Yapanın yanına kâr kalanların cumhuriyeti

Gülçin TELCİ
Haberin Devamı

Evvel zaman içinde, kalbur saman içinde, deve tellal iken, pire berber iken, ben babamın beşiğini tıngır mıngır sallar iken, güneşin hiç batmadığı ülkede uzun boylu, dişlek bir prens güzel karısını aldatmaya başlamış...

Prens karısını hiçbir yere götürmez, seyahatlere hep yalnız gidermiş... Uzun zamandır yapanın yanında kâr kalanların ülkesini arkadaşı Oliver'in maceralarından o kadar çok dinlemiş ki, merak bu ya o da bu ülkeye gitmeye karar vermiş... Oliver'a ‘‘Beni de o ülkede dolaştır'' emrini vermiş...

Arkadaşı Antikacı Oliver o günlerde o ülkede ‘‘Nadir'' bulunan güzellikte Ayşegül isimli bir dişiye aşık imiş... Arkadaşı gibi Prens de kara sevdalara tutulmuş... Dişlek prens uzun zamandır masal prensesleri kadar güzel karısını entel ve çirkin bir kadınla aldatmaktaymış... Ülkesinde herkes güzel prensesin maceraları ile uğraşırken ülkenin prensine ve sevgilisinin yasak aşkına büyük bir tolerans gösterilmekteymiş... Prens entel çirkin kadına o kadar aşıkmış ki onun uğruna ‘‘sufi'' bile olmuş...

Çirkin kadın, dişlek prens, arkadaşları o günlerde moda olan mavi yolculuğa çıkmak için ‘‘yapanın yanına kâr kalanlar ülkesine'' doğru yol almışlar... Seyahatlerine önce denizden sonra karadan yapmaya karar vermişler... Hemen güzel bir tekne bulmuşlar... Dünyanın en güzel koylarında uyanmaya başlamışlar... Az gitmişler, uz gitmişler batık bir geminin bulunduğu yere demir atmışlar... Deniz orada o kadar berrakmış, etraf o kadar sakinmiş ki arada sırada birbirlerine ‘‘Cennette miyiz?'' diye sormaya başlamışlar... Bir sabah sütlü çaylarını yudumlarlarken denizden gelen bir sesle irkilivermişler...

Denizin dibinden seslenenen Milo Venüsü heykelinden başkası değilmiş... ‘‘Venüs'', ‘‘Ben buradayım, buraya kadar geldiniz beni de yukarı alın sizinle birlikte olmak istiyorum... Tek başına çok sıkıldım...Beni bu hayattan kurtarın'' diye yalvarmaya başlamış...

Bizim ahbap çavuşlar ne yapsınlar, heykeli orada haykırışları ile bıraksalar kibarlıklarına yakışmaz, yukarı çıkarsalar başlarına dert açabilir... Ama ziyaret ettikleri ülkede sıradan vatandaş olmayanların başı hiç derde girmezmiş... İki ahbap çavuş düşünüp taşınmışlar... Karar vermişler... Biri dalmış, biri etrafa bakmış... Teknelerine güzel ‘‘Venüs''ü taşıyıvermişler... Heykel canlanmış... Üstünü halı ile örtmüşler... Heykel daha da canlanmış... ‘‘Ben bu mavi sulardan sıkıldım Güneşi batmayan ülkede yaşamıma devam etmek istiyorum. Ülkenize dönerken beni de yanınıza alın'' diye yalvarmaya başlamış...

PRENS YÜREĞİ

Prens yüreği yufka olur... Heykeli kırmaktansa kendi elini karmaya karar veren dişlek Prens, heykelin bu arzusunu da yerine getirmeye arkadaşı Oliver'in ısrarlı tutumu karşısında karar vermiş... ‘‘Yapanın yanına kâr kalanların cumhuriyeti''ndeki yetkililer gelişmeler boyunca önce gözlerini kapamışlar, sonra kulaklarını tıkamışlar, sonrada dilllerini yutmuşlar...

Güneşi batmayan ülkede ise son birkaç gündür herkes ağlamaktaymış... Uzun boylu dişlek Prens'in bile gözyaşları için olduğunu halk görmüş... Milo Venüsü'nün gözleri ağlamaktan kıpkırmızı olmuş... Kendini herzamankinden çok ama çok yanlız hissetmekteymiş... Uzun boylu dişlek Prens'le sevgilisi entel çirkin kadın sokağa artık çıkamıyorlarmış...Güneşi batmayan ülkede güneş artık hiç doğmayacakmış...

Güçlüler galip geldi

Bu nisan ayı ortalarıydı. Refahyol Hükümeti yüzünden gerilim gittikçe artıyordu. Yolum Ankara'ya uzandı... ‘‘Ne olacak bu memleketin hali'' konuşmalarıyla günler geçiyordu. Sinirler gergin, moraller bozuk yaşam devam etmekteydi...

Ankara'nın ünlü bir restoranına iki gazeteci arkadaşımla gittim... İstanbul'lu işadamları bir masada yemek yemekteydiler... Biraz sonra yanımıza gelip konuşmaya başladılar... ‘‘İhaleyle genel müdür tayinini de yaşadık gözümüz arkada gitmeyecek'' diye bizi şok eden bir açıklama yaptılar... İçlerinden biri bizim konuya bir anlam vermediğimizi anlayınca gelişmeleri daha ayrıntılı anlattı:

‘‘Bu kadarı çok fazla... Bugüne kadar çok şey duyduk gördük, ama bunu hazmetmemiz olanaksız... Anayol hükümeti bozulunca Emlak Bankası'na ANAP'ın atadığı genel müdürü Refahyol hükümeti almaya karar verdi... Emlakbank'ta birkaç genel müdür adayı üzerinde görüşmeler başladı... İşte ne olduysa o arada oldu... Bankadan en fazla kredi alanlar o günkü hükümet üzerinde en fazla güç sahibi olanlardır... Kendi aralarında yeni genel müdürün seçilmesi için ihale açılmasına karar verdiler... En fazla parayı verenin istediği genel müdür olacaktır.''

O günlerde Emlakbank'ta tam 32 bin konut stoku bulunmakta idi... O günlerde konutların tamamı satılsa bankanın uğrayacağı zarar 46.5 trilyon olarak hesaplanmıştı... Konutların yüzde 25'i Ceylanlar'ın idi...

Anayol Hükümeti'nin atadığı Genel Müdür Zafer Kültürlü hayatının hatasını o zaman yaptı. Ceylanlar'ın ve Ali Balkaner'in ihalelerini durdurdu... Anayol 3 ay gibi kısa bir sürede bitince, Refahyol'un ilk icraatlarından biri de (Ufuk Söylemez'in zaferi) hemen Zafer Kültürlü'ye yol vermek, yerine Sinan Solok'u bankaya genel müdür yapmak oldu...

Anasol-D kurulunca Emlakbank'ın genel müdürünün alınacağı sinyalleri gelmeye başladı... Hatta hemen kararnamesi bile hazırlandı... Ama kararname Çankaya'da takıldı kaldı... Sinan gidecekti, ama hiç değilse Zafer Kültürlü gelmesindi... Tam tamlar tekrar çalmaya başladı... Kültürlü genel müdür olmayacaktı...

Geçenlerde bir gazetede Ceylanlara ait ‘‘Gazzelini'' adlı mağzalarının fotoğrafının altında şunlar yazılıydı:

‘‘Ankara'daki Gazzelini mağazasının asıl müşterisi bürokratlara ‘hediyelik' giysiler alan işadamları. Ferre'den Versace'ye, Cartier'den Armani'ye kadar birbirinden ünlü markaların satıldığı mağazadan alınan giysileri Ankara'daki üst düzey bürokratlar beğeniyle giyiniyor.''

Ben de bu mağzadan, bu kadar çok pahalı malı alan uçuklar kim diye içimden geçirirdim... Böylece bir sorumun cevabını bulmuş oldum... Versace'yi İstanbul'da açtıkları yeni mağzalarında ağırlayan Ceylanlar mağaza açılışını Demirel'e yaptırmayı da başarmışlardı...

Günün birinde bakarsınız bizde de Amerika'daki gibi pahalı hediye vermek yasaklanır ve tüm bürokratlarımız da şaibe altında kalmaz.

Emlakbank'tan en fazla kredi kullananların başında Akfen'in sahibi Hamdi Akın ve Tepe Grubu da bulunuyor... Akın'ın Uludağ'da bir oteli, Ankara'da da ‘‘Biz'' isimli restoranı var... Her iki mekanda da bol bol siyasi yiyip içmekte...

Hamdi Akın son olarak Atatürk Hava Limanı ihalesini Tepe grubu ile paylaştı... Zülküf Ceylan, Turan Ceylan, Hamdi Akın, Demirel'in uçağı ile Macaristan gezisine katıldılar.

Ufuk Söylemez, Sinan Solok'un yerine Zafer Kültürlü'nün geçmemesine katkılarından dolayı kendi kendini sık sık tebrik etmekte... Refaeddin Şahin'in kendisine bağlı bankaya istediği atamayı yapamaması yüzünden istifayı bile düşündüğü Ankara'da konuşuluyor...

Neyse ki, bankanın üst düzey yöneticilerinden Fatih Eker'in Emlakbank Genel Müdürlüğü'ne atanmasıyla ilgili kararnamesi Köşk'e gönderilmiş. Galiba bu kriz de çözülüyor. Ama Hükümet, bakanlarına Mercedes almayı en büyük icraat olarak görüyor...

Halkbank'ta durum

Esnafa kredi dağıtmak için kurulan Halkbank'ta da durum aslında Emlakbank'tan pek farklı değil. Orada da Genel Müdür Yenal Ansen'in değişmesi beklenirken, bankanın bağlı bulunduğu bakan Hüsamettin Özkan, pek ses etmiyor.

Hüsamettin Bey, kendine bağlı Halkbank'ın dedikoduların hedefi olmamasına özen gösteriyor. Oysa bankada durum içler acısı... Esnafa verilecek kredilerin büyük bölümünden, büyük Türk büyükleri yararlanıyor...

Hüsamettin Bey ise, kendini Diyanet İşleri'ne adadığından, bankaya vakit ayıramıyor!

Macaristan'a kimler gitti?

Cumhurbaşkanı Süleyman Demirel'in Macaristan gezisine katılan işadamlarının listesi şöyleydi: Zülküf Ceylan, Turan Ceylan, Ali Şener, Hamdi Akın, Nevzat Ak, Emin Hattat, Erol Üçer, Mehmet Yıldırım, Ekrem Demirtaş, Ahmet Çavuşoğlu, Tuğrul Erkin, Tunç Uluğ, Nur Arbak, Ezgi Yiğitler, Ahmet Akyürek, Necla Aksoy, Reha Arar, Hüseyin Aydoğan, Zoltan Boronkay, Vehbi Burçak, Erol Çarmıklı, Yıldırım Demirören, Zeynel Abidin Erdem, Yüksel Erimtan, Devrim Erol, Turan Esen,İsmet Güral, İsmail Kölük, İsmet Okur, İbrahim Polat, Barbaros Olcan, Nihat Özdemir, Ahmet Pekin, Cemalettin Sarar, Şükrü Şankaya, Mehmet Şengel, Hasan Uğurluoğlu, Saffet Ulusoy, Erkal Zenger.

Yazarın Tüm Yazıları