Unutmak ihanettir!

HEP “Mütareke basını” der dururuz ama bunun ne menem şey olduğunu bilen azdır.

Ben birkaç defa yazdım, fakat köşe yazılarıyla anlatılamayacak kadar büyük çaplı bir olaydır bu... O dönemi inceleyince, günümüzle olan benzerlikleri de bulmak mümkün!
Bilgi Yayınevi, Aydın Keleşoğlu’nun bu konuda yazdığı geniş hacimli bir kitabını yayınladı... Keleşoğlu, 90 küsur yıl önce İstanbul basınının, yabancılara nasıl hizmet ettiğini anlattığı kitabına “İHANET BASINI” adını verdi.
* * *
30 Ekim 1918 Çarşamba... 6 asırlık Osmanlı İmparatorluğu yenilmişti!
İmparatorluk adına Deniz Bakanı Rauf Bey ile İngiliz Komutan Amiral Calthorpe, Ege’deki Limni Adası’nın Mondros Limanı açıklarında, İngiltere bayrağının dalgalandığı “Agamemnon” zırhlısında, çok önemli bir anlaşmaya imza attılar.
İşgal Kuvvetleri Komutanı Calthorpe, galibiyetin verdiği çalımlı bir eda ile ayağa kalktı ve tokalaşmak için Rauf Bey’e ince elini uzattı. Alaylı bakışları Türk heyetini eziyordu.
Rauf Bey, amiralin uzattığı eli buruk bir nezaketle sıkarak son bir istekte bulundu:
“Ekselansları, sizden, İstanbul’un işgal edilmemesini ve Yunanlıların İstanbul’a girmemesini Osmanlı Devleti adına rica ederim”.
Bu sözleri duyan İngiliz amiral gülümseyerek şunları söyledi:
“Sizi temin ederim ki, İstanbul’a tek bir düşman askeri bile girmeyecektir.”
* * *
Verilen bu söze en çok Padişah Vahidettin sevindi. Gazeteler “esaret anlaşması”nı “Diplomatik bir zafer” diye ilan ettiler.
Osmanlı Parlamentosu anlaşmayı oybirliği ile onayladı. Yetkililer, artık milletin barış ve huzura kavuşacağını, Avrupa’nın Osmanlı Devleti’ne sahip çıkacağını söyleyip, tüm halkı buna inandırdılar. Fakat bir kişiyi inandıramadılar: Mustafa Kemal Paşa...
Genç general “Orduları dağıtarak İngilizlerin her dediğine boyun eğecek olursak, İngilizlerin ihtiraslarının önüne geçmek mümkün olmayacaktır” diyordu.
* * *
Beyoğlu meyhanelerinde gayrimüslimlerin eğlenceleri bitmedi. Süslü binalardan sallanan İngiliz ve Yunan bayrakları, ölümün kanatları gibi açılıyordu...
Gösteriler taşkınlıklara dönüştü. Sokaklar, fanatik Rum ve Ermeni göstericilerle doluyor, Türklere sebepsiz sataşmalar ve saldırılar oluyordu.
Olaylar Anadolu’ya da sıçradı. Ermeni ve Rumlarla yaşanan bin yıllık hoşgörü, kine dönüştü birden... Türkler katlediliyordu fakat Türk gazeteleri bir tuhaftı.
İngiliz Amiral Calthorpe, galip devletlerin komutanı olarak 7 Kasım 1918’de, 61 parçalık savaş donanmasıyla İstanbul Boğazı’na girerken, İstanbul basını bakınız neler yazıyordu:
VAKİT: “Memleket artık barış ve huzura kavuştu!”
TASVİRİ EFKÂR: “Çevresi çiçeklerle bezenmiş, üstünden güneş doğan bir barış!”
HADİSAT: (Yerde boylu boyunca yatan ölmüş bir Türk karikatürü ile) “Zaten hasta değil miydi?”
İKDAM: “Allah’ın yardımıyla ateşkes yapıldı.”
SABAH: “İngiliz milleti kainatın en azimli milletidir.”
* * *
Gazetelerin çoğu yabancı parası alıyor, karşılığında fitne ve karışıklık çıkarıyordu. Yabancıların emellerine bilerek ya da bilmeyerek alet oluyorlardı. Basın, bu kirli paralarla kendi vatandaşını kandırıyordu... Yayınlar utanç vericiydi...
Yakın tarihimize ilgi duyanların “İhanet Basını”nı okumaları gerekir! Bugün, o kara günleri unutup, benzeri olaylara çanak tutmak da ayrı bir ihanettir!
Yazarın Tüm Yazıları