Üzümler ne diyor

BİZİM sokaklar yine şarap kokmaya başladı. Bağlar bozuluyor. Fabrikalar üzüm almak için kapıları açtı, hazırlanıyorlar. Derin nefes alınca insanın ayaklarını yerden kesen bir şarap kokusu sarıyor sokakları.

Az sonra, fermentasyon mevsimiyle birlikte üzümlerin fısıltılarını da duymaya başlayacağız geceleri. Sabahın ilk saatlerine, kuşlar uyanıncaya kadar fısıltıları yankılanacak duvarlarımızda.

Perşembe günü Kemal Derviş'in kararını duyduğumda, ‘‘Yaşasın’’ dedim içimden ‘‘artık Türkiye'de siyasetin dinamikleri yerine oturmaya başlıyor. Üzümlerden, şaraptan, şarapçılardan söz edebilecek, sorunlarını aktarabileceğim.’’

Öyle ya, Anadolu üzümün anavatanı. Ama kimse artık bu sese kulak vermiyor.

* * *

KEMAL Derviş'in nerede siyaset yapacağı, şahsen benim için fazla önemli değildi. Birçok konuda görüşlerini paylaştığım, samimi üslubuyla sempatik bulduğum Derviş'in, siyasi mücadelenin içinden gelen ve siyasi mücadele sonucu programını uygulama fırsatını bulan bir kişi olmadığı için performansını da abartmaktan yana değilim.

Ama siyasi dengeleri etkilediği için ittifak çabalarını dikkatle izledim. Kararından çok, karar vermiş olması ilgilendirdi beni.

Hatta daha da kararlı konuşmasını ve- madem CHP dedi- CHP'nin saflarında etkili olmak için bir an önce kolları sıvamasını tercih ederdim.

Tepede süren pazarlıklar, sorunlarının çözümü için neler yapılacağını duymak isteyen halkın beklentilerine hiç mi hiç cevap vermiyor.

Bu kadarla da kalmıyor, seçim kararı almış bir ülkede seçim yarışması bir türlü başlayamıyor.

Kim ne diyor belli değil.

Bir an önce esas gündeme dönmek, halkın sesinin dinlenmesine ve Türkiye'nin koşulları çerçevesinde bu isteklerin nasıl yerine getirilebileceğine ilişkin program tartışmalarına başlamak gerekiyor.

* * *

EVET üzümler ne diyor? Bozcaada'dayım. Burası Çavuş üzümünün vatanı. Çavuş'un soframızdaki yeri her zaman ayrıydı. Çekirdeksiz üzüm ancak, ayıklanıp kaselere doldurulursa yani hazırlop olursa yenirdi. Yoksa kimse itibar etmezdi. Koca çekirdeğine rağmen, incecik kabuklu Çavuş, üzümlerin şahıydı bizim için çocukluğumuzda.

'Çavuş pahalı üzümdür. Zengin üzümdür. Nazik üzümdür. Bağcılar eskiden, şaraplık çeşitleri ile bağ masraflarını çıkartırlar, çavuştan gelen para ise ellerine kalırdı. İyi para getirirdi. Ama artık İstanbul boşaldı. Çavuşu yiyecek insan kalmadı' diyor Sebati Talay.

Türkiye'nin ilk Müslüman şarapçı ailesinin birinci kuşak temsilcisi Sebati Talay. Ahmet Talay ikinci kuşak, ‘‘Artık şaraba talep arttığı için şaraplık üzüm yapıyor bağcılar' diyor. Türkiye'de şarap tüketimi 1999'dan sonra patlama yapmış. 35 milyon litreyken şimdi 60 milyon litre tüketiliyormuş bir yılda.

Buna rağmen son yıllarda Tekel'in tavan fiyatlarını çok düşük tutması birçok bağcıyı caydırmış. Hüseyin Türkmenli, tek başına uğraştığı bağlarından elde ettiği üzümün kilosunu 160 bin liradan satınca, bağcının eline bir şey kalmadığını söylüyor. Öyle zor işki bağcılık. Toprağından kütüğüne, yaprağından salkımına bütün yıl gözünüz üstünde olacak.

Anadolu üzümün anavatanı. Ege'nin çavuşu, kuntrası, kara lahnası, mavrellası, vasilakisi, Doğu'nun öküz gözü, vakkası, sincirisi vesaire. Başlıbaşına bir kültür. Üzümün de üreticisinin de söyleyeceği öyle çok şey var ki, derdine çare beklentisi de öyle yüksek.
Yazarın Tüm Yazıları