Büyük ülke Türkiye

SEVGİLİ okuyucularım, Türkiye'nin özellikle son 20 yıldan beri mutlaka çökmüş olması gerekiyordu. Fakat bir türlü çökmüyor. Biz çoğu zaman ağlaşırız, yakınırız ama böylesine sağlam ikinci bir ülke dünyada yok.

Bakınız, Türkiye 1950'li yıllardan beri dini siyasete alet eden siyasetçilerin elinde.

Türkiye Özal döneminden başlayarak gaddarca soyuldu. Devletin ve belediyelerin hemen her ihalesinde, her alımında rüşvet döndü. Eşe dosta, partili takımına ihaleler verildi. Bankalar hortumlandı. Sadece özeller değil, devletin bankaları bile batırıldı.

Yüz milyarlarca dolar uçtu gitti.

Türkiye bir yatırım mezarlığına dönüştü. Çevrenize bakınız, bitmeyen, yarım bırakılan nice devlet yatırımıyla yüz yüze geleceksiniz. Bunlara katrilyonlar harcandı. Üstelik nice gereksiz, hiçbir işe yaramayan yatırımlar yapıldı. Adına Devlet Planlama Teşkilatı denilen kuruluş siyasetçilerin oyuncağı oldu. Kalkınma planları rafa kaldırıldı. Varsa yoksa liberal ekonomi felsefesi, köşeyi dön de nasıl dönersen dön anlayışı bilerek egemen kılındı.

Banka hortumlarıyla milyarlarca dolar götüren hırsızların hiçbirinden hesap sorulmadı. En kabadayısı 1.5 yıl yattı ve çıktı. Şimdi bütün hırsızlar, bütün vurguncu takımı krallar gibi yaşıyor.

Peki bunlar kimin sırtından oldu? Bizim sırtımızdan, halkın sırtından.

Bütün vurgunların bedelini biz ödedik ve ödemeye devam edeceğiz. Zam, vergi, faiz, enflasyon adıyla fatura bize kesildi.

Son kriz ise hepsinin üzerine tuz biber ekti.

***

Peki bunların sorumlusu kim? Devleti ele geçiren siyaset erbabı. Her kesimden, her görüşten ve her partiden egemen kesim. Meclis'te ortadirek asla temsil edilmedi. Meclis'e her zaman zenginler, para babaları, aşiret reisleri, tarikat ve cemaat şeyhleri, ya da onların adamları girdi.

Şimdi 3 Kasım Meclis'ine bir bakalım, sonuç değişti mi? Hayır, aynı! Bir tek fakir fukara, kol emekçisi, küçük esnaf, küçük çiftçi, öğretmen, SSK emeklisi gariban yok!

Bu Meclis'te yine zengin takımı, ve işsiz olan gariban kesiminin durumu düzelsin diye çaba harcayacak!

***

Bakanlar Kurulu haftalardan beri, 18 Eylül'den bu yana toplanmadı. Toplansa da bir şey yapamazdı... Çünkü uzun süredir ortada ‘‘hükümet’’ diye bir olay yoktu. İşler kendi kendine, gidebildiği kadar gitti.

İnsanlar umutsuz, insanlar çaresiz...

Ve bu durumun sonucu sandıkta patladı. Türk milleti iki partiye yöneldi. Kimin başbakan olacağını bilmeden birini iktidar, ötekini muhalefet yaptı. İki parti de hiçbir iş yapmamış, hiçbir icraatı yok.

İkisine de giden oyların önemli bölümü tepkiden ve çaresizlikten gitti. AKP ve CHP bu gerçeği iyi bilsinler.

***

Türkiye yıllar boyu soyuldu, sömürüldü. Başımıza hep çapsız kimseler geçip bizi yönetti. Bu süreçte en düzgün ve en sağlam kurum her açıdan Türk Silahlı Kuvvetleri oldu.

Sadece soyulup sömürülmekle kalsak yine iyi! Adına PKK denilen yurtdışı beslemesi satılıkların yarattığı terörle yıllarca boğuştuk. Dinci terörle uğraştık. Dünyanın en kirli ve karışık coğrafyasının -Kafkaslar, Balkanlar, Ortadoğu- göbeğinde yer aldık, hortumlandık, soyulduk, krizler yaşadık, binbir sorunla boğuştuk, içeriden ve dışarıdan binlerce ihanete uğradık ama yıkılmadık.

İnanın ki, bu koşullara ne o aslan parçası AB ülkeleri dayanırdı, ne Amerika, ne de Japonya!

Onun için sevgili okuyucularım, iktidara şu gelmiş, bu gelmiş, bunlar İslamcı imiş, laiklik karşıtı imiş, takıyyeci imiş, şimdi değişip hidayete erdiklerini söylüyorlarmış vesaire...

Türkiye böylelerini çooook gördü. Neler, ne vurgunlar, hortumlar, din sömürüleri gördü ve yıkılmadı... Çünkü Anadolu toprağına köklerimiz öylesine sağlam ve geniş yayılmış ki, hiçbir şey olmuyor. Biraz sallanıyoruz, sersemliyoruz ve hemen ardından toparlanıyoruz.

Kötümser olmayın, Türkiye muz cumhuriyeti değil. Her şeyin çaresi bulunuyor. Bundan sonrasına hep birlikte bakacağız. Çok ilginç olaylar yaşayacağız, mücadele vereceğiz ve pek çoğunun üstesinden geleceğiz.
Yazarın Tüm Yazıları