Üç kavga bizi bekliyor...

DÜNDEN itibaren yeni bir Türkiye’nin vatandaşlarıyız. Sıkça söylediğimiz gibi iki yüz yıl önce başlayan çağdaş uygarlıkla bütünleşme maceramızın yarattığı yeni Türkiye’nin...

Temel değerlendirmemizi baştan söyleyelim:

Türkiye’yi bu noktaya getiren herkese, özellikle Adalet ve Kalkınma Partisi (AKP) iktidarına ve onun lokomotifi konumundaki Başbakan Tayyip Erdoğan’a teşekkür borçluyuz.

Ama bu teşekkürümüzün ‘çekincesiz’ olduğunu sanmayın. Onların ayrıntılarını -yer darlığından- sonraya bırakacağız. Şimdilik sadece şunu ifade edelim:

Tayyip Erdoğan bizi Avrupa Birliği (AB) ile tam üyelik müzakerelerinin başladığı noktaya getirdi ama başladığı yerden bugüne kadar, epey de ödün verdi. Örneğin sırf bu noktaya gelebilmek için, AB’nin ülkemize karşı düpedüz ayrımcılık yapmasına razı oldu.

Yine de diyoruz ki, yarın öbürgün aleyhimize kullanılabilecek o ödünlerin üstesinden biz uzun vadede geliriz. O nedenle genel değerlendirmede memnunuz ve geleceğimize güvenle bakmaktan yanayız.

Bulunduğumuz noktanın ne anlama geldiğini anlatmak için Türkiye ile müzakerelere başlama kararının alındığı 17 Aralık 2004’te yazdığımız bir yazıya atıfta bulunmak istiyoruz. O yazıda ‘çağdaş uygarlıkla bütünleşme’ macerasına Osmanlı’nın, İran’ın ve Mısır’ın hemen hemen aynı tarihlerde yani yaklaşık iki yüz yıl önce başladıklarını ama bu yarışta Türkiye’nin (Türklerin) başarılı olduğunu anımsatmıştık.

Bugün o gerçeğin tüm dünyaca onaylandığı günü yaşıyoruz. Ve bu gelişmenin tam da Büyük Atatürk’ün özlemleri doğrultusunda olduğunu düşünerek mutluyuz.

Ne yazık ki Türkiye’yi bu noktaya, onun felsefesini benimsemiş olma iddiasındaki siyasi kadro değil, karşısında gördüğümüz insanlar getirdi. O kadro da buruk bir duyguyla kenarda kaldı.

Bugün mutluyuz ama işimiz -Başbakan Erdoğan’ın söylediği gibi- yeni başlıyor:

Bundan böyle üç cephede sürecek büyük bir kavgamız var:

Birincisini AB ile müzakereler sırasında AB üyesi ülkelerle yapacağız.

İkincisini içeride yapacağız. Devletin yönetiminden, bireysel yaşamımıza kadar her alanda yepyeni bir şekilde yani hukuka ve onun koyduğu kurallara uygun bir şekilde yaşamak zorunda kalacağız. Somut konuşalım... Hem AB üyesi olacaksın hem sokağa çöp atacaksın... Maç kazanınca silaha sarılıp ayılık yapacaksın... Bundan böyle yok öyle bir şey.

Üçüncü ve en önemli kavgayı dışarıda vereceğiz. Bunun için Türkiye’yi tüm AB ülkelerinin halkına (kamuoyuna) tanıtıp sevdireceğiz. Bu en zor kavgamız olacak. Çünkü önce tarihten gelen önyargılarını yıkmak zorundayız. Sonra o temizlenmiş zihinlere yeni ve güzel Türkiye’yi ve medeni Türkleri yerleştireceğiz.

İşimiz zor... Ama amacımız mücadele etmeye değecek kadar güzel...
Yazarın Tüm Yazıları