Kutuplaşma parayı da vurdu

HA çırpınırdı Karadeniz, ha çırpınıyor Maliye ve Merkez Bankası. Yeter ki, getir.

Nereden bulduysan bul, yeter ki getir. İster uyuşturucu, ister kaçakçı parası ya da alnının akıyla kazandığın para.

"Yeter ki, getir" yasası.

AKP Hükümeti krizde kullanılmak üzere dış kaynak arıyor. Bir süre önce bu amaçla bir yasa çıkartıyor. Yurt dışında Türklere ait paraları Türkiye’ye çekmek amacıyla, belli kolaylıklar sağlıyor.

Kolaylık aslında sekiz-on yıl geriye gidiyor. İlki 1998’de, ikincisi 2002’de iki yasa çıkıyor. Nereden buldun, diye kimse eldeki paranın kaynağını sormuyor. Kara para mı, rüşvet mi, artık ne ise.

YÜZ MİLYAR DOLAR

Bir yanda, işçi tasarrufları. Bir yanda, din aldatmacası üzerinden sahte firmaların topladığı paralar. Bir yanda, yurt dışına taşınan tasarruflar. Kara para işin cabası.

Merkez Bankası yurt dışında Türklere ait yaklaşık yüz milyar dolar bulunduğunu hesaplıyor. Mesele bunun hiç olmazsa, bir bölümünü çekebilmek. Yasa bunun için.

Geçenlerde Maliye ve Merkez Bankası uzmanlarıyla sohbet ediyorum.

Bu çerçevede yurt dışından Türkiye’ye gelen henüz tek bir dolar yok.

Belki erken, belki tanıtımı eksik. Ama, sonuç umutsuz.

OKULLAR, BAKKALLAR

Dışardan para neden gelmiyor?

Tek bir nedeni var. Güvensizlikten. Ekonomiye, AKP Hükümetine, genel anlamda Türkiye’ye güvensizlikten. Yabancılar ve yurt dışında parası bulunan Türkler aynı noktada birleşiyor:

Türkiye’de müthiş bir siyasal kutuplaşma var. Tam bir kamplaşma.

Konu artık laik-dinci kamplaşmasını çoktan aşıyor, kadrolaşmanın da etkisiyle, sizden-bizden ayrımı ürkütücü boyutlarda. Lokantalara, mahallelere, bakkallara, okullara kadar inen, günlük hayatın parçasına dönüşen bir kamplaşma.

Böyle bir ortamda hangi güven? Hangi para?

Bir zamanlar her fırsatta AKP’ye koltuk çıkan yabancılar da, ellerini, eteklerini yavaş yavaş çekiyor. Önce şu ve bu haberlerde, sonra şu ve bu raporlarda.

Yıldırım en iyisi sen istifa et

BAŞARISIZLIĞA şimdi de, skandal ekleniyor. Kepazelik boy gösteriyor.

Beşiktaş Başkanı Yıldırım Demirören Galatasaray-Beşiktaş maçından sonra Merkez Hakem Komitesi Başkanına ana, avrat küfrediyor. Beşiktaş’ın buz gibi yenilgisini hakeme bağlamak isteyen bir tavır.

Diyelim ki, hakem gerçekten Beşiktaş’ın hakkını elinden alıyor. Olabilir. Bunun karşılığı koca Beşiktaş Kulüp Başkanının ana, avrat küfretmesi mi?

Yıldırım Demirören sokak çocuğu gibi. Ergenlik çağını henüz doldurmamış gibi. Beşiktaş Başkanlığına yakışmayan biri.

Şimdi muhtemelen ceza gelecek. Yüz kızartıcı bir nedenle ceza.

Asıl cezayı vermek Beşiktaş Kongresi’ne düşüyor. Eğer, kendisi istifa etmezse, genel kurulun olağanüstü toplanması gerek.

Yok Yıldırım, başkanlık bu kadar ucuz değil, en iyisi sen istifa et.

Bu engeli Deniz Feneri’ne borçluyuz

YOLCU hava alanına geliyor. Yolcuyu polis karşılıyor. Polisin ilk işi yolcunun bavulunu açtırmak. Polisin tek sorusu var:

"Bavulda ya da yanında kaç para var?"

Bu karşılama, bu soru sadece Türk yolcular için. Almanya’da herhangi bir hava alanında. Alman polisi Türkleri didik didik arıyor.

Son bir-iki aydır Almanya’da hava alanlarında bir uygulama başlıyor. Bunu destekleyen duvar ilanları eksik değil:

"Giriş ve çıkışlarda yolcu yanında taşıyabileceği para en çok 10 bin Euro’dur."

Almanya’da;

1- Türklerin kazandığı,

2- Şu ya da bu düzmece firmanın insanları aldatarak, din üzerinden topladığı paralara Almanlar çok sıkı denetim getiriyor.

O paraların Almanya’dan çıkması artık çok güç. Bunu iki şeye borçluyuz.

1- Deniz Feneri yolsuzluğuna,

2- Kriz nedeniyle, hükümetin yurt dışındaki tasarrufları ya da paraları Türkiye’ye çekmek için çıkardığı yasaya.

Türklere ait en çok para Almanya’da. Almanlar da, bu paranın dışarıya çıkmasını engellemek için ellerinden geleni yapıyor.
Yazarın Tüm Yazıları