Yeni kabine...

TAYYİP Erdoğan 59'uncu hükümeti dün hem Cumhurbaşkanı'na sundu, hem de açıkladı.

Hemen belirtelim:

Tayyip Erdoğan esas itibarıyla Abdullah Gül kabinesinin hem üyelerini hem de politikalarını benimsemiş olduğu izlenimini veren bir liste açıkladı.

O nedenle yeni kabinenin 58'inci hükümetin politikalarından ayrılmayacağı söylenebilir düşüncesindeyiz.

Tabii birkaç farkla:

Kuşkusuz Ertuğrul Yalçınbayır'ın sadece Başbakan Yardımcılığı'nı kaybetmekle kalmayıp kabine dışı kalması, önemli bir noktadır. Buna aşağıda değineceğiz.

Dışişleri Bakanı Yaşar Yakış'ın durumu biraz farklı. Ama asıl önemli değişiklik bizce Milli Eğitim Bakanı Erkan Mumcu'nun Kültür Bakanlığı'na kaydırılmış olmasıdır.

Erkan Mumcu kendisini siyasi hayatımızın son harika çocuklarından biri olarak görüyor. Böyle, üstün yeteneklerle donatılmış bir insanın Türkiye'nin ‘‘milli’’lik temeline oturtulmuş eğitim politikalarını yörüngesinden çıkarmaya yetkili olabileceğini sanıyor. Zaten ‘‘sorun’’un özünde bu inancı yatıyor. Böyle bir inançla yola çıkınca, kaçınılmaz olarak gerçeklerden kopuyor. En kötüsü... Sahneye koyduğu oyunun gerisinde nelerin olduğu -ve olabileceği- fark edilmez sanıyor.

Mumcu işte bu nedenle -sözde en demokratik yollardan giderek ve en demokratik ilkeleri koruyarak- üniversitelerle oynamaya kalktı. Amacı üniversitelerin yönetimini Atatürkçü kadrolardan alıp tam karşıt eğilimlere teslim etmek ve özellikle YÖK ile YÖK Başkanı'nı tasfiye etmekti. Girişiminin geri kalan kısmı tamamen göstermelikti.

Mumcu kendi boyundan büyük bir işe giriştiğini söyleyenlere aldırış etmedi. Ama o zaman göremediğini, dün kabine listesi açıklandığı zaman -öyle sanıyoruz ki- anladı.

Ertuğrul Yalçınbayır hem bir kabinede hem de parlamentoda bulunması her zaman gerekli ve yararlı bir politikacı. Ama Yalçınbayır son ‘‘tezkere’’ olayında, siyasi deneyimi ve birikimi ile uyumlu olmayan bir hata yaptı... Tuttu ‘‘Kabine üyesi olarak tezkerenin altını imzalarım ama Meclis'te milletvekili sıfatıma sığınır hayır oyu veririm’’ tezini ortaya attı.

O zaman da yazdık... Parlamenter sistemde hiçbir bakanın böyle bir lüksü yoktur. Ya bakanlıktan istifa eder yahut öteki bakanlar gibi davranır. Aksi halde kabine dışında kalması kaçınılmaz olur. Nitekim öyle oldu.

Sayın Yaşar Yakış zaten hem Dışişleri Bakanlığı makamında iğreti imiş gibiydi. Kaldı ki gerek Kıbrıs gerek Avrupa Birliği ve son olarak da Irak krizi dolayısıyla verdiği bazı demeçler devletin yerleşik politikalarıyla çeliştiği için örneğin Dışişleri bürokrasisi tarafından resmen tekzip edilen ilk bakan unvanını kazanmıştı. O nedenle bu sonuç beklenmeliydi.
Yazarın Tüm Yazıları