İçerden gelen ses

HEDEFİN üzüm yemek değil, bağcı dövmek olduğu artık açıkça ortaya çıktı.

‘‘Amacımız Saddam'ı yönetimden uzaklaştırmak’’ diyen tek kişi İngiltere Başbakanı Tony Blair değil. ABD Dışişleri Bakanı Powell da, uzakdoğu yolunda gazetecilere ‘‘Hedef, Irak halkının zenginliğini kitle imha silahları için çarçur eden Saddam rejimine son vermek’’ dedi.

Geçtiğimiz hafta Pentagon'un denetiminde ‘‘Irak'ta Yeniden Yapılanma Ve İnsani Yardım’’ ofisinin kurularak Saddam sonrası için kolları sıvaması da Bağdat ne yaparsa yapsın sonucun değişmeyeceğini gösteriyor.

ABD'nin böyle gizli bir gündemi olduğunun anlaşılması, Irak'ın silahsızlandırılması hedefinin bundan böyle ciddiye alınmasını da imkansızlaştırıyor.

Eğer tersi olsaydı belki gerçekten denetçiler başarıya ulaşacak, Irak'ta rejim değişikliği bile savaşsız gerçekleşebilecekti.

Bu şüphe artık tarihin aklından çıkmayacak.

İşler iyi gitmiyor.

Bir yandan Birleşmiş Milletler'i Irak'ın silahsızlandırılması için seferber ederken öte yandan farklı bir gündeme sahip olmanın yol açacağı sonuçlar, uzun vadede geçen yüzyılın kazanımlarını tehdit ediyor.

Birleşmiş Milletler, NATO ve diğer tüm ittifak konseptlerinin içi boşalıyor.

Hiper güç yazıyor, dünya oynuyor. Mümkün mü? Ya da nereye kadar?

* * *

IRAKLI bir tanıdığım ilginç bir makale gönderdi. Yazarı, Bağdat Yönetimi altında yaşayan bir muhalif. Adını bilmiyorm. Gizli.

Makalede, esas olarak Saddam sonrası dönemin risklerine dikkat çekiliyor.

Iraklıların Amerikalı bir general ya da, Powell'ın açıkladığı ‘‘geçici olarak uluslararası bir koalisyon yönetimi’’ne kesinlikle tahammül edemeyeceklerini söylüyor yazar.

Bugün Saddam Yönetimi altında acı çeken halkın, yabancıları büyük bir sevinçle karşılayacağı izlenimine kapılmamak gerektiği vurgulanıyor.

Washington, ilk bombalarla birlikte halka yardım paketlerinin dağıtımına başlamayı planlıyor. Bu yönde haberler var. Çok yoksul kesimlerde sevinçle karşılanabilecek olan bu girişim, Körfez Savaşı'ndan sonra yoksullaşan görmüş geçirmiş Irak halkı tarafından ‘‘sevinç’’ mi yoksa ‘‘zul’’ olarak mı kabul edileceği hesapları ne kadar yapılıyor acaba?

Makalede, ‘‘Irak dışında yaşayan muhalefet, bizi temsil edemez dolayısıyla hükümet içinde yer almamalıdır. Irak halkı ne yabancı askerlerin varlığına ne de, istemedikleri bir hükümet formülüne razı olabilir’’ deniyor. ‘‘Böyle bir formülün dayatılması silahlı çatışmalara yol açar.’’

* * *

KUZEY'de silahlı Kürt gruplar, güneyde İran'da 10 bin silahlı güce sahip olan İslamcı Şiiler; ülke dışında yıllarını, iktidar olacakları günü bekleyerek geçiren çok sayıda muhalif; Ve Körfez savaşından sonra Saddam ile başbaşa bırakılmış, Irak'ın esas sahibi olduklarına inanan milyonlarca insan.

Hesaplar karışık.

Saddam sonrasının nelere gebe olduğunu tahmin etmek çok, ama çok zor. Belirsizlik ne kadar sürer? Demokratik ve üniter Irak, kurumlarıyla birlikte ne zaman kurulur? Bu model oluşturulsa bile devam eder mi?

Hiçbir şey belli değil. Yazılı ya da sözlü ne kadar güvence verilirse verilsin belirsizlik uzun bir süre bizimle beraber olacak.
Yazarın Tüm Yazıları