Üstü kaval...

SİZ en iyisi, bir kenara yazın... Adalet ve Kalkınma Partisi iktidarının başını eğer dış politika ile ilgili inanılmaz büyüklükteki yanlışları yemezse... Gelin bize hesap sorun...

Şimdi de Irak'a asker gönderme havasındalar.

Dünkü haberleri görmüşsünüzdür...

Başbakan Tayyip Erdoğan, partisinin Batman İl Kongresi'nde ‘‘Gazetelerde okuduğumuz gibi Amerika'nın bizden asker talebi var’’ diyor. Üstelik bir de hava basıyor:

Süleymaniye olayı sırasında öfke ile kalkmamışlar. O yüzden zararla oturmak zorunda kalmamışlar... Nitekim bu dirayetli politikaları sayesinde Türkiye'nin ABD ile stratejik ortaklığını gayet ileriye götürmekte imişler.

Erdoğan
bu kelimelerle söylemiyor. Ama demek istediği aynen bu...

Daha bu sözlerin mürekkebi kurumadan Dışişleri Bakanı Abdullah Gül hemen devreye giriyor ve ‘‘ABD'nin Türkiye'den Irak için henüz resmen asker talebinde bulunmadığını ancak ABD'nin gayri resmi istişarelerde bu niyetini dile getirdiğini’’ söylüyor.

Ne var ki gerçeğin ne olduğu, aynı dakikalarda Ankara'daki diplomasi muhabirleri ile görüşmekte olan ABD Ankara Büyükelçisi Robert Pearson tarafından açıklanıyor:

‘‘Türkiye'nin Irak'ta İstikrar Gücü'ne katılması, Amerikalı üst düzey askeri yetkililerin temasları sırasında gayri resmi olarak gündeme getirildi. (Ancak) Dışişleri Müsteşarı Uğur Ziyal'in Washington ziyareti sırasında sunduğu öneriler arasında bu konu da vardı.’’

Yani düpedüz ‘‘Irak'a asker göndermenizi biz istemedik. Bunu resmen öneren sizsiniz. Biz de görüşürken şöyle bir lafını ettik’’ diyor.

Hadi diyelim ki Uğur Ziyal geçen ayın ortalarında Washington'a gittiği zaman iki ülke ilişkilerini geliştirmek için bu öneriyi yaptı...

Peki ama 4 Temmuz günü Süleymaniye'de 11 askerimizin başına çuval geçirilip elleri kelepçelenerek gözaltına alınmaları ve bu sırada bir de hırpalanmaları olayından sonra Türkiye'nin o önerisinin artık anlamı, değeri ve geçerliliği kalabilir mi?

Veya Amerikalılar bu bahsi açınca bir de üstüne atlanabilir mi?

Türkiye öfkeyle kalkmamış da o yüzden zararla da oturmamışmış.

Hele bir o askerleri gönderin bakalım... Yarın o çocuklar Irak'ın en batak yerinde, Saddam'cıların kurşunlarıyla sapır sapır dökülmeye başlayınca kimin zararla oturduğunu hep birlikte görürüz.

Bakın bir şeyi açık konuşalım:

Türkiye'nin ABD ile ilişkilerinin bozulmasını, Türkiye'nin sadece bugününü değil, yarınını da düşünen; kısaca hem aklı başında olan hem de bu vatanı seven kimse -bizim kanımızca- istemez. Tam tersine sağlam bir zemine yani iki ülkenin ortak çıkarları zeminine oturtulmuş dostluk tek çözümdür.

Ama sırf dost olacağız veya ‘‘tezkere’’ olayını affettireceğiz diye Türkiye'nin onuruyla ve çıkarlarıyla oynamak kimsenin hakkı ve haddi değildir.
Yazarın Tüm Yazıları