Babalara gelelim babalara...

Geçen hafta fuardaki konuşma hiç de fena geçmedi. Pınar Aylin ve ben bu konuda epey geveze olduğumuzdan bize fazla soru sorulmasına fırsat verilmeden anlattık.

Zaten insanlar soru sormaktan çok dinlemeyi tercih ediyordu. Nitekim yegane sorulardan birini de yakında ikiz babası olacak genç bir bey sordu: Özetle babalardan memnun olup olmadığımızı!!! Tabii çok daha güzel kelimelerle...

Doğrusunu isterseniz son zamanlarda bu sayfayı anneler kadar babaların da hatta büyükbabaların da okuduğunu öğrendim. Bunun beni şaşırttığını itiraf etmeliyim, çünkü sadece annelerin okuyacağını sanıyordum. Erkeklerin bu ilgisi ve yakınlığı beni memnun etti. Ayrıca kafamın başka türlü çalışmaya başlamasına da yardımcı oldu.

Ne gibi mesela...

Şu gibi...

Evlendikten sonra hayatın değiştiği acı bir gerçek! Ama çocuktan sonra acı kısmı birbuçuk Adana şeklinde katlanmakta... Ne kadar iyi niyetli ve aydın olsalar da, kavgadan yana olmasalar da, istenmeyen gerginlikler sıkça yaşanabiliyor. Pek çok anne, kocasıyla artık çocuk dışında konuşacak ortak bir konunun bile kalmadığını düşünüyor.

Haksız da sayılmazlar. Müthiş bir koşuşturmaca içinde geçen günlerde, böğüren ve arzuları bitmeyen çocukların yanı sıra, arzuları giderilemeyen babalar, hazır olamayan sofralar, gidilemeyen sinemalar, lokantalar, tam iki çift laf etmeye niyetlenmişken uyanan bebekler...

Gel de çık işin içinden...

Ben buradan bir köprü vazifesi üstlenebileceğime inanıyorum. En azından bu konuda size yardıma hazırım. Çünkü annelerin için için babalardan yakındıklarını çok farklı ortamlarda sık sık görüyorum. Hatta bunu yeri geldiğinde ya da yersiz bir anda ben bile yapabiliyorum.

Biliyorum ki babalar da kendi aralarında anneler hakkında konuşuyor. Hele hele, tecrübeli baba, yeni baba olmuş arkadaşına, annenin girebileceği lohusa depresyonu karşısında neler yaşanabileceğini, nasıl davranması gerektiğini, onu nasıl idare edebileceğini anlatabiliyor.

Bu da önemli bir şey. Ne de olsa kabul etmek lazım ki çocuk yetiştirmede babalar tamamen ikinci sırada yer alıyor. Her şey annenin elinde. (Bu durumda ‘‘babalar, bize daha fazla ilgi gösterin ki çocuğumuza sizden daha iyi bahsedelim!!!’’ gibi bir şaka yapalım arada).

Ve bu kopuk dönem inanın ki zamanla geçiyor. Eh çocuklar 10 yaşına geldiğinde hálá aynı durumda olmayacaksınız herhalde... Hatta çok daha önce... Ne var ki o zamana kadar ipleri fazla inceltmemekte fayda var.

Şimdi erkekler de bizi okuduğuna göre: Gelmeyin üzerimize... Arada bir çiçek almayı falan unutmayın... Ayda bir bari yemeğe çıkartın bizi... İlgilenin bizle, soru sorun, mesela kilolarımızın çok yakıştığını, nereden aldığımızı falan...

Son olarak Richard Armour'un tecrübeleriyle bitirelim yazımızı:

Çocuklar evliliği yürütmek için çok büyük etkendir. Ve bunu pek çok değişik şekilde yaparlar. Örneğin bir tanesi: Çocuklar o kadar çok ilgi ve dikkat beklerler ki, anne ve babaların birbirlerinin hatalarını görmelerini imkansız hale getirirler.


Hayal dünyasında yaşayan bir çocuk


Ona asla söylemeyin: Bugünkü programımız şu...

Ona hep söyleyin: Ne kadar güzel yapmışsın...

Ona hediye alırken: Kitaplar, yaratıcı oyunlar, hayal kahramanlarının eşyaları, kıyafetleri, mesela kızlar için prenses elbisesi ya da aksesuvarları. Erkeklere el yapımı ahşap gemi veya uçak maketleri. Balık burcu ayakları temsil ettiğinden ayakkabı da onların hoşuna gidebilir.


Periler ülkesinden gelen hülyalı bakışlı bir bebek. Tatlı gülücükleriyle kalbinizi hemen fethedecek. Yıllar geçse de bakışlarındaki o çocuksu ifadenin gideceğini sanmayın. Hep hayal dünyasında yaşamayı tercih edecek.

Onu mama sandalyesine oturttuğunuz zaman karşısında rol yaparsanız yemeğini çok daha kolay yer. Her zaman sizden küçük gösteriler, yaratıcı oyunlar bekler. Büyüdüğünde de siz evde işinizi görürken o kendi hayal dünyasına kapanıp saatlerce oynar.

Bilin ki hep ilginç rüyalar görecektir. Onu ciddiye alın ve rüyalarına ilgi gösterin. Anlatmaya bayılacak çünkü.

ONUNLA PROGRAM YAPILMAZ

Rutin olan her şey bu çocuğun düşmanıdır. Programlardan kaçmak için zengin hayal gücünü kullanır. Bütün gün uyuyup, geceleri ayakta geçirirse de şaşmayın. Acıkınca yer, uykusu gelince uyur. Ona bir şey yaptıramazsınız. Programınızı ona uydurmanız gerekiyor!

Size istediğini yaptırmak için aksilik nöbetlerine sık sık tutulmaz. Ama akla gelmez bahaneler, şaşırtıcı taktikler bulur ki hayrete düşer ve sonunda ona saygı duyarsınız!

Dikkat ve takdir bekler. Bunu ihmal etmeyin. Ama yalnız kalmak istediğinde de onu kendi haline bırakın.

Balık burcunda doğan çocuk, çekingen, mahcup ve utangaçtır. Resim, müzik, edebiyat gibi konularda kabiliyetlidir. Tabii hayal dünyasında yaşamak, gerçekler karşısında kırılgan olmasına yol açabilir. Onu şiirlerle, oyunlarla, resimlerle yüreklendirin, yanında olun. Çok geçmeden gerçek dünyanın zalimliğine ayak uydurmayı öğrenecek. Siz de ondan şefkati, hoşgörüyü, düş gücünü, tatlılığı ve kibarlığı öğreneceksiniz.

Balık çocuğu kendi haline bırakılırsa daha da içine kapanır. Anne ve babanın ona büyük sevgi göstermesi, yaşına uygun çocuklarla arkadaşlık etmesini ve dışa dönmesini sağlamaları şart. Aslında neşeli ve dostluk seven bir tip olduğu için böyle ilişkiler onun yavaş yavaş mahcupluktan sıyrılmasını sağlar. Zamanla daha atak ve girişken bir tip olur.

Sorumluluk duyguları az olabilir. Başka çocuklardan daha çok büyüklerle oynamayı tercih edeceklerdir.

Her çeşit kitabı, şiiri, çizgi film izlemeyi çok severler. Konuşmayı da severler. Dil konusunda yetenekli olabilirler, bu yüzden yabancı dil öğrenmesi için erken yaşta deneme yapabilirsiniz.

BALIK ANNESİ

Balık kadını, kaç çocuğu olursa olsun hepsini çok sever, ama daha zayıf olanlara daha düşkündür. Bu anneler çocuklarını çok iyi anlarlar. Her çocuğu için ayrı ayrı hayaller kurar, kendi yoksun kaldığı şeyleri çocuğunun tatması için her şeyini feda eder. Hatta gereğinden fazla hoşgörülü olabilir. Disiplin kurması zordur. Ama bir balık annesine çocuğuna çok yumuşak davranmasının zararlarını anlatırsanız bu öğütleri dikkate alacaktır. Balık annesi ailesine çok düşkündür. Para hırsı da yoktur.


ANLATIN BERABER GÜLELİM


İngilizce öğreniyoruz

Arda 4 yaşında. Kreşte İngilizce dersleri başladıktan kısa bir süre sonra...

-Anne İngilizce 'kedi' ne demek?

-Ket (cat) oğlum.

-O halde, İngilizce'de köpek de 'köp' mü?

Arda 5 yaşında. Kreşte İngilizce dersleri devam ediyor. Karşı komşumuz olan Belçikalı hanım Türkçe konuşabiliyor. Tabii biraz aksanlı. Bir akşam kapı çalındı ve Arda kapıyı açtı. Komşumuz oğlum aracılığıyla beni çağırdı. Komşumuz ayrıldıktan kısa bir süre sonra...

-Anne ben artık İngilizce'yi tamamen öğrendim. Karşıdaki teyze İngilizce konuşuyor ve ben anlıyorum. Az önce bana 'annen evde mi' diye sordu ve ben ANLADIM. (Komşumuz soruyu Türkçe sormuştu...) Arda GÜNAY - ANKARA


ANNEMİN KÖŞESİ


Bir gece annemde kalınca


Geçen hafta sonu eşim iş için şehir dışındaydı. Cuma geceleri de hep anneme gideriz yemeğe. Bari dedim, bu sefer oğlanla beraber annemde kalayım, dönmeyeyim eve. Ve yıllardan sonra annemin evinde yattım. Ama bir farkla, yanımda oğlumla...

Erkenden sızmışım ben de. Ama anamın hazırladığı yemeklerden biraz fazla yediğimden saat 2 gibi uyandım. Oğlanı bırakmak istemedim, odanın içinde hapis kaldım. Ve gözüm kütüphanede sıra sıra dizili albümlere takıldı...

Onları indirip bakmaya başladım. Annemin evindeyim, eski günlerin fotoğrafları, beraber gittiğimiz düğünlerdeki şıkıdım hallerimiz, evdeki salaş durumlarımız... Bir garip oldum. ‘‘Bak’’ dedim kendi kendime, ‘‘Şu anda kocanla kavga edip, ben anneme gidiyorum diyerek buraya gelmiş olsaydın, gecenin bir vakti yalnızlığın nasıl tepene vuracaktı.’’

O yüzden arada annelerde gidip kalmak iyi oluyormuş. İnsan evini, düzenini, rahat yatağını ve diğerlerini özlüyormuş.

Ah canım anneciğim, bak, farkında olmadan bana yeni bir iyilik yaptın. Bu arada sende kalma fikrinin benden çıkmasına ne kadar şaşırdığını ve sevindiğini de kuşlar yetiştirmişti bana...


Annemin köşesine ithaf


Diğer anneler nasıldır bilmem ama benimkiyle biz sıkı fıkıyızdır. Hatta öyle kanka bir durumumuz var ki, annem arkadaşlarımla ben olmasam da takılır, muhabbet eder. Dolayısıyla annem bizlerle geçirdiği vakitlerde genelde bizim jargonumuzu kapabilmek için kulağını dört açar ve yeni türemiş bütün terimleri sular seller gibi öğrenip yeri geldiğinde kullanarak bizi dumur eder (60 yaşında).

Geçenlerde beraber alışverişe gittik. Dolanıyoruz. Bir ara annem kağıt mendil almak için bozuk para istedi. Biraz önce tüm bozuk paralarımla toka almıştım. Saç tokası. ‘‘Bende hiç yok, toka aldım’’ dedim. Neyse alışveriş bitti, eve döndük. Kapıcı ekmek dağıtıyor. Bu kez annemden ben bozuk para istedim. Annem de dönüp ‘‘benden toka!’’ dedi. Meğerse o ‘‘toka almayı’’ parasızım, anlamında bir arkadaş terimi zannetmiş.

Zeynep


Anneler için yeni bir yayın


Hamilelikten bebek bakımına kadar pek çok konuda yayınlar çıkaran 40 yıllık Amerikan medya şirketi Americanbaby Türkiye'de BabyTurk olarak çalışmaya başladı. 20 ilde 200 hastaneyle kurdukları bağlantı sayesinde bu kurumlarda doğum yapan her anneye temizlik ürünlerinden bebek bezlerine kadar deneyebilecekleri birçok parçadan oluşan küçük bir paket ulaştırıyor. Pakette ‘‘Hayata ilk adım’’ adlı dergi de veriliyor. Şirket babyturk.com adlı internet sitesiyle de annelere bilgi sağlıyor. Firma önümüzdeki aylarda hamilelik ve doğum hakkında çıkaracağı ikinci dergiyi de jinekologlar vasıtasıyla hamilelere ulaştırmayı planlıyor.
Yazarın Tüm Yazıları