Yapmadığı bir iş için başkalarını suçlamak

MEMLEKETTEN bir hafta uzak kaldıktan sonra birikmiş gazeteleri şöyle bir karıştırdım, hiçbir şey kaçırmadığım anlaşılıyor.

Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ın bir hidroelektrik santralinin açılışında yaptığı bir konuşma dikkatimi çekti. Başbakan “çantacılardan” yakınıyor. EPDK’nın dağıttığı imtiyazların, ticaret konusu haline getirilmesinden ve bu nedenle devletin uğradığı kayıptan söz ediyor. “Bunların ümüğünü sıkmaya mecburuz” diyor.

İyi söylüyor da şunu anlayamadım: Bu ülkeyi kim yönetiyor? O imtiyazları veren kurumların yöneticilerini kim atadı? Burada yanlış işler dönüyorsa sorumlusu kim? En yetkili makamda oturup, bunlardan yakınmak inandırıcı mı?

Başbakan aynı konuşmasında yenilenebilir enerji kaynaklarının kullanılamamasından da şikâyet ediyor.

“Nerede bu yatırımı yapsanız karşınıza birileri çıkıyor. Yahu, Allah’ın bize lütfettiği rüzgârı enerjiye çevireceğiz, doğaya karşısın. Esiyor bu rüzgâr yahu esiyor.” Yenilenebilir enerji kaynaklarını etkin kullanmaya olanak verecek, bu konudaki yatırımları hızlandıracak kanun tasarısı TBMM’de, muhalefetin de desteğini almış olmasına rağmen öylece bekliyor.

AKP çoğunluğunun istese bir günde çıkarabileceği kanun bizzat hükümetin içinden engelleniyor.

Kusura bakmasın ama Başbakan bu konuda ya samimi değil, ya da kendi partisinin içinde seçip bakan yaptığı insanlar ona yanlış bilgi veriyorlar.

Eğer bu konuda samimi ise böyle şikâyet konuşmaları yapacağına, grup başkan vekillerine bir talimat versin. “Bizim arkadaşların hazırladığı kanun tasarısını neden gündeme almıyoruz” diye onlara bir sorsun.

Öyle görünüyor ki Başbakan’ın siyaset yapma biçimi bu: Kendi elinde olduğu halde yapmadığın bir iş için bile başkalarını suçla!

O savunma hâlâ geri çekilmedi

HRANT Dink’in ailesi tarafından Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nde açılan davada Türkiye hükümetinin yaptığı savunma en başta Cumhurbaşkanı tarafından eleştirildi.

Sadece o değil. Dışişleri Bakanı da, Adalet Bakanı da gönderilen savunmadaki ifadelerin kabul edilemez olduğunu söylüyorlar.

Bu önemli bir gelişme. Ama konuşmak yetmez, bu söylenen sözlerin gereğinin de yerine getirilmesi gerekir.

Savunmanın içeriğinin kamuoyunda tepki görmesinin üzerinden bu kadar zaman geçti.

AİHM’ye gönderilen savunmanın geri çekilmesi ile ilgili bir emir verildiğini, devletin en tepesinin bile beğenmediği savunmanın geri çekilmesi için harekete geçildiğini duymadık.

Cumhurbaşkanı ve bakanlar söylediklerinde samimilerse önce bunu yapmalılar.

Ama o da yetmez!

Türkiye, hâlâ Hrant Dink’in öldürülmesinde kamu görevlilerinin ihmallerini doğru dürüst araştırmayı bile başaramadı.

Müfettiş raporlarında tespit edilen ihmallerin üzerine gidilmedi. O raporlarda suçlandıkları halde haklarında soruşturma izni verilmeyen Emniyet görevlileri var.

Onlar soruşturulmuyor ama bunları kitabında aktaran bir gazete Nedim Şener hapis cezası istemiyle de yargılanıyor.

Bu hükümetin en çok sevdiği şey konuşmak! Kendi sorumluluk alanlarına giren işlerle ilgili olarak olumsuz giden bir şey varsa bunu rahatça eleştirebiliyorlar ama gereklerini yerine getirmek konusunda da kıllarını kıpırdatmıyorlar.

O savunma geri çekilmedikçe, kamu görevlilerinin ihmali ile ilgili düz gün bir soruşturma yapılmadıkça samimiyetlerine inanmayacağım.

Ya hiç okumamış ya da kandırıyor

DEVLET Bakanı Zafer Çağlayan, Karabük’te bir konuşma yaptı ve yeni Anayasa’nın memurlara önemli haklar getirdiğini belirterek “Toplu sözleşme ve grev hakkı istiyorsan Anayasa’ya evet diyeceksin” dedi.

Acaba yanlış mı anladım diye düşünerek CNN Türk’ün internet sitesinde konuşmanın video kaydını buldum ve yeniden dinledim.

Evet, aynen böyle söylüyor: Yeni Anayasa değişikliği memurlara grevli toplu sözleşme hakkı veriyormuş!

Ya Zafer Çağlayan Anayasa değişikliği ile ilgili görüşmeleri iyi dinlememiş, sonra da ortaya çıkan metni okumamış ya da insanları kandırmaya çalışıyor.

Ben gözümüzün içine bakarak yalan söyleyebileceğine inanmadığım için metni tam olarak okumadığını varsaymak isterim.

Anayasa değişikliğinde memurlara grev hakkı ile ilgili bir hüküm yok!

Grev hakkı getirmediği gibi “toplu sözleşmede uyuşmazlık halinde taraflar Kamu Görevlileri Hakem Kurulu’na başvurabilirler” denilerek bu hak örtülü olarak engelleniyor.

Kurulun kararı kesin ve toplu sözleşme hükmünde olduğuna göre kamu görevlilerinin grev hakları da ortadan kaldırılmış oluyor.

Zafer Bey, sözlerinin Anayasa değişikliklerinin hangi satırında olduğunu söylese de gözümüzden kaçan bir şey varsa biz de öğrensek!
Yazarın Tüm Yazıları