Turkuaz Türk kalitesi için kötü seçim

Ünlü pazarlama gurusu Philip Kotler’le öğle yemeğindeydim. Türkiye’ye geliş nedeni 3. Turquality Vizyon Semineri’nde bir konuşma yapmak ve Türkiye’den dünya markaları çıkabilmesine yönelik stratejileri anlatmak olduğundan, yemekteki sohbet konumuz da doğal olarak bu oldu.

Kotler, küresel bir marka yaratmanın yolunun önce yerel pazarda güçlü olmak, sonra komşu ülkelere girmek, buralarda da başarılı olduktan sonra tüm dünyaya açılmaktan geçtiğini söyledi. Küresel markanın tanımını, sadece belli pazarlarda değil, Uzakdoğu, Avrupa ve ABD pazarlarının üçünde de güçlü olmak olarak yaptı. Küresel bir marka yaratmak için uzun yıllar gerektiğinin altını çizdi ve illa bir markayla değil bir ürün çeşidiyle de küresel kalite imajı yaratılabileceğini söyledi. Örnek olarak da Çin yemeğini, Kolombiya kahvesini, Brezilya fındığını verdi.

Verdiği örneklere İtalyan şarabını da ekleyerek, bu ürünlerin küresel ünlerini önce ABD’deki ünlerine borçlu olduklarını, ABD’de bu kadar prestij kazanmalarının bir nedeninin de ABD’de yaşayan kalabalık göçmen grupları olduğunu söyledim. Bu nedenle başta Almanya olmak üzere çeşitli Avrupa ülkelerinde yaşayan kalabalık Türk nüfusunun da jenerik Türk ürünleri için Avrupa’ya giriş kapısı olarak kullanılabileceğini belirttim. Hak verdiğini söyledi.

Yemekte ikram edilen ürünler arasında Somon Füme vardı. Kotler çok beğendi ve Türk somonu olup olmadığını öğrenmek istedi. Bir Türk firması tarafından ithal edilen Norveç somonu çıktı. Kotler sanki Türk somonu çıkmasını ister gibiydi. Böylece dünyaya tanıtacağımız bir ürün olarak gösterebilecekti.

O anda keşke Kotler’e Norveç somonu yerine Türk pastırması, ABD Coca Cola’sı yerine son yıllarda atak yapan kaliteli Türk şaraplarından birini ikram etselerdi diye düşündüm.

Masanın üzerinde duran Turquality tanıtım dosyalarına gözüm de işte o anda takıldı. Turkuaz rengindeki dosyalar kaliteden çok demode bir zevksizliği çağrıştırıyordu.

Nedir bizdeki bu Türk kimliği ile turkuazı eşleştirme merakı? Turkuaz doğada güzel bir renk. Tarihi mimaride de güzel örnekleri var. Ancak günümüz dünyasında kullanımı çok zor bir renk. Kaliteli bir izlenim yaratacak şekilde kulanılabilmesi çok büyük ustalık gerektiriyor. Turkuazı bu şekilde kullanabilen bir tek Tiffany geliyor aklıma. Yerli yersiz kullanıldığında, yanlış seçilen ton nüanslarında, istenilen kalite çağrışımının tam tersi çağrışımlara yol açıyor. Bizim Turquality’de ya da Türk Hava Yolları’nda seçilen turkuaz tonu da kalite yerine kalitesizliği çağrıştıran bir ton.

Gerçekten çok beğendiğim ve başarısını gönülden arzuladığım dahiyane Turquality girişiminin başarılı olabilmesi için önce bu turkuaz takıntısından vazgeçelim. Lütfen...

Türk yemeği cenneti Osmani

Philip Kotler’le öğle yemeğinin davetlisi değil de, davet sahibi olsaydım, götüreceğim yer İstinye Park’ta yeni açılan Osmani olurdu kuşkusuz.

Türk yemeği sunan başka iyi mekanlar yok mu? Var tabii. Feriye ve Borsa örneğin. Osmani bunlara göre çok daha mütevazı bir mekan. Gösterişten uzak bir ambiyansa, fazlasıyla makul fiyatlarda bir mönüye, çok kısıtlı bir şarap seçeneğine sahip. Ancak sunulan yemeklerin lezzeti ve çeşit zenginliği insanın başını döndürüyor.

Zeytinyağlılar mükemmel. Yedi çeşit filan tattım, tek bir fos nota rastlamadım. Kurufasulye ve nohutu özellikle tavsiye ederim. Her ikisi de etsiz, kıymasız yapılmış. Kurufasulye ve nohutu et kullanmadan bu lezzette pişirmek gerçek ustalık istiyor.

Şarap listesi ise Pamukkale çeşitlerinden ibaret. Tek markadan oluşan bir şarap mönüsü tercih edilir bir durum değil tabii ki ama kaliteyi uygun fiyata sunan Pamukkale, aynı özelliği paylaşan Osmani’ye çok yakışmış.
Yazarın Tüm Yazıları