılan, yolsuzluklarla ilgili her haberi hakkında dava açılan Hacı Boğatekin ve bütün ailesinin karşılaştığı baskılar.

Evet, olay büyüyünce savcının yeri değiştiriliyor, ama aynı zihniyet bir başka yerde göreve devam ediyor.

Bir başka örnek de Elazığ’ın Karakoçan ilçesinden, Nursel Şengezen sahibi olduğu Karakoçan Haber gazetesinde, kendisinden okul servisi isteyen 28 kız öğrenciye "paranız varsa okursunuz yoksa gidin evlenin" diyen Milli Eğitim Müdürü ile ilgili haber yapınca hayatı kararıyor. Alevi olduğu her aşamada dile getiriliyor. Kaymakam, olaya müdahale etmek için devreye giren AKP milletvekiline "O, Alevidir, devlete bakışını zaten biliyorsunuz" diyor. Sonunda Kaymakam da Eğitim Müdürü de görevlerinden alınıyorlar. Kız öğrenciler servis aracına kavuşuyor ve sayıları artıyor. Ama Nursel Şengezen hakkında açılan davalarla boğuşmaya devam ediyor.

***

BU
baskıların büyük bir kısmının AKP merkez yönetimi tarafından onaylanmadığını biliyorum. Haksızlıkları düzeltmek, baskıları engellemek için kadro değişiklikleri yapılıyor.

Ama merkez vur diyince çevre öldürüyor. Merkezin mesajları bu açıdan çok önemli. Kadrolaşmada, dini kimlik, muhafazakar kültür değil liyakat öne geçmedikçe, A bölgesinde halkla dalaşan görevlinin B bölgesine kaydırılması yeterli değil. Özellikle de kurumlarda cemaat örgütlenmesi meselesi ciddiye alınmadıkça bu müdahaleler yüzeysel kalıyor.

AKP’liler ve çevresi bu araştırmaya karşı çıkıp mahkum etme uğraşına girmeden önce orada yer alan önemli bir tespit ve ciddi bir öneriyi gözden kaçırmamalılar.

"Türkiye’de farklılıkların zenginlik olduğunu, kimsenin yaşamına ve tercihlerine karışılmaması gerektiğini sık sık dile getiren Adalet ve Kalkınma Partisi yetkililerinin, üst yönetimin bu söylemi ile yerel yönetimlerdeki partilerin icraatları arasındaki kopukluğu görmelerinin Türkiye’deki siyasi gerginliğin çözülebilmesi için önşart olduğunu düşünüyoruz.."

AKP, farklılıkları zenginliğe dönüştürecek hiçbir siyasi adımı atamadı ama atamaları ve siyasi mesajları ile farklılıkları derinleştirdi.
Yazarın Tüm Yazıları