Aile fotoğrafı

ESKİDEN ádetti. Bayram, yaş günü, şu bu, bir şey bahane edilir, neredeyse her mahallede var olan fotoğrafçılardan birine çoluk çocuk gidilir, bir aile fotoğrafı çektirilirdi.

Arkada dandik bir perde, bir türlü ayarlanamayan ışıklar, yerinde durmayan çocuklar, nasıl gülümseneceğini unutmuş büyükler...

‘‘Tam şuraya bakınız lütfen.’’

‘‘Siz başınızı biraz sola döndürün, siz de biraz arkaya atın.’’

‘‘Küçükhanım sen elini babanın dizine koy.’’

‘‘Gülümseyin ama dişiniz görünmesin.’’

‘‘Kıpırdamayın çekiyorum.’’

Neticede ıkınır gibi gülen, boynu tutulmuş gibi duran aile fertleri, aile fotoğrafıyla albümlerde, duvarlarda bazen de fotoğrafçının vitrininde yerlerini alırlardı.

Bizde de var öyle birkaç tane ama, babam poz vermekten nefret ettiğinden hiçbirinde yok. Annem almış götürmüş üçümüzü.

Sonra sonra aklımız erdikçe biz de sevmediğimizi fark ettik. Annem de meğer ádettir diye yaparmış, kestik ayağımızı fotoğrafçılardan.

Gerçi ben sonradan mesleğim icabı, değil objektife gülümsemek, poz vermenin suyunu çıkardım, o başka. Ama yine de sevemedim, o da başka.

***

Zaman içinde yalnız biz değil, herkes vazgeçti zaten stüdyo fotoğraflarından. Zira herkes bir makine edindi, hepimiz fotoğraf manyağı olduk.

‘‘Bakın, ben denizdeyken.’’

‘‘Bu da ben otururken.’’

‘‘Bu, yürürken.’’

‘‘Ben ağacın altında.’’

‘‘Kocam taşın üstünde.’’

‘‘Çocuğum kaydırağın tepesinde.’’

‘‘Bizim oğlan altı ay üç günlükken.’’

‘‘Arabanın önünde... Annemgillerin balkonunda... Yazlığın bahçesinde...’’

Utanmasak helada.

Yurtdışına gidilir... Veya buralarda tarihi turistik bir yerlere... Misal bir çeşme, tarihi bilmem ne çeşmesi... İlla önünde durup gülümsenecek. Fotoğrafa bakarsınız çeşme görünmüyor.

Ama yine de iyi bir yanı var bu fotoğrafların. Hiç olmazsa hepimiz kendimiziz. Stüdyo fotoğraflarında ışıktı, rötuştu, planlanmış olduğu için girişilen saç, baş, makyaj harekátıydı derken kendinizi tanımazsınız. Ki sokakta karşınıza çıktıklarında ‘‘Aa! Bu muymuş!’’ dedirten kapak kızlarının hali budur. Ancak bu mesleki bir gerekliliktir, şimdi oralara girip de konuyu dağıtmayayım.

***

Zaten dağılacağı kadar dağılmış bulunuyor.

Ben esasında politikaya soyunanların ilk iş olarak neden aile fotoğrafı çektirdiklerine cevap arayacaktım. Yazarak düşüne düşüne bir noktaya varacaktım, olmadı. Girizgáh uzun kaçtı, hem de başka yere saptı.

Hakikaten, nedir bu milletvekili olmanın adeta aile fotoğrafından geçmesi durumu?

Tek başına röportaj veren yok gibi bir şey. İlla yanında eşi ve çocuklarıyla mutlu aile tablosu çizecek. ‘‘Yoksa oy vermem abi’’ dedik sanki. Vermesek Bahçeli'ye vermezdik.

Tamam, iyi aile babası olmanız hoş bir şey de, bu aynı zamanda iyi bakan olacağınız anlamına gelmez.

Diyeceğim, bırakın bu numaraları, elinizden ne geliyor, ondan haber verin.


MIŞ-MUŞ


Uzun erkekler evlilikte, kısalar işte başarılıymış.

İki işi bir arada yapabilen erkek yok anlayacağınız.

*

İngiliz bilim adamlarının yaptığı bir araştırmanın sonuçlarına göre Türk erkekleri hemen hiç ağlamıyorlarmış.

Neyse ki, Türk kadınları açığı kapatıyorlar; onlar araştırmadan ben söylemiş olayım.

*

Muşlu 50 çocuk babası Yavuz nüfus planlamasına karar vermiş.

Karar verdiğinden falan değil, kalabalıkta karısını bulamadığından haliyle nüfus planlaması oluyordur.
Yazarın Tüm Yazıları