Kurban adına ilkellik...

BAYRAMINIZI kutlayarak söze başlayalım: Dini bayramların bir ‘‘barışma’’ ve ‘‘sevgi’’ ortamı yarattığını herkes söyler ama bizde onlar da birer kavga aracı olmaktan kurtulamazlar.

Özellikle Kurban Bayramı.

Çünkü Kurban Bayramı' nın ucunda ciddi bir çıkar konusu vardır.

Önce kurbanların nasıl kesileceği yüzünden kavga ederiz, sonra kesilmiş kurbanın derisini kimin toplayacağı meselesinden.

Kurbanların nasıl kesileceğine bir kural, bir düzen getirmek için yıllardır uğraşılıyor. Kesilecek kurbana eziyet eden hayvanlar... Küçük çocukların gözleri önünde kurban kesmeyi marifet sanan hayvanlar... Şehrin en işlek yerlerinde kurban kesen -veya kestiren- hayvanlar...

İhtimal bu yılki gazetelerde de benzeri resimleri göreceğiz. Çünkü bu -dediğimiz türden- hayvanlar öyle bir iki uyarı ile insanlaşamazlar. Kendi ilkelliklerinin damgasını tüm topluma vururlar, vurdururlar.

Onların yüzünden olacak... Geçen yıl yani 2002 yılının Kurban Bayramı'nda Avrupa Birliği'nden Türkiye'ye gözlemciler gelmiş ve ‘‘Madem AB'ye üye olmak istiyorsunuz, bakalım hálá sokakları kan gölüne çevirmeye devam ediyor musunuz?’’ türünden bir mesajla olup biteni izlemişlerdi.

Tabii ‘‘Olamaz... Böyle bir vahşet sürüp giderken Türkiye Avrupa Birliği'ne giremez’’ diyerek ayrılmışlardı.

Çünkü ülkemizin birtakım büyük makam sahipleri, ‘‘kurallara uymayanlara’’ -yani kendilerine gösterilen yerlerde değil de herkese açık yerlerde, örneğin yol kenarında, refüjde, meydanda, parkta kurban kesenlere- 2 milyar liraya kadar para cezası uygulanacağını söyleyince her şeyin düzelmesini beklemişlerdi.

Tabii hiçbir şey değişmedi. Kurbanlar en iğrenç, en vahşi manzaralar oluşturacak şekilde ortalıkta kesildi ve -inanıyoruz ki- bir kuruş ceza kesilmedi.

O nedenle bu yıl İstanbul Vali Muavini Abdülkadir Bakan'ın aynı şekilde kurallara uymayanlara, ‘‘1 milyar 135 milyon TL. idari para cezası verileceğine’’ ilişkin sözlerini okuyunca ‘‘Devletimiz ya dediğini yapsa yahut da yapamayacağını söyleyip de kendini rezil etmese’’ dedik.

Gördüğünüz gibi ‘‘kurban derisi’’ konusuna giremedik. Gerekirse onu da ele alırız ama şimdilik şu başladığımız lafı tamamlayalım:

Yukarıda söylediğimiz vahşi ve ilkel manzaraları bildiğiniz gibi, yazılı, görüntülü ve sesli basınımız (medyamız) özellikle son üç yıldır geniş bir şekilde işliyor ve ‘‘isteyen dini vecibelerini elbet yerine getirsin ama bunu uygar bir toplumun kurallarına göre yapsın’’ mesajını vermeye dikkat ediyor.

Şimdi merakla bekliyoruz... Bu yayınlara tepki gösterip ‘‘Türkiye'yi dünyaya jurnalliyorsunuz’’ diye başlık atan dinci gazeteler bakalım Türkiye'nin Avrupa Birliği'ne girmesini içtenlikle istediği izlenimini veren

AKP iktidarı döneminde aynı manzaraları görünce ne diyecekler?
Yazarın Tüm Yazıları