Yarın da bayram

BUGÜN bayramın son günündeyiz. Benim için bayram bitmiyor. Yarın da futbolda bayram var.

Ben öyle bakıyorum, herkesin de öyle bakmasını istiyorum. Beni yakından tanıyanlar iyi bilirler, maskem yok, mantık favorim de yok. Lakin, gönül favorim var. Beşiktaş kazansın istiyorum. Sevinmekle, üzülmek aynı duygular mı? Tabii ki değil. Ben sevinmek istiyorum.

Zirve için elime kağıdı kalemi aldım. Kendimce de matematiğini yaptım. Yarın sahadan çıkan skor ne olursa olsun iki takım için avantaj da değil, handikap da. Bence ligin ikinci devresi yol almaya başladığında lig şekillenecek. Ama garip bir ülkeyiz. Tribünde oturan insanımız sabırsız. Mantıklı yaklaşamıyoruz. Mantığın bittiği yerde de şüphe başlar. Günü birlik bir maça bakıp, ‘‘Bu takım şampiyon olamaz’’ denir mi? Acabanın girdiği yerden hayır gelmez. En azından ben rastlamadım.

Lucescu için de iki laf edeyim... Bir kere yardıma muhtaç bir futbol adamı değil. İşini profesyonel bir çerçevenin içine yerleştirmiş, ‘‘Stres, amatör adam işidir’’ gerçeğini kabullenmiş, çok da deneyimli bir kenar adamı. Sezon başından bu yana Beşiktaş'ın en büyük transferi Lucescu deyip duruyorum. Yapacağı bir şeyler olamayacaksa da, ‘‘Elinde avucunda bu vardı, buraya kadardı’’ diyeceğim. Yani, daha Türkçesi, vazgeçmeyeceğim.

Oynat bakalım Uğur

İSMİ Uğur Yıldırım. İsmi de cismi de pek bilinmez. ‘‘Oynat Uğurcuğum’’ dendi mi, Türkiye bilir. Bu şık adamı bilinmeyen yönleriyle tanıtayım istiyorum. Uğur sadece durdurup oynatan, ileri götürüp, biraz da geri alan ve de bunu büyük bir başarıyla yapan reji masasındaki adam değildir. Öncelikle, büyük bir Beşiktaşlıdır. 3-5 sene önce hiç unutmam, ‘‘Beşiktaş'ın kaybı, bana ışığı kapatmak gibi geliyor. Karanlıkta kalıyorum be baba’’ demişti. Böyle bir Beşiktaşlı olduğunu şimdiye ekranlardan kim anladı? Belki bundan sonra bilinecek, ama Uğur'un iş ahlakı her zamanki gibi ön planda olacaktır.

Peki kimdir Uğur? 1974'te Ankara'da İktisadi ve Ticari Bilimler Akademisi'nde okuyan bir çocuk. Fotoğraf çekmeye de meraklı. Hürriyet, Milliyet gazeteleri TV'de 7 Gün dergilerinde zaman zaman magazin, zaman zaman haber, fotomuhabirliği yapan bir genç. Bir sonrası önemli. 1980 TRT Haber Merkezi'nde kamereman olarak işe başlamak. 11 yıl bu işin içinde kalmak kolay değil. 1991'de istifa ettiğinde TRT'nin başkameramanı. O ara, Basın Yayın Genel Müdürlüğü burs açmış, o vesileyle de Uğur Amerika'da çalışmış. 1996'dan bu yana şimdiki ekibiyle çalışıyor. Sona doğru geldik. Bana da en çarpıcı gelen yer burası. Uğur yine fotoğraf çekiyor ve bir sergi düzenlemeyi düşünüyor. Bunun yanında Yıldız Teknik Üniversitesi Sanat Tanıtım Fakültesi'nin Fotoğraf ve Video Bülümü'nde 3 senedir ders veriyor. Öğrencilerini çeşitli film, TV setlerine götürüyor ve o havayı koklatıyor. ‘‘Benim için okul çok önemli ve bundan büyük keyif alıyorum’’ diyor. Ben de böyle Uğur'lar çoğalsın diliyorum.

Baykam’ın keyif veren kitabı

BENİM güzel kardeşim, ‘‘Ah abi, İlhan'ı bir oynatsalardı’’ diye 2002 maceramızı dile getirdiği son kitabını çıkarmış. Nezaket gösterip, imza gününe davet etti. Seyahatim vardı gidemedim. Kurye ile evime yollamış. Bir solukta okudum. Futbolun kıyısından, köşesinden insanların bile, kütüphanelerinde bulunması lazım olan, keyif verecek bir kitap.

Sen, duygularına fırçanla hayat veriyorsun, ruh katıyorsun. Kaleminle de keyif tattırıyorsun. Seninle seyehatlerimiz oldu. Konuşurken de sanat yapıyorsun. Türkçe senin ağzından çok anlaşılabilir gibi. Dikkatli bir kalabalığa fırçanla da, kaleminle de iyi mesajlar veriyorsun. Sanatçının çok yukarılarda dolaşan yüksek duyguları vardır. Aynen sende olduğu gibi. Eğer yaratıcı güç varsa, arkana kalabalık toplarsın. İşte Bedri kardeş ben de senin kalabalığının arasına katılmış bir ağabeyinim. Ne mutlu sana, insanlara yakın, sıcak, hatta akrabasın. Ne mutlu da bana, senin gibi bir kardeşim var.
Yazarın Tüm Yazıları